Selam   ⊲  Ⅱ  ⊳
Bana;cadı,prenses,prens,merdiven,mutluluk ve kale kelimeleri ile ilgili bir hikaye yazınız.​


Sagot :

Cevap:

Bir zamanlar çok uzak ülkelerin birinde, bir kral yaşarmış. Kralın karısı, ölünce, geride kalan bebeğiyle yalnız kalmış. Bu ölüm kralı çok etkilemiş. Karısının ölümünün ardında, bütün sevgisini bu mini mini bebeğe verdi. Ülkesinin idaresini de biraz ihmal etmeğe başladı. İşte bu sıralarda. Kralın bu ihmalini fırsat bilen, başka bir ülkenin, Kraliçesi ülkeyi zapt etti ve Kralı esir aldı.

Kraliçe, tahtı elde eder etmez, küçük prenses, ormanın içinde oturan ihtiyar bir cadıya teslim edildi.

Bu ihtiyar cadı, gayet usta bir sihirbazdı. Ormanda kendi eliyle yaptığı, yüksek duvarlarla çevrili bir evi vardı. Bahçesinde bir çok değişik, acayip ve . sihirli bitkiler yetiştirirdi. Her gün havayı istediği şekle sokabilirdi.

İşte küçük prenses İnci, böyle kötü bir cadının eline düşmüştü. Burada gittikçe büyüyen inci, çok güzel bir genç kız oldu. Ki vır kıvır siyah saçları, mavi berrak gözleri ve güzel bir endamı vardı. Kendisinin bir prenses olduğunu biliyordu. Kendi kendine:

“O asla benim düşüncelerime hakim olamaz. Ben çok asil bir prensesim. Kalbim temiz ve iyi yürekli oldukça bana bir fenalık yapamaz” diye düşünüyordu.

Fakat üzüntülü ve kederliydi. Çünkü artık yaşadığı bu esir ha yatından bıkmıştı. Peki bu kadar fena muamele gören Prenses niçin cadının yanından . bir türlü kaçamıyordu. Çünkü, cadının bahçesinin tüm etrafını çevreleyen koca duvarı kimse aşamıyordu. Dışarı çıkmak için tek yol vardı. 0 da ancak cadının emriyle açılıp kapanırdı. Bu yüksek duvarları tırmanmak isteyenleri de, bahçesindeki sihirli otlar, hemen cadıya haber veriyorlardı.

Bir sabah, hava çok güzeldi. Ormanda bir genç delikanlı gezinirken, birdenbire tam karşısında insan şeklinde, fakat yüzü acayip bir yaratıkla karşılaştı. İkisi de birden birbirlerine şaşkın şaşkın baktılar. Acayip yüzlü yaratık gence:

“Sizi korkuttum galiba” dedi. ‘Fakat hiç korkmayın, ben ses perisiyim.”

Genç de kendisini tanıttı:

“Ben de Komşu ülkenin Kralının oğluyum, şansımı aramak için dünya seyahatine çıktım” dedi.

“Ses perisi.

“Eğer biraz macera arıyorsan uzaklara gitme. Bu ormanda en tehlikeli maceralarla karşılaşmak mümkündür” dedi.

Delikanlı yalvaran bir sesle:

“Ne olur bana söyleyin, bu sözlerinizle acaba ne demek istiyorsunuz” dedi.

Peri cevap verdi: .

“Dünyanın en güzel prensesi buradaki bir cadının evinde ha pistir. Uzun zamandan beri esir hayatı yaşamaktadır. Ancak cesur bir adam onu buradan cadının elinden alıp kurtarabilir. Eğer yanılmıyorsan, karşımda böyle bir insan var.”

Prens:

İltifatınıza teşekkür ederim. Prensesi kurtarmak için elim den gelen her şeyi yapacağıma emin olabilirsiniz” dedi.

Öyleyse ben de size yardım edebilirim. Yapacağınız iş kolay değil. Önce cadının ünlü sihirli duvarlarını aşmamız lazım. Bunun için gerekli kanca ve merdiven şurada.”

Prens arkasına baktı. Yerde bir merdiven ve bir sürü demir kanca duruyordu.

Peri sözlerine devam etti:

“Cadının kulakları kiriştedir. Hemen anında duvara birinin tırmandığını duyar. Duvardan başınız görünür görünmez sizi tutup parçalamağa çalışacak. Bu tılsımlı taşı alın. Bu taş yanınızda bulundukça, duvarlar sizi cadıya haber veremez bir hale gelir. Hem de cadıya görünmeden istediğiniz kadar bahçede, hatta * yanında kalabilirsiniz.

Duvardan aşağı inince, cadının arkasının dönük olduğu zamanı beklersiniz. Cadı arkasını döner dönmez, hemen üzerine atılıp cadıyı öldürürsünüz. İşte size bir de kılıç vereyim” diyerek orta dan kayboldu.

Prens, duvarı iyice kontrol etti. Karıncaları icap eden yerlere taktı ve duvara tırmanmaya başladı.

Cadı Prensin, kendi duvarına tırmandığını işitmişti. Havaya bir fişek fırlattı. 0 anda, çok şiddetli bir gök gürültüsü işitildi. Cadı, duvardaki seslerin hala devam ettiğini görünce, hemen duvarlara bakmaya çıktı; fakat prensi göremedi.

Bir müddet sonra ise ses kesilmişti. Çünkü Prens artık tama men sihirli bahçeye inmiş bulunuyordu. Cadı duvarları kokladı, ve sonra.

“Oh! Oh!” dedi: Ne talih, koku bahçemden geliyor. Burnuma mis gibi insan kokusu geliyor. Ne güzel bir yemek olur. Gel, çabuk gel İnci! Prens, bahçedeki kanepeye oturdu. Cadı arkasını döner dönmez hemen üstüne çullanarak bir hamlede cadının kafasını vücudundan ayırdı.

Bu sırada prensin cebinden tılsımlı taş yere düşmüş ve prens meydana çıkmıştı.

Biraz evvel cadının seslenmesi üzerine bahçenin bir köşesinde gezinti yapan İnci hemen cadının sesine doğru gelmeye başlamıştı. Cadının bulunduğu yere yaklaştığı zaman prensi gördü ve cadının öldüğünü anladı.

İnci gördüğü bu korkunç manzaradan çok fazla üzülmüştü. Birdenbire bir baygınlık geçirdi. İncinin . yere düştüğünü görünce Prens ona doğru koştu ve kızı yerden kaldırdı. Tam artık ne yapacaklarını düşünürlerken evine gitmek için yol gösteren peri tekrar meydana çıktı:

“Bundan sonra her ikinizin de şansı açıktır. Ben bunu size müjdelemeğe geldim, dedi. Haydi artık beni takip ediniz de sizi selamete çıkarayım.”

Genç prens ve prenses büyük bir mutlulukla ülkelerinin yolunu tuttular.

Büyük bir şenlikle evlenip ömür boyu mutlu yaşadılar.

Açıklama:İYİ DERSLER :)