Ekonomik faaliyetler nelerdir ❔

Sagot :

Cevap:

Ekonomik Faaliyetler Nelerdir? Sınıflandırılması Ve Nüfusa Etkisi Nedir?

 Yaşamın devam edebilmesi ve insanların hayatını sürdürebilmesi için ekonomik faaliyetler büyük öneme sahiptir. Bu faaliyetler sektöre ve yapılacak işe bağlı olarak değişkenlik gösterir. Peki, ekonomik faaliyetler nelerdir? Sınıflandırılması ve nüfusa etkisi nedir? İşte bu konu hakkında bilinmesi gerekenler.�

 

 Ekonomik faaliyetler dünya çapında sınıflandırılır. Bu sınıflandırma ile beraber tüm ekonomik faaliyetler birbirine bağlantılı şekilde devam eder. Aynı zamanda bunun bir döngü olduğunu dile getirmek mümkün. Böylece sınıflara ayrılmış olan faaliyetler ile beraber toplumda da iş ve işçi sınıfı meydana gelir.

 

 Ekonomik Faaliyetler Nelerdir?

 

 İnsanların hayatlarını sürdürebilmesi ve ihtiyaçlarını karşılayabilmesi adına ele aldıkları etkinlikler ekonomik faaliyet olarak bilinir. Bu doğrultuda ekonominin temelinde üretim yatar. Hammaddenin işlenmesi suretiyle farklı sektörler açısından mamul maddenin elde edilme süreci üretim anlamına gelmektedir. Dünya çapında öncelikle tarım ile başlayan ekonomik faaliyetler, zamanla madencilik ve zanaatkarlık olarak ilerlemeye devam etmiştir. Zaman içinde çok daha geniş kolları ayrılan ekonomik faaliyetler, günümüzde değişik sınıflandırmalar üzerinden ele alınıyor.

 

 Bu konuda hala değişik meslek kolları çıkmaya devam ediyor. Özellikle teknolojinin gelişmesi ve hayatın değişmesi ile beraber, ihtiyaçları karşılama noktasında farklı meslekler yaratılmaktadır. Hatta birçok insanın hiç duymadığı değişik meslekler de yer alıyor. Bütün bu meslekler belli bir kategori kapsamında gruplara ayrılır. Böylece 5 grup oluşması ile beraber farklı çalışma prensiplerine sahiptirler.

 

 Ekonomik Faaliyetlerin Sınıflandırılması ve Nüfusa Etkisi Nedir?

 

 Ekonomik faaliyetlerin sınıflandırılması ile beraber nüfusu olan etkisi doğrudan bağlantılıdır. Bu durum hem kişinin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi hem de daha yaşanabilir bir hayat yakalayabilmesi noktasında öne çıkıyor. Burada 5 ayrı sınıflandırma üzerinden ekonomik faaliyetleri ele almak mümkün.

 

 Birincil ekonomik faaliyet (tarım sektörü): Üretim açısından ilk aşama şeklinde hammadde elde etmenin temelini oluşturur. Genel olarak doğrudan doğa aracılığıyla yürütülen bu faaliyet, sanayi sektörü üzerinden devam eder. Tarım, hayvancılık, balıkçılık, ormancılık ve madencilik bu sektör içerisinde yer alır.

 

 İkincil ekonomik faaliyetler (sanayi sektörü): Hammaddenin işlenmesi suretiyle insanların gündelik yaşamda kullanabilecekleri noktaya ulaşması sanayi sektörü olarak bilinir. Doğadan elde edilmiş olan hammadde teknolojik unsurlarla kullanılır hale getirilir. Sanayi, enerji ve inşaat sektörü yer alır.

 

 Üçüncül ekonomik faaliyet (hizmet sektörü): Birincil ve ikincil faaliyetler üzerinden elde edilmiş ürünlerin tüketiciye ulaştırılması ve pazarlanması olarak bu sektör öne çıkıyor. Ticaret, ulaşım, turizm ve iletişim bu sektörü içerisinde bulunur.

 

 Dördüncül ekonomik faaliyetler: Yakın zamanda çıkmış ve teknoloji çağına uygun sektördür. Donanım-yazılım, grafik-tasarım, reklam, online hizmetler gibi unsurlar yer alır.

 

 Beşincil ekonomik faaliyetler: Dördüncü ekonomik faaliyet ile elde edilen bilgiyi yönetenler şeklinde ifade etmek mümkün. Kamu ve özel sektör yöneticiliği ile İcra Kurulu başkanı (CEO) şeklinde tanımlanabilir

Tarım, hayvancılık, balıkçılık, ormancılık ve madencilik bu sektör içerisinde yer alır. İkincil ekonomik faaliyetler (sanayi sektörü): Hammaddenin işlenmesi suretiyle insanların gündelik yaşamda kullanabilecekleri noktaya ulaşması sanayi sektörü olarak bilinir.

Ekonomik faaliyetlerin belirlenmesinde ve çeşitlenmesinde su kaynaklarının da önemli bir yeri vardır. Özellikle en önemli iktisadi faaliyetlerden olan tarıma dayalı üretimde tatlı su kaynakları büyük önem taşır. Ayrıca, su talebinin artması fakat kaynakların azalması nedeniyle de su sanayide de gittikçe daha önemli bir yer tutmaktadır. Suya bütün sanayi kolları ihtiyaç duyduğu gibi bazı sanayi kolları için de hammadde olmaktadır. Sanayi sahasında kullanılan su miktarı günümüzde gittikçe artmaktadır ve o ülkenin hayat standardını yansıtmaktadır. Su, hammaddenin işlenmesi sırasında buhar elde etme ya da soğutmada kullanılmakta, sanayinin yer seçimi açısından incelendiğinde de gerek nitelik gerekse miktar açısından suyun bulunabilirliğinin göz önüne alınması gerekmektedir. Sanayi kollarının su ihtiyacı çok değişiktir. Dokuma sanayinde, nükleer enerji tesislerinde su yaşamsal önem taşımaktadır. Yine alüminyum tesislerinde ve petrol rafinerilerinde bol miktarda su kullanılmaktadır.

Günümüzde su sağlanmasıyla sıkı sıkıya ilişkili önemli sorunlardan biri de atık madde sorunudur. Sanayide kullanılan suyun kirlenmiş bir halde tesisten çıktıktan sonra çevreye ve doğal kaynaklara zarar vermeden sevk edilmesi oldukça önemlidir. Sanayide atık madde için en sık başvurulan yöntem atıkların akarsulara boşaltılmasıdır. Artan nüfusa ve sanayiye bağlı olarak suya talep arttıkça yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması hayati bir konu olmaktadır.

Ekonomik faaliyet nüfus yapısını da etkilemektedir. Tarımsal faaliyetlerin yoğun olarak yapıldığı bölgelerde kırsal nüfus miktarı tarımsal faaliyetlere elverişli olmayan bölgelere göre nispeten fazladır. Sanayi faaliyetlerinin yoğun olduğu bölgelerde ise, sanayide işgücü ihtiyacına bağlı olarak diğer bölgelerden nüfusu da hızla kendine çekerek aynı zamanda bulundukları sahada yoğun nüfuslu şehirsel yerleşmeler oluştururlar.

Hammadde çoğu zaman ekonomik faaliyetlerin temel unsurudur. Toprak bakımından verimli, elverişli iklime sahip ve su kaynakları bakımından zengin olan sahalarda genellikle tarıma dayalı ekonomik faaliyetler hâkim olurken, sanayi faaliyetlerinde ise; sanayi kolunun kullandığı hammadde kaynağının çeşidine göre tesis hammadde kaynağına ya da pazarlara yakın olma ihtiyacı duymaktadır. Eğer az değerli olan hammadde de imalât sırasında büyük kayıplar meydana geliyorsa tesis hammaddeye yakın olmalıdır. Örneğin orman ürünleri sanayi, mobilya sanayi, kâğıt ürünleri sanayi, gibi hammadde olarak ağacı kullanan tesislerde üretim işlemleri sırasında ağacın % 40’ı kullanılıp geri kalanı talaş, vb. kullanıldığından bu tür sanayi kuruluşları ormanlara yakın yerleri tercih etmişlerdir. Tuğla, kiremit ve mermer sanayi alanında faaliyet gösteren sanayi kuruluşları hammaddeyi kendilerinin işlettiği kum, kil ve mermer ocaklarından sağlamaktadırlar. Bazı tesisler de hammaddelerini daha kolay ve daha ucuza temin edebilmek için hammadde üreten yan kuruluşlar oluşturmuş bulunmaktadırlar. Aynı zamanda taş, kum, kil, ocak işletmeleri ve çimento fabrikaları hammaddenin değerinin düşük, taşıma maliyeti yüksek olduğu için hammadde sahalarının yakınında kurulurlar. Dokuma ve tekstil sanayinde de hammaddenin etkisi büyük ölçüde hissedilmektedir. Bu tesisler, tarımsal hammadde kullanmakta ve tarım alanlarının yakınında kurulmaktadırlar. Gıda sanayi genel olarak yerel hammadde kaynakları kullanılmaktadır. Un ve bisküvi fabrikaları, şeker fabrikaları, vb. sayılabilir. Süt ve süt ürünleri, unlu ve şekerli maddeler, konserve, meyve suyu, reçel, vb. çabuk bozulabilen mamulleri üreten tesisler ise pazara yakın yer almaktadırlar.

Yurdumuz da ekonomik faaliyetler son derece çeşitlidir. İklim, toprak ve su kaynakları bakımından optimum şartlara sahip olan Türkiye, kendi bünyesinde var olan ve daha çok topografik oluşumlar nedeniyle bir takım farklılıklar da yaşamaktadır. Bazı bölgelerde tarımsal faaliyetler ve tarıma dayalı ekonomik iş kolları hâkim ekonomik faaliyeti oluştururken, bazı bölgelerde sanayi, turizm veya madencilik faaliyetleri ağırlık kazanmıştır.

Çok geniş ve kapsamlı ele alınması gereken bu konuyu iki spesifik örnek bölge dahilinde ele alacağız. Bu sahalar; Marmara Bölgesinde Kocaeli- Gebze sanayi alanları ile Ege bölgesinde Bakırçay havzasıdır.

11.1. Kocaeli- Gebze Sanayi Alanları

Kocaeli- Gebze bölgesi, 1970' li yıllardan sonra başlayan hızlı sanayileşme, iç göçlerle birlikte hızlı nüfus artışına, köyden kente göçün bu bölgede yoğunlaşmasına neden olmuş ve yeni yerleşim alanlarına olan gereksinimi arttırmıştır. Bunun sonucu bölgede, plânsız ve kontrolsüz yapılaşmalar olmuş, şehir çevresindeki bağ, bahçe ve tarım arazileri büyük bir hızla yerini alt yapısız yerleşim alanlarına bırakmıştır.

Kocaeli, Avrupa’yı Anadolu’ya ve Ortadoğu’ya bağlayan önemli kara, deniz ve demiryolu ulaşım ağlarının merkezinde bulunmaktadır. Sahanın, İstanbul’a yakınlığı ile Karadeniz ve Marmara bağlantısının bulunması; sanayi, ticaret, ulaşım ve lojistik merkezi olarak gelişmesinde etken olmuştur. Asya’yı Avrupa’ya bağlayan D-100 ve TEM otoyolu bağlantıları yanı sıra demiryolu ulaşımının da bulunduğu Kocaeli, Uluslararası İstanbul Atatürk Havalimanı 90 km, Uluslararası Sabiha Gökçen Havalimanı’na ise 50 km. mesafede olup, Cengiz Topel Havalimanına sahiptir. Kocaeli; sayısı 34’e ulaşan limanları ve ulaşım olanakları ile hinterlandına da hizmet vermektedir.

Sanayileşmeye bağlı olarak iş olanaklarının fazla olması nedeniyle bölgede, hızlı bir nüfus artışı görülmektedir. Son dönemde sanayi kuruluşlarının köylere ve kırsal kesimlere doğru yayılması kırsal nüfusun da yüksek oranlarda artmasına neden olmaktadır. Hızlı sanayileşme ve nüfus artışına bağlı olarak gecekondulaşma ve plansız kentleşmeyle karşı karşıya kalınmıştır. Bunun sonucunda sanayi ve yerleşmelerin iç içe olması sağlıksız bir doku ortaya çıkarmış, sanayi ve yerleşim alanı birbirini olumsuz etkiler bir duruma gelmiştir. Yerleşmeler sanayinin gelişme alanını daraltırken, sanayi de yarattığı çevre kirliliği ile yerleşmeleri olumsuz etkilemektedir. Sanayi ve beraberinde gelen kentleşme, kentsel alanın yayılmasına ve doğal alanların, verimli tarım topraklarının kaybına sebep olmaktadır. Buna duruma bağlı olarak bölgedeki meyve bahçeleri, zeytinlikler, ormanlar ve tarım alanları zarar görmektedir. Yerleşmelerin nüfuslarının artışıyla kıyı alanlarında tahribat olmaktadır. Yoğun karayolu ve demiryolu ulaşımından kaynaklanan gürültü kirliliği de yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.

Kocaeli- Gebze bölgesi, İstanbul’un sanayi bakımından uzantısını oluşturmaktadır. Sanayi üretimi açısından önemli imkânlara sahip konumdadır. Su ve enerji kaynaklarının, nitelikli ve niteliksiz işgücünün mevcut oluşu ile deniz, kara, hava ve demiryolu ulaşım avantajları, haberleşme ve ticaret imkânlarının kolaylığı, bilgi merkezlerine ulaşım kolaylığı, ihracat ve ithalat limanlarına yakınlık gibi imkânlar sanayi ve sanayiye dayalı ekonomik faaliyetler için çekici unsurlara sahiptir.

Bölgede mevcut 5 ayrı Gümrük Müdürlüğü, Kurtköy’deki Sabiha Gökçen Havalimanı, E-5 ve TEM karayolları yanında, Gebze- Karamürsel arasına yapılacak Gebze-Körfez Asma Köprüsü, Gebze- İstanbul-Halkalı Hızlı Metrosu ile yapımı planlanan Ankara-İstanbul hızlı demiryolu hattı, Dilovası’ndaki Türkiye’nin en büyük konteynır limanı ve iskeleleri, Eskihisar-Topçular feribot iskelesi bu bölgenin çevre ile olan bağlantılarında kendisine önemli bir üstünlük sağlamaktadır.

Bölgenin İstanbul’a yakınlığı, İstanbul’un sahip olduğu nüfusa bağlı olarak ticaret merkezleriyle aranan bir pazar olması sanayinin bu sahada yoğunlaşmasının en önemli nedenlerindendir. Yine İstanbul’un iç ve dış ticaret açısından çok büyük bir pazar olmasından dolayı sahamızdaki büyük sanayi kuruluşlarının yaklaşık % 50’sinin yönetim merkezi İstanbul’da bulunmaktadır.

Daha önceleri İstanbul’da faaliyet gösteren birçok sanayi tesisi 1970’lerde başlayan ve 1980’lerden itibaren yoğunlaşan İstanbul metropolünde sanayi etkinlikleri, başta Gebze- Dilovası olmak üzere Körfez, Derince, İzmit ve daha doğuda Adapazarı gibi merkezlere yönelmişlerdir. Sanayi tesislerinin yönetim, denetim fonksiyonlarını oluşturan holdingler İstanbul’da, üretim tesisleri ise adı geçen bölgelerde yer almaktadır. Yine tesislerin bu bölgelere yönelme sebeplerinin başında İstanbul metropolünde fabrika çevrelerinin yerleşim alanları tarafından işgal edilmesi, genişleyecek arsaların olmayışı, yerleşmelerin ve sanayi tesislerinin birbirleri üzerindeki olumsuz etkileri gelmektedir. Bir başka neden ise sanayinin kurulabilmesi için gerekli olan arazinin diğer sanayi bölgelerine özellikle İstanbul’a göre ucuz olmasıdır.

Son veriler incelendiğinde Kocaeli’nin, Türkiye imalat sanayinde %13 pay sahibi olduğu görülmektedir. 2012 yılı Ocak ayı itibariyle, Kocaeli’nde 247’si yabancı sermayeli olmak üzere yaklaşık 2200 önemli sanayi yatırımı bulunmaktadır. Kocaeli- Gebze sanayi bölgesinde; 13 adet organize sanayi bölgesi, 2 adet serbest bölge ve 3 teknopark bulunmaktadır. Bölgede bulunan KOSBAŞ Serbest Bölgesi ise, deniz taşıtları ve yat sanayisi ile gelişmiştir. Yatırımlar; Organize Sanayi Bölgeleri, Teknopark ve Serbest Bölgelerde teşvik edilmektedir. Bölgede baraj, doğalgaz, iletişim, elektrik, atık yakma tesisleri gibi alt yapı olanakları gelişmiştir[1].

Grafik 4: Kocaeli sanayi. Kaynak: http://kosano.org.tr

Grafik 5: Kocaeli sanayinin sektörel dağılımı. Kaynak: http://kosano.org.tr

11.2. Bakırçay Havzasında Ekonomik Faaliyet Kolları

Ege bölgesi kuzey kesiminde yer alan ve yaklaşık 3200 km²’lik bir alan kaplayan Bakırçay Havzası çalışma sahamızı oluşturmaktadır. Havza dâhilinde Dikili (İzmir), Bergama (İzmir), Kınık (İzmir), Soma (Manisa), Kırkağaç (Manisa ) ve Savaştepe (Balıkesir) olmak üzere toplam altı ilçe bulunmaktadır. Yine bu ilçelere dâhil toplam 308 köy yerleşmesi yer almaktadır.

Geçmişten itibaren bulunduğu konumuyla dikkat çekmiş olan Bakırçay Havzası Ege bölgesinin diğer havzaları gibi önemli medeniyetlere ev sahipliği yapmış, büyük site devletlerinin kurulmasına olanak tanımıştır. Elverişli bir iklime sahip olması, ziraat yapılabilecek geniş ve verimli toprakların bulunması ayrıca devamlı bir akarsuyun varlığı bölgenin cazibesini daha da arttıran etkenlerdendir. Aynı zamanda Anadolu Yarımadası’nın batıya açılan koridorlarından biri olan Bakırçay Havzası günümüzde de yurdumuzun önemli ziraat sahalarındandır.

Çok çeşitli ürünlerin yetişmesine olanak sağlayan imkânların var olması, doğal güzelliklerin çekiciliği bunların yanısıra hem sanayi ve hem de ticaret hayatının faal olması çalışma sahamızı beşerî coğrafya açısından oldukça ilgi çekici kılmıştır.

Hem sanayi hem ziraat ve hem de bir turizm bölgesi olma özelliklerine sahip olan Bakırçay Havzasından daha rantabl bir şekilde faydalanabilme olanaklarının araştırılması ve bunların aktif hale getirilmesi hem bölgesel ve hem de ülkesel bazda iktisadi olarak daha da kalkınmamız açısından yapılması gereken öncelikli faaliyetlerdendir.

Bakırçay Havzasında yer alan köylerde genel itibariyle kırsal alanların tümünde olduğu gibi ziraat ve hayvancılık temel iktisadi fonksiyonlardır. Alüvyal tabanlı bir havza olan çalışma sahamız oldukça geniş ziraat alanlarına sahibtir. Çok çeşitli sebze ve meyve yetiştirme şartlarına elverişli olan Bakırçay Havzası için bunların yanı sıra özellikle iktisadi değeri yüksek ürünlerden tütün ve pamuk üretimi ziraat hayatının da temelini oluşturmaktadır. Ayrıca yüksek kesimlerde veya yamaç alanlarda yer alan köylerde pamuk veya tütün ziraatı yapmaya elverişli geniş ziraat sahaları bulunmadığından buralarda daha çok meyve ve sebze bahçeleriyle bağcılık ön plana çıkmıştır. Bu alanlar aynı zamanda hayvancılık faaliyetinin de önemli oranda yapıldığı sahalardır. Ancak Bakırçay Havzasında hiçbir zaman hayvancılık tek başına temel bir iktisadi faaliyet olmamıştır. Hayvancılık daha ziyade bölgede ürün yetiştiriciliğinin yanında ek bir faaliyet olarak gelişmiştir. Bakırçay Havzası köyleri için hayvancılık; tarımı destekleyen ve tamamlayan bir ekonomik fonksiyon olarak dikkat çekmektedir. Bunun dışında bağcılık faaliyetinin yaygın olduğu bir takım köylerde şaraphanelere de rastlanılmaktadır. Köylü az miktarda ürettiği şaraplarını da şehirsel merkezlerde kurulan pazarlarda satarak geçimine katkıda bulunmaktadır. Aynı zamanda zeytinciliğin nispeten gelişmiş olduğu bazı köylerde de benzer şekilde zeytinyağı üretimi yapılarak ve bunlar pazarda ev şarabı veya ev zeytinyağı gibi isimlerle satışa sunulmaktadır.

Bakırçay havzasında yörük köyü olarak sınıflandırabileceğimiz köyler de mevcuttur. Toprağa sonradan bağlanan göçebelerin oluşturduğu bu köyler yüksek kesimlerde ve yamaçlarda yoğunluk gösterir. Yamaç alanlara teraslar halinde tesis ettikleri bağ bahçe ve zeytinin yanı sıra hayvancılıkla da geçinen bu köylerde özellikle halı ve kilim dokumacılığı da büyük oranda yapılmakta ve temel geçim kaynaklarına katkı sağlamaktadır.

Yağcıbedir köyleri olarak da bilinen Kocaoba, Kıroba, Mazılı, Yenice, Samanlık ve Çağlan gibi köylerde özellikle halı ve kilim dokumacılığı oldukça önemli iktisadi faaliyetlerdendir. Yörük köyleri olarak da bilinen bu köylerde aşağı yukarı her evde bir halı dokuma tezgâhı vardır. Tamamen bayanlar tarafından yapılan bu faaliyet önemli bir ekonomik getiri sağlamaktadır. Yağcıbedir halı ve kilimlerinin yününün oluşturulmasından, kök boyalarıyla boyanıp iplik haline dönüştürülmesi ve dokunmasına kadar geçen tüm işlemler bu köylerde yapılmaktadır. İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlerden bölgeye gelen tüccarlar tarafından alınıp pazarlanan Yağcıbedir halıları köylünün geçimine katkıda bulunan önemli ekonomik faaliyetlerdendir.

Soma’nın şehirsel fonksiyonlarının belirlenmesinde şehrin yakınındaki kömür depolarının ve termik santralin rolü büyüktür. Soma’da faal nüfusun % 29.17’si maden sektöründe çalıştığı görülmektedir.

Daha önce de belirtildiği gibi, maden sektöründe çalışanlara yalnızca Soma’ da yaşayanlar değil, çevrede pek çok köyde yaşayanlar da dâhildir. Ancak madencilik sektörünün Soma şehri üzerindeki ağırlığını göstermesi bakımından bu oran oldukça dikkat çekicidir. Şehirde 2013 yılı itibariyle toplam 105.381 olan nüfusun ekonomik faaliyetlerinde madencilik sektörü oldukça önemlidir. 1950’li yıllara kadar bir ziraat şehri özelliğine sahip olan Soma 1950’den sonra gerçekleşen hızlı sanayileşmeyle birlikte, yakınındaki kömür madeni ocaklarının işlevlerinin arttırılmasıyla birden gelişerek madencilik şehri özelliği kazanmıştır.

Küçük merkezler halinde bulunan şehirlerin yakın çevrelerinde madenlerin mevcudiyeti veya maden işletmelerinin genişletilmesi, şehirlerin gelişmesini ve sanayi şehri hüviyetini kazanmalarını sağlamaktadır.[2] Gerçekten de bu özellik Soma’da tüm yönleriyle hissedilmiştir.

Şehirde ikinci derece de hâkim fonksiyon ticarettir. Ticaretle ilgili işlerle geçimini sağlayanlar faal nüfusun % 16.93’ünü oluşturur. Hızlı sanayileşme hareketleriyle birlikte Soma, yakın çevresi için adeta bir pazar alanı haline gelmiştir. Yalnızca madencilikle ilgili değil, aynı zamanda gıda sektörüyle ilgili pek çok fabrika ve çeşitli tesislerin varlığı Soma’da canlı bir ticaret hayatını da beraberinde getirmiştir. Özellikle bölgedeki tütün işleme tesisleri, konserve ve salça fabrikaları küçük çaplı da olsa dokuma tesislerinde üretilen ürünler Soma’da pazarlanmakta ve pazarlama işi de şehirdeki irili ufaklı pek çok ticarethane de yapılmaktadır. Üreticiler ve tüketiciler arasında bağlantı teşkil eden ticarethaneler, nüfusun çeşitli ihtiyaçlarını karşıladığı önemli birimlerdir. Şehir nüfusunun yüksek olması burada yaşayan kişilerin taleplerinin, ihtiyaçlarının karşılanma zorunluluğu da gıda, giyim, beyaz eşya vs. gibi pek çok sektörde mağaza ve dükkânın açılmasına olanak tanımıştır. Böylece Soma çevresindeki pek çok köy için olduğu gibi ayrıca Kınık, Kırkağaç gibi yakın çevresindeki merkezler için de önemli bir pazar yeridir.

Bunların yanısıra faal nüfusun % 11.67’si ise, enerji sektöründe çalışmaktadır. Sanayileşme yanında en önemli ihtiyaçlardan biri kaliteli ve güvenilir elektrik üretimidir. Bu nedenle bölgede kalkınmayı destekleyen itici güçlerden biri olan elektrik enerjisine yatırım oldukça fazladır. Dolayısıyla bu sektörde çalışan nüfus miktarı da önemli orandadır.

Şehirdeki dördüncü hâkim fonksiyon ise, inşaat işleridir. İnşaat sektöründe çalışanlar, faal nüfusun % 8.65’ini oluştururlar. İnşaat sektörünün şehirde en önemli dördüncü iktisadi faaliyet olması daha önce de belirtildiği gibi, sanayileşme hareketleri sonucu şehrin, hızlı bir şekilde genişlemesidir. Özelikle kıyı kesime doğru ve batıda Bergama- Kınık istikametinde gelişen Soma’da pek çok yeni mahalleler oluşmuş ve bunun doğal bir sonucu olarak da inşaat sektöründe büyük yoğunluk yaşanmıştır. Nüfusun artması, ailelerin bölünerek farklı meskenlerde yaşama arzusu yeni binaların yapılmasına olanak tanımış ve inşaat sektörü şehirdeki önemli iktisadi fonksiyonlardan biri olmuştur.

Şehirdeki çalışan nüfusun bir bölümü de kamu hizmetleri, bankacılık, sigorta, sanayi, sağlık, eğitim, ulaşım ve tarım sektöründe çalışarak geçimlerini sağlamaktadırlar. Nüfus miktarı itibariyle Bakırçay Havzasının en büyük şehri olan Soma, yurdumuzun da en önemli linyit yataklarından birine sahiptir. Bu özelliğiyle hızlı nüfus artışı ve hızlı kentleşme hareketleri şehirde bir takım sorunları da beraberinde getirmiştir. Bunun en önemli sonucu ise, çarpık yapılaşma ve gecekondulaşmadır. Özellikle madencilik sektöründe çalışmak üzere şehre göç eden kitleler şehrin dış mahallelerinde bilinçsizce yapılaşarak hem ziraat alanlarına büyük zarar vermekte hem de, şehir içi hizmetlerin istenilen boyutta yapılamamasına neden olmaktadır. Ayrıca hızlı nüfus artışı eğitim ve sağlık sektöründe de bazı aksaklıkların yaşanmasına yol açmaktadır. İlerleyen dönemlerde yaşanan bu sıkıntıların daha büyük boyutlara ulaşmaması için gerekli çalışmalar yapılmalı, sıkı denetimlerle çeşitli önlemler almak gerekmektedir. Bunun yanısıra Soma’nın demiryolu ulaşımı alanında sahip olduğu avantajı yapımı devam eden Bergama, Soma, Akhisar karayolunun da tamamlanmasıyla güçlenecek ve şehir önemli bir pazar yeri olma konumunu arttırarak sürdürecektir.

Bergama ise, gerek nüfusu ve gerekse şehirsel fonksiyonları itibariyle Bakırçay Havzasının ikinci büyük şehridir. 2013 yılı itibariyle 101.217 nüfusa sahip olan ve Bakırçay’ın kuzey kenarında kurulmuş olan şehir, önceki kısımda tarihsel gelişim sürecinde açıklanmaya çalışılan Pergamon şehrinin kalıntılarının bulunduğu Geyikli dağları eteklerinde kurulmuştur. Bergama şehir planı incelendiğinde kuzey kesimde arkeolojik sit alanı olarak ayrılmış kesimin hemen güneyinde şehrin nüvesini teşkil eden kısım yer almaktadır. Buradan güneye doğru adeta bir yelpaze şeklinde genişleyen şehir, yamaç kısımdan ovaya doğru hızla büyümektedir. Aslında şehir dikkatli bir şekilde incelendiğinde ovaya doğru genişlemenin Roma döneminden itibaren yaşanmaya başladığı gözlemlenir. Çünkü şehrin var olduğu sahada pek çok tarihi eser arkeolojik sit alanı kapsamında korunmaktadır. Roma devrinde son derece güçlü ve parlak bir dönem yaşayan Pergamon artık Akrapolden dışarıya çıkarak ovaya doğru ilerlemeye başlamıştır. Bu gün Roma devrinin en önemli mimari eserlerinden biri olan Kızılavlu’nun Akrapolün dışında ovaya doğru geçilen düzlük alanda inşa edilmiş olması ve bugün ki Bergama’nın nüvesini oluşturan Barbaros mahallesinde yer alması bunun en önemli göstergelerinden biridir. Ayrıca şehrin güneye doğru daha da genişlediği alanlarda da Roma devrinden kalan çeşitli eserlerin bulunduğu arkeolojik sit alanlarının varlığı bu dönemde ovaya doğru genişleme eğiliminin kanıtlarıdır. Bunların dışında şehrin asıl genişleme dönemi Türk hâkimiyetiyle birlikte olmuştur. Osmanlı döneminde güvenliğin sağlanmasıyla yüksek kesimlerdeki kaleler terk edilerek ovaya inilmiş ve pek çok mahalleler kurulmuştur. Bugün Bergama ondört mahalleden oluşmuş bir şehirdir. Barbaros mahallesi, Atmaca mahallesi, Kurtuluş ve Zafer mahalleleri Osmanlı eserlerinin yoğun olarak bulunduğu en eski mahallelerdir.

Daha sonraki dönemlerde ise, İnkılap mahallesi, İslamsaray mahallesi, Gazipaşa mahallesi, Ertuğrul mahallesi ve Maltepe mahallesi kurulmuştur. En son kurulan mahalleler ise, Bahçelievler, Gaziosmanpaşa , Fevzipaşa, Fatih ve Atatürk mahalleleridir.

Bergama’da şehirsel fonksiyonların mahallelere göre dağılımı incelendiğinde ise, kamu binalarının çoğunun Ertuğrul mahallesinde yer aldığı dikkat çeker, Cumhuriyet caddesi çevresinde toplanan binalar Bergama’nın adeta idare merkezidir. Bunun dışında çeşitli çarşılar, alışveriş merkezleri, sinema, tiyatro gibi kültürel merkezler de Cumhuriyet caddesi civarında yer almaktadır. Ayrıca Soma yolu üzerinde sanayi tesisleri kurulmuş ve burası her türlü tarım makineleri ve oto tamir ve bakımının yapıldığı ticaret merkezleri olmuştur. Bergama’nın iş ve ticaret alanlarının toplandığı diğer mahalleler ise, Maltepe, Fatih ve Fevzipaşa mahalleleridir. Bu mahallelerde iş, ticaret alanları ile konut alanları birbiri içine girmiş haldedir.

Bergama’nın günümüzdeki kentsel fonksiyonları incelendiğinde şehirde çok farklı işlevlerin bulunduğu dikkat çeker. Çalışan nüfusun sektörlere göre incelendiğinde en fazla sanayi sektöründe çalışanların yoğun olduğu dikkat çeker. Daha önce de belirtildiği üzere tarımsal fonksiyonlar, esas itibariyle kırsal alanların primer sektörüdür. Ancak bunu şehre yansıması tarıma sayalı sanayi tesislerinin varlığıyla ilgilidir. Bergama çevresinde varolan güçlü ziraat hayatı şehirde ve yakın çevresinde pek çok fabrikanın açılmasına olanak tanımıştır. 1970’li yıllardan sonra özellikle sanayi tesislerini yoğun biçimde kurulması, salça, pamuk, zeytin ve zeytinyağı fabrikaları, incir, üzüm işleme tesisleri, süt ve süt ürünleri imalathanelerinin açılması şehirde yaşayanlar için büyük bir iş istihdamı oluşturmuştur.

Çalışan nüfusun % 20,5’i ise, kamu sektöründe çalışmaktadır. Şehirdeki devlet dairelerinde çalışan memurlar, öğretmenler, doktorlar, mühendisler vs. gibi kamu işlerinde çalışanların varlığı bu sektörün şehirdeki en önemli ikinci faaliyet alanı olmasına neden olmuştur.

Ticaret sektörü şehirdeki üçüncü derecede önemli faaliyet alanıdır. Çalışan nüfusun % 18,2’si ticaretle uğraşmaktadır. Şehirdeki sanayi faaliyetlerinin arttırılmasının yanısıra Bergama’nı bir kültür merkezi olarak yurt ve dünya çapında tanıtımının arttırılmasıyla birlikte gelişen turizm faaliyeti beraberinde pek çok hizmet sektörünü de getirmiştir. Turizm işlevine yönelik çeşitli konaklana tesisleri, restaurantlar, hediyelik eşya mağazaları gibi ticarethanelerin çoğalması şehirde ticaret hayatının da canlanmasına ve öncelikli iş kollarından biri olmasına neden olmuştur. Ayrıca sanayi tesislerinde üretilen malların toptan veya perakende pazarlanması da ticaret hayatını canlandıran işlevlerdir.

Kırkağaç şehri ise, 46.160 kişilik nüfusuyla Bakırçay Havzasının üçüncü büyük şehridir. Bakırçay güney kesiminde kurulmuş olan şehir, Nakrasa antik şehrinin bulunduğu mevkiye yakın bir alanda yer almaktadır. Şehir Bakırçay Havzasındaki diğer merkezler gibi ovaya doğru genişleme eğilimindedir. Kırkağaç; Sarıağa mahallesi, Kadriye mahallesi, Şair Eşref mahallesi, Zorağa mahallesi, Yeni mahalle, Musalar mahallesi, Boduroğlu mahallesi, Tevfikiye mahallesi, Cinosman mahallesi, Hacımehmet mahallesi, Memiş mahallesi, Karaali mahallesi, Hıdırağa mahallesi, Kocaahmetağa mahallesi ve Kayadibi mahallesi olmak üzere toplam on dört mahalleden oluşmuştur. Şehrin en eski yerleşim alanını oluşturan Kocaahmetağa mahallesi, Cinosman mahallesi ve Hıdırağa mahalleleri dar ve çıkmaz sokaklarıyla dikkat çekmektedir. Şehrin nüvesini oluşturan Kocaahmetağa mahallesi, Cinosman Mahallesi ve Hıdırağa mahalleleri yamaçta kurulmuştur. Bahçeler içindeki evler gevşek bir şekilde yer almaktadır. Buna karşılık yeni kurulan mahalleler ise, doğuya doğru şehri genişletmiştir. Yeni gelişen mahalleler birbirini dik kesen geniş cadde ve sokak sistemlerine sahiptir. Şehir genel itibariyle bakıldığında kuzey ve doğu kesime doğru bir genişleme eğilimindedir.

Esas itibariyle ekonomisi tarıma dayalı bir şehir olan Kırkağaç’ın ekonomik yapısında askeriyenin katkısı ve askeriyenin varlığından dolayı gelişen ticaret hayatının önemi büyüktür. Şehir özellikle cumartesi ve pazar günleri son derece hareketlenmektedir. Bu günlerde şehirdeki tüm restaurantlar da, kahvehaneler de, pastanelerde ve sinema vb. eğlence mekânlarında büyük bir yoğunluk yaşanmaktadır. Bununla birlikte şehirde özellikle asker ailelerinin kaldığı otel ve motellerin varlığı da büyük oranda Kırkağaç’ın garnizon şehri olmasının bir sonucudur. Ancak önceden yalnızca Kırkağaç’ta izin kullanabilen askerlere 2000 yılı itibariyle Soma’ya da gidebilme izninin verilmesi Kırkağaç için olumsuz bir durum olsa da bu durum bir rekabet ortamı yaratarak Kırkağaç’ın kendini daha da geliştirmesine yol açmıştır.

Şehirde ticarethaneler ile konutlar adeta birbirine karışmış bir vaziyettedir. Hatta merkezde pek çok iki katlı binanın alt katı ticarethane olarak faaliyet göstermektedir. Ancak yeni gelişen merkezlerde ağırlık konutlardadır. Bununla birlikte şehrin kuzeybatı kesiminde kurulan sanayi sitesi ise, tarım araç ve gereçlerinin bakım ve onarımının yapıldığı ayrıca fabrika makinelerinin de bakım işlerinin yapıldığı bir komplekstir. Şehrin yakın çevresinde var olan pek çok fabrika, şehirsel nüfusun büyük kısmı için iş imkanı oluşturmaktadır. Bununla birlikte fabrikalarda üretilen malların pazarlanması da şehirde ticaret ve sanayinin bir arada ve birbirini tamamlayacak şekilde gelişmesine olanak tanımaktadır.

Kırkağaç’ın şehirsel gelişimi açısından daha da güçlenebilmesi için öncelikli olarak çeşitli hizmet sektörlerine ağırlık verilmesi ve bunun için de farklı ihtiyaçlara cevap verebilecek tesislerin kurulması gerekmektedir. Aynı zamanda ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalı bir şehir olan Kırkağaç’ın tarım alanlarına zarar verecek şekilde genişlemesi önlenmelidir. Bu iki önemli nokta şehrin gelişerek daha güçlü bir ekonomik yapıya sahip olmasına neden olacaktır.

Bakırçay Havzasında Soma, Bergama ve Kırkağaç dışındaki şehirler ise, Kınık (28.000), Dikili (36.124) ve Savaştepe (19.278)’dir. Bu şehirlere genel itibariyle bakıldığında Kınık ve Savaştepe’de ziraat sektöründe çalışanların oranının oldukça yüksek olduğu dikkat çekmektedir.

Bakırçay Havzasının batısında, Ege denizi kıyısında yer alan Dikili’nin ise, 2013 sayım sonuçlarına göre nüfusu 36.124’dür. Kabaca kuzey güney istikametinde genişleyen şehir Karadağ kütlesi (Uzunburun tepe) kuzey batısında yer almaktadır. Dikili, İsmetpaşa mahallesi, Salimbey mahallesi ve Gazipaşa mahalleleri olmak üzere toplam üç mahalleden oluşmaktadır.

Şehir planı incelendiğinde, şehrin çekirdeğini oluşturan Gazipaşa mahallesi hariç tutulursa cadde ve sokak sisteminin oldukça muntazam olduğu dikkat çeker. Şehrin en önemli caddesi, kabaca kuzeydoğu- güneybatı istikametinde uzanan Atatürk caddesidir. Başlıca iş sahaları ve resmi binalar bu kesimde toplanmıştır. Bunun dışında bu kesimde yer alan Çetin Emeç caddesi, Bahriye Üçok caddesi ve sahil boyunca uzanan Uğur Mumcu caddeleri şehrin önemli caddelerindendir.

Dikili’nin bugün ki yerleşim özellikleri 1939 yılında yaşanan deprem sonrası kazanılmıştır. Yaşanan büyük deprem sonucu o dönemde şehirde pek çok ev ve iş yeri yıkılmış, onlarca kişi canını kaybetmiştir. Bunun üzerine şehir adeta yeniden inşa edilmiş ve bugün ki görünümünü almıştır.

Genel itibariyle bakıldığında tipik bir kıyı kasabası olan Dikili özellikle turizm alanında büyük gelişmeler kaydetmiştir. Bugün şehirdeki en önemli ekonomik fonksiyon turizm ve bununla bağlantılı yan kolları oluşturan hizmetler sektörüdür.

Özellikle kordon boyu olarak da adlandırılan Uğur Mumcu Caddesi çeşitli restaurantlar, cafeler, otel, motel, pansiyon ve hediyelik eşya ve el sanatları mağazaları ile eğlence tesisleriyle oldukça canlı bir görünümdedir. Bunun yanısıra sahildeki çay bahçeleri, parklar ve gezinti parkurları da rekreasyon amacıyla tesis edilmiş alanlardır. Buralarda görevli pek çok kişi çalışan nüfusun önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Ayrıca yakınındaki verimli ovalarda yetiştirilen pamuk, tütün, meyve, sebze gibi ürünlerin işlendiği çeşitli fabrikalar da çalışanlar ile şehirdeki çeşitli kamu kuruluşlarında çalışanlar da çalışan nüfusun önemli bir bölümünü oluşturur.

Şehirde hem yeni yeni canlanarak iç ve dış turizme hizmet eden çeşitli sektörler ve hem de çevredeki pek çok fabrikada üretilen malların pazarlanması oldukça aktif bir ticaret hayatını da beraberinde getirmiştir.

Orta Bakırçay kesiminin büyük merkezi olan Kınık nüfus büyüklüğü itibariyle (28.000) Bakırçay Havzasının beşinci büyük şehridir. Antik şehir Gambreion’un yerine kurulmuş olan Kınık, Bakırçay’ın güney kesiminde yaklaşık 90 m. yükseltide bir yamaçta yer almaktadır. Ancak Kınık’ta Bakırçay’ın kuzey veya güney kesiminde kurulmuş olan diğer şehirler gibi, ovaya doğru bir genişleme eğilimindedir. Bunun sonucu olarak da ziraat alanlarını tehdit eden durum burada da ortaya çıkmaktadır. Kınık şehir planı incelendiğinde şehrin güney kesiminde kurulmuş olduğu yamaçtan hem kuzeye yani ovaya doğru, hem de batıya doğru genişleme içinde olduğu dikkat çeker. Yukarı mahalle, Aşağı mahalle, Osmaniye mahallesi, Türkcedit mahallesi, Fatih mahallesi ve Yeni mahalle olmak üzere toplam altı mahalleden oluşan Kınık’ın isimlerinden de anlaşılabileceği üzere en eski mahallesi Yukarı mahalle, en yeni mahallesi ise, Yeni mahalledir.

Kuzeybatı- güneydoğu istikametli bir ana caddenin varolduğu şehirde tüm idari ve kültürel merkezler de bu cadde üzerinde toplanmıştır. Şehirsel fonksiyonları itibariyle komşuları Bergama ve Soma’nın çok gerisinde olan Kınık yine de çevresindeki pek çok kırsal yerleşim için önemli bir Pazar yeri durumundadır. Köylerde üretilen çeşitli ürünler Kınık’ta pazarlanır ve bu sayede şehirde ticaret hayatı da varlığını devam ettirir.

Bakırçay Havzasının kuzey doğusunda yer alan 19.278 nüfusa sahip Savaştepe ise, zirai faaliyetlerin ve buna dayalı ekonominin ağırlık kazandığı bir şehirdir. Şifa dağının kuzey eteklerinde kurulmuş olan şehir yakınında, antik şehir Kiresun’un kalıntıları bulunmaktadır.

Çevresi oldukça engebeli olan şehrin güneyinde Şifa dağının bulunması, Savaştepe’ yi kuzeye ve nispeten düz olan batı kesimdeki Sarıbeyler ovasına doğru genişleme mecburiyetinde bırakmıştır. Şehir planı da incelendiğinde Savaştepe’nin kuzey ve batı kesime doğru genişlediği, bu alanlarda cadde ve sokak sisteminin oldukça muntazam olduğu göze çarpar. Caddeler adeta ışınsal bir şekilde şehrin orta kesimindeki bir meydanda toplanmaktadır. Bu meydan şehrin tüm resmi ve özel kuruluşlarının bulunduğu bir merkezdir. Aynı zamanda Pazar ve alışveriş merkezi de olan bu meydan Savaştepe’nin adeta kalbidir.

Şehir Hürriyet, İstiklal, Sığıralanı, Cumhuriyet ve Zafer mahalleleri olmak üzere toplam beş mahalleden oluşmaktadır. Bu mahallelerden Hürriyet, İstiklal ve Sığıralanı en eski mahallelerdir. Kuzey kesimde yer alan Cumhuriyet ve Zafer mahalleleri ise, daha yeni mahallelerdir.

Şehirdeki çalışan nüfusun bir kısmını kamu kuruluşlarında görevli memurlar oluşturmaktadır. Genel itibariyle ekonomik yapısı tarımsal faaliyetlere dayanan bir şehir olan Savaştepe’de çalışan nüfusun büyük bir kısmını ise, tarımsal ürünlerin pazarlanmasıyla ilgili ticarethanelerde çalışanlar oluşturmaktadır. Ancak genel olarak şehirde büyük bir işsizlik sorunu vardır. Bu nedenle özellikle genç nüfus en yakın merkez olarak Balıkesir’e göç etmektedir. Bunun dışında şehirde eğitim oranı da oldukça yüksektir. İşsizlik nedeniyle gençler üniversite eğitimi almak için büyük çaba harcamaktadır. Bir anlamda şehrin fonksiyonlarının yetersizliği ve işsizlik gençleri okumaya sevk etmiştir.

Genel olarak bakıldığında Savaştepe gelişmelere oldukça kapalı kalmıştır. Altyapı imkânları zayıf olan şehirde su ihtiyacı da kuyulardan sondajla sağlanabilmektedir. Şehirde dışarıdan gelen memurlar dışında yabancı kimse yoktur. Ancak Anadolu Öğretmen Lisesi Savaştepe için oldukça önemlidir. Anadolu Öğretmen Lisesinin varlığı sebebiyle dışarıdan her yıl belli kontenjanda öğrenci gelmektedir. Bakırçay Havzasındaki şehirler içinde en içe dönük olarak nitelendirebileceğimiz şehir Savaştepe’dir. Bu durumun oluşmasındaki en önemli etkenler ise, şehirde sanayi tesislerinin olmaması, ulaşım imkânlarının nispeten kısıtlı olması, genel itibariyle fonksiyonların yetersiz olması ve bunların neticesinde herhangi bir çekicilik arz etmeyerek sürekli göç vermesidir. Şehir ancak, diğer şehirlerde olduğu gibi tarımsal ürünlerin işlenebileceği tesislerin kurulmasıyla ilgi çekici bir merkez olacak, bunun sonucunda da nüfusu artacak ve kaynakları güçlenerek büyüyecektir.

Tarımsal faaliyetlerin içinde değerlendirilen hayvancılık faaliyetleri de önemli bir ekonomik faaliyet kolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Hayvancılık, iktisadi faaliyetler içinde ziraatle birlikte özdeşleşmiş durumdadır. Hayvan yetiştiriciliği tüm dünyada ve ülkemizde önemini korumuş ve her zaman ekonomik uğraş olarak devam etmiştir. Gittikçe artan nüfus karşısında beslenme önem kazanmakta, artan nüfusa karşı beslenme ürünlerinin de artması gerekmektedir. İnsanoğlunun yaşamında hayvansal ürünlerin katkısı büyüktür. Özellikle et, yumurta süt ve süt ürünleri insanın vazgeçilmez beslenme ürünleridir.

Hayvancılık faaliyeti geçmişte ilkel şartlarda ve rantabl olmayan bir şekilde yapılıyordu. Ancak 20.yüzyılın özellikle son çeyreğinden itibaren entansif şartlarda yapılmaya başlanmıştır. Hiç kuşkusuz ki hayvancılık faaliyeti, yapıldığı çevrenin fiziki ve beşerî imkânlarının etkisinde yapılmaktadır. Ülkemize şöyle bir baktığımızda iklimin ve yer şekillerinin sunduğu şartlara göre bazı bölgelerimizde büyükbaş hayvancılık bazı bölgelerde küçükbaş hayvancılık bazı bölgelerde ise kümes hayvancılığı yapılmaktadır. Hatta küçükbaş hayvancılık içinde bazı bölgelerde sadece keçinin bazı bölgelerde de koyun yetiştiriciliğinin hâkim olduğu görülmektedir. Kıyı bölgelerimize baktığımızda ise balıkçılığın bazı yerlerde ağırlık kazandığını görmekteyiz. Öyle ki, balıkçılığın babadan oğula geçmekte olmasının ise, beşerî bir faktör olduğu da dikkat çekmektedir.

Dünyada ziraatın ağırlıklı olduğu gelişmiş ülkelere baktığımızda çayır ve mera alanlarının arttığı gözlenirken ülkemizde özellikle son 15- 20 yılda azaldığı dikkat çekmektedir. Ziraat ülkesi ve genç nüfusa sahip olan ülkemiz için son derece üzücü bir durumdur.

Bakırçay Havzasında ise, hayvancılık faaliyetleri entansif ziratin gerisinde kalan bir iktisadi faaliyet olarak görülmektedir. Bu bakımdan hayvancılık faaliyetlerini daha da geliştirmek gerekmektedir. Havzanın engebeli, nisbeten yüksek ve toprak veriminin az olduğu sahalarda kurulacak hayvan çiftlikleri gerek ülkemiz gerekse de çalışma sahamız çiftçilerinin ekonomik hayatına olumlu katkılarda bulunacaktır. Bu çiftliklerde kullanılacak ot ve yemler havza ve havzanın yakın çevresinden temin edilerek ucuza mal edilip bir yandan da çiftçiler kazanç sağlayacaktır.

Ekonomik faaliyet kolları arasında önemli bir yere sahip olan sanayi faaliyetlerine baktığımızda ise, Bakırçay Havzası sanayisinin, genel olarak bölgede en etkin ekonomik faaliyet olan tarıma ve ikinci derecede önemli sektör olan madenciliğe bağlı olduğu dikkat çeker. Bakırçay Havzası pek çok çeşit zirai ürün yetiştirmeye elverişli bir coğrafi karaktere sahiptir. Ancak bölgemizde sanayi bitkileri olarak da tanımlanabilen tütün, pamuk zeytin ve bunların yanı sıra sebze – meyve ziraati oldukça büyük bir yer kaplamaktadır. Bu ürünlerin işlemede mamul madde haline dönüştürülmesi veya yarı mamul halde pazarlanması bölgedeki pek çok sanayi tesisinde gerçekleştirilmektedir. Daha önceki kısımlarda da belirtildiği gibi topraklarının önemli bir kısmının tarım amaçlı kullanıldığı Dikili’de mevcut sanayi tesisleri de buna istinaden tarıma dayalı sanayi şeklindedir. Teknolojik açıdan modern olmamakla birlikte bu kesimde Bademli’de 3, Yahşibey’de 1, Yenice’de 1 ve Çandarlı’da 2 adet olmak üzere toplam 7 adet zeytinyağı tesisi bulunmaktadır. Bunun yanı sıra bölgedeki pek çok köyde halk evlerinde kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve artanını da satıp kâr elde etmek amacıyla zeytinyağı ve sabun imal etmektedir. Bunun yanı sıra Bergama ve Kınık’ta tarıma dayalı sanayi tesislerinin yoğun olduğu yerlerdendir. Bununla birlikte Dikili’de iki adet modern çırçır fabrikası, ve yine modern şartlarda hizmet gösteren 6 adet mandıra bulunmaktadır. Ayrıca Dikili ve çevresinde granit işletmeleri de büyük önem taşımaktadır. Bu sanayi işletmelerinin yanı sıra briket, alüminyum mobilya, panjur, mermer imalathanesi ve araç bakım ve onarımlarının yapıldığı küçük bir sanayi sitesi mevcuttur.

Cumhuriyetin ilk yıllarında çok daha fazla sayıdaki tesislerin yerini sonraki yıllarda modern fabrikalar almış ancak sayıları da gittikçe azalmıştır. Bergama ve çevresinde pamuk ziraatına dayalı olarak dokuma sanayii de oldukça hızlı ilerlemiştir. Bergama’nın en büyük sanayi kuruluşu olan Bergama pamuk ipliği ve dokuma sanayi 1957 yılında kurulmuştur. Buna bağlı olarak sonraki yıllarda kurulmuş olan tekstil fabrikaları da bölge için önemli sanayi tesislerindendir. Yurt içi ve yurt dışında pek çok noktaya ihraç edilen mallar Bergama için büyük geçim kaynaklarından biridir.

Dikili ve Bergama’nın bir diğer önemli gelir kaynağı ise halıcılıktır. Özellikle kırsal alanda yoğun olarak dokunan bu halılar bölge için son derece önemlidir. Ev tipi sanayi faaliyetlerine örnek olarak gösterebileceğimiz bu faaliyetler özellikle yörük köyleri olarak adlandırabileceğimiz köylerde yaygınlık kazanır.

Bölgede endüstri ve sanayinin nispeten gelişmiş olduğu saha ise Soma ve yakın çevresidir. Ancak bu bölgedeki sanayi tesisleri esas itibariyle diğer ilçelerde olduğu gibi tarıma dayalı değil, daha çok maden sektörüne dayalı sanayi işletmeleri şeklindedir. Genel olarak bakıldığında da Soma, tarımsal bir yaşantının özelliklerinden çok, endüstriye yönelmiş özellikle maden sanayine yönelmiş bir yaşantının özelliklerini taşımaktadır. Çünkü bu kesimde bir yandan kömür havzasının varlığı bir yandan da bunu destekleyen sanayi tesislerinin varlığı ilçenin bu yana kaymasına neden olmaktadır. Soma’nın doğal olarak kömür ve elektrik enerjisi yönünden çok zengin olması da bir diğer etkendir. Özellikle madencilik ve enerji sektörünün son derece etkin olduğu Soma ve çevresi bu özellikleriyle Bakırçay Havzasında farklı bir konumdadır. Soma ve çevresinde çeşitli sanayi tesislerine ve işletmelere hammadde olan ana maden damarı linyit kömürüdür. Bunun yanı sıra Pirahmetler köyü yakınlarında çinko yatakları, Duğla ve Terziler köyü yakınlarında kurşun yatakları, Karacahisar köyü yakınlarında mermer yatakları ile Turgutalp ve Yırca köyleri civarında da kireç yatakları bulunmaktadır. Ancak bu madenler içinde daha önce de belirtildiği üzere en önemli olanı linyit kömürüdür. Bu nedenle linyit kömürü ilçe ekonomisinde de birinci derecede önemlidir. Soma ve çevresinde linyit işletmeciliği yapan kamuya ve özele ait maden işletmelerinin faaliyetleri ise bölge halkının büyük çoğunluğuna iş istihdamı sağlamaktadır. Bölgede bu konuda en büyük işletme ise, özelleştirilmeden evvel Ege Linyitleri İşletme Müessesesi (E.L.İ) idi. Türkiye Kömür İşletmelerine (TKİ.) bağlı olarak faaliyet gösteren Ege Linyit İşletme müessesesi ilk olarak 1913 yılında Darkale civarında linyit damarının bulunmasıyla işletmeye açılmıştır. 1919 yılına kadar şahıslar tarafından işletilen Ocak 1920 yılında Fransızlar tarafından işletilmiştir. Bu ocağın yanı sıra yakın çevrede bulunan pek çok ocak Almanlar tarafından da işletilmiştir. 1939 tarihinde Etibank tarafından işletilmeye başlanan ocaklar daha sonra Sanayi Bakanlığı’na bağlı Türkiye Kömür İşletmeleri kurumuna devrolmuş ve ilerleyen dönemlerde de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlanmıştır. Daha sonra ise kömür işletmeleri, Soma Linyit- Soma Holding’e devredilmiştir.

Günümüzde Soma, Deniş ve Eğnez Bölge Müdürlükleri olarak üç bölgeye ayrılmış olan Ege Linyit işletmeleri Bakırçay Havzasının en büyük sanayi tesislerindendir. Darkale, Eğnez ve Işıklar ocaklarında yer altı işletmesi, Deniş-Çamtarla, Deniş-Dedetaşı, Eğnez, Soma-Kısrakdere Batı, Soma-Kısrakdere Güney, Soma-Elmalı ve Soma-Sarıkaya ocaklarında ise açık işletme metodlarıyla üretim yapmaktadır. Tüm bu ocaklarda yaklaşık olarak 5500 kişinin istihdam edildiği düşünüldüğünde maden işletmelerinin bölge sanayisi ve ekonomisi bakımından ne kadar önemli olduğu dikkat çekicidir.

Doğal kaynaklara sahip olmak, onları işleyecek en elverişli ulusal ve uluslararası platformda kullanabilmek devletlerin stratejik değerini artıran unsurlardandır. Bu bağlamda Türkiye Soma kömür havzası oldukça önemli bir konumdadır. Doğal hammadde kaynakları bakımından zenginliği ülkemizin gelişmesi açısından son derece önemlidir. Doğal kaynakları kullanarak sanayideki gelişmeleri hızlandırmak aynı zamanda ülkemizin gelişim hızını da arttırmakla eş anlamlıdır. Kömür en önemli doğal kaynakların başında gelmektedir. Sanayileşmede ve teknolojik gelişmede büyük pay sahibi olan kömürün en elverişli şekilde işletilecek bölgesel ve ulusal ekonomiye katkısı arttırılmalıdır. Ülkemizin en nitelikli linyit kömürüne sahip olan Soma ve çevresi hem işçi ve memur olarak istihdam edilen kişiler ve aileleri açısından oldukça önemli oranda bir kitleye hizmet vermekte hem de elde edilen kârla ülkemiz ekonomisi açısından oldukça önemli gelir elde eden sanayi tesislerini barındırmaktadır.

Daha önceki kısımlarda da söz edildiği gibi özelikle kırsal kesimden hızlı bir nüfus akımının yaşandığı bölge, Bakırçay Havzasının en büyük potansiyele sahip işletmelerinin yer aldığı bir kesimdir. Bu bağlamda Soma kömür havzasındaki işletmelerin daha da modernize edilerek ithal kömürlerle rekabet edebileceği şekilde tesislerin kurulması için gerekli yatırımlar yapılmalıdır. Daha çok yatırım, daha büyük bir sanayi tesisi ve daha çok istihdam demek olacağı için bölge ve ülke ekonomisine katkı da o denli artacaktır. Bunun yanısıra bölgede var olan termik santral; sanayileşmenin en önemli koşullarından biri olan elektrik enerjisinin üretim merkezidir. Batı ve kuzeybatı Anadolu’nun elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulmuş olan Soma Termik Santrali (SEAŞ) yörenin ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkı sağlayan tesislerdendir.

Elektrik enerjisi, ekonominin ve sosyal yaşamımızın vazgeçilmez unsurlarından biridir. Özelikle yurdumuz gibi hızla gelişmekte olan ülkelerde sanayi ve teknolojik gelişmelerin temel taşı elektriktir. Bu çerçevede Soma Termik Santrali hem bölgesel hem de ulusal bazda yurdumuzun kalkınmasına hizmet eden tesislerdendir. 1980’li yılların ortasından itibaren ünite ünite tamamlanan Soma Termik Santrali nihayet 1993 yılında son ünitesinin de tamamlanmasıyla hizmete girmiş ülkemizin sosyal ve ekonomik hayatındaki gelişmelere katkı sağlamaya başlamıştır. Gelişmiş bir sanayi için temel taşlardan biri olan elektrik enerjisinin mümkün olduğu kadar ucuz elde edilmesi, talebi karşılamada yeterli olması, güvenli bir şekilde üretilmiş olması aynı zamanda da kaliteli ve devamlı olması gerekmektedir. Bu sebeple Soma Termik Santralinin varlığı bölge ve dolayısıyla ülkemiz sanayisi için son derece önemlidir.

Görüldüğü üzere Bakırçay Havzasında sanayinin temelini tarıma dayalı sanayi tesisleri ve madenciliğe dayalı sanayi tesisleri oluşturmaktadır. Tarıma dayalı sanayi tesisleri, ziraat faaliyeti sonucu elde edilen ürünlerin mamul veya yarı mamul halde piyasaya sürülerek daha fazla kazanç elde edilmesine yardımcı olmak maksadını taşımaktadır.

Madenciliğe dayalı sanayi ise var olan doğal kaynakların işletilerek hem bölge ekonomisine hem de ülke ekonomisine katkıda bulunmasını sağlamayı amaçlamaktadır.

Bu bağlamda temelde iki kol üzerinde duran Bakırçay havzası sanayisini geliştirmek ve daha kazançlı hale getirmek için; daha entansif bir ziraat hayatına ve madencilik alanında daha modern makineleşmeye ihtiyaç vardır. Bu sayede eldeki ham madde miktarı artacak ve daha çok kaynak sanayi tesislerinde işlenerek daha fazla kazanç elde edilecektir.

Uygulamalar

Yakın çevrenizde hangi ekonomik faaliyet kolları gelişmiştir? Araştırınız.

Uygulama Soruları

Yakın çevrenizde gelişen ekonomik faaliyet türünün istihdam oranı hakkında bilgi veriniz.

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Yeryüzünde herhangi bir sahanın fiziki coğrafyası, özellikle jeolojik yapısı ve topografya şekilleri coğrafi görünümde meydana gelen değişikliklerin başlıca sebepleri arasındadır. Bu doğal coğrafya unsurları yeryüzünde nüfuslanmayı, yerleşme yerlerinin seçimini ve özelliklerini, sanayi, tarım, ticaret, ulaşım vb. ekonomik faaliyetleri çeşitli şekillerde etkilemektedir. Bu bağlamda jeolojik ve jeomorfolojik özellikler, iklim şartları, toprak özellikleri, bitki örtüsü ve su kaynakları özellikleri ekonomik faaliyetleri şekillendiren başlıca aktörlerdir.

Türkiye’de başlıca ekonomik faaliyetler denilince akla ilk olarak; tarım, sanayi, ticaret, turizm faaliyetleri gelir. Daha sonra madenler ve diğer hizmet sektörüne ait iş kolları dikkat çeker. Bu ekonomik faaliyet alanlarının her birinin kendine has bir takım özellikleri ve etkilendikleri doğal coğrafi koşullar vardır. Örneğin; bazı sanayi kolları için geniş ve düz arazi şarttır. Sanayi tesislerinin hemen çoğu kurulduktan bir süre sonra saha üzerinde genişlemeleri, yeni eklentileri için yer meselesinin önemi daha da dikkat çeker. Bunlara bazı sanayi kollarının büyük su ihtiyacı ve sağlam zemin zorunluluğu ile sıvı veya katı halde çıkan büyük miktarda atık maddenin yok edilmesi, belirli yerlere depo edilmesi hususlarını da eklemek gerekir. Sanayi kolları içinde geniş ve düz arazi ihtiyacı fazla olanların başlıcaları; demir-çelik tesisleri, petrol rafinerileri, kimyevi maddeler, otomotiv, uçak birleştirme tesisleridir.

Yurdumuz da ekonomik faaliyetler son derece çeşitlidir. İklim, toprak ve su kaynakları bakımından optimum şartlara sahip olan Türkiye, kendi bünyesinde var olan ve daha çok topografik oluşumlar nedeniyle bir takım farklılıklar da yaşamaktadır. Bazı bölgelerde tarımsal faaliyetler ve tarıma dayalı ekonomik iş kolları hâkim ekonomik faaliyeti oluştururken, bazı bölgelerde sanayi, turizm veya madencilik faaliyetleri ağırlık kazanmıştır.

İncelediğimiz sanayi bölgelerinden biri Gebze- Kocaeli’dir.

Geçmişten itibaren bulunduğu konumuyla dikkat çekmiş olan Bakırçay Havzası Ege bölgesinin diğer havzaları gibi önemli medeniyetlere ev sahipliği yapmış, büyük site devletlerinin kurulmasına olanak tanımıştır. Elverişli bir iklime sahip olması, ziraat yapılabilecek geniş ve verimli toprakların bulunması ayrıca devamlı bir akarsuyun varlığı bölgenin cazibesini daha da arttıran etkenlerdendir. Aynı zamanda Anadolu Yarımadası’nın batıya açılan koridorlarından biri olan Bakırçay Havzası günümüzde de yurdumuzun önemli ziraat sahalarındandır.

Havzada Soma, Bergama, Dikili, Kınık, Kırkağaç ve Savaştepe olmak üzere 6 ilçe bulunmaktadır.

Soma’nın şehirsel fonksiyonlarının belirlenmesinde şehrin yakınındaki kömür depolarının ve termik santralin rolü büyüktür. Soma’da faal nüfusun % 29.17’si maden sektöründe çalıştığı görülmektedir.

Bergama’nın günümüzdeki kentsel fonksiyonları incelendiğinde şehirde çok farklı işlevlerin bulunduğu dikkat çeker. Çalışan nüfusun sektörlere göre incelendiğinde en fazla sanayi sektöründe çalışanların yoğun olduğu dikkat çeker. Daha önce de belirtildiği üzere tarımsal fonksiyonlar, esas itibariyle kırsal alanların primer sektörüdür. Ancak bunu şehre yansıması tarıma sayalı sanayi tesislerinin varlığıyla ilgilidir. Bergama çevresinde varolan güçlü ziraat hayatı şehirde ve yakın çevresinde pek çok fabrikanın açılmasına olanak tanımıştır. 1970’li yıllardan sonra özellikle sanayi tesislerini yoğun biçimde kurulması, salça, pamuk, zeytin ve zeytinyağı fabrikaları, incir, üzüm işleme tesisleri, süt ve süt ürünleri imalathanelerinin açılması şehirde yaşayanlar için büyük bir iş istihdamı oluşturmuştur.

Esas itibariyle ekonomisi tarıma dayalı bir şehir olan Kırkağaç’ın ekonomik yapısında askeriyenin katkısı ve askeriyenin varlığından dolayı gelişen ticaret hayatının önemi büyüktür.

Genel itibariyle bakıldığında tipik bir kıyı kasabası olan Dikili özellikle turizm alanında büyük gelişmeler kaydetmiştir. Bugün şehirdeki en önemli ekonomik fonksiyon turizm ve bununla bağlantılı yan kolları oluşturan hizmetler sektörüdür.

Özellikle kordon boyu olarak da adlandırılan Uğur Mumcu Caddesi çeşitli restaurantlar, cafeler, otel, motel, pansiyon ve hediyelik eşya ve el sanatları mağazaları ile eğlence tesisleriyle oldukça canlı bir görünümdedir. Bunun yanısıra sahildeki çay bahçeleri, parklar ve gezinti parkurları da rekreasyon amacıyla tesis edilmiş alanlardır. Buralarda görevli pek çok kişi çalışan nüfusun önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Ayrıca yakınındaki verimli ovalarda yetiştirilen pamuk, tütün, meyve, sebze gibi ürünlerin işlendiği çeşitli fabrikalar da çalışanlar ile şehirdeki çeşitli kamu kuruluşlarında çalışanlar da çalışan nüfusun önemli bir bölümünü oluşturur.

2 tane var istediğini yaz kolay gelsin iyi dersler

8pro8