Cevap:
Türk Kızılay tarafından göç hizmetleri kapsamında dil, din, ırk ayrımı yapmaksızın ülkemiz sınırları içerisinde kayıt altında bulunan tüm yabancılara yönelik insani yardım faaliyetleri yürütülmektedir.
Açıklama:
Cevap:
Türkiye, mülteci olma kriterlerini sağlayan kişilere sığınmacı statüsü verir. Bir başka deyişle, Türkiye’nin ulusal mevzuatına göre sığınmacı; Avrupa dışında meydana gelen olaylar nedeniyle, mülteci tanımındaki şartlara haiz olduğunu iddia ederek, üçüncü ülkelere iltica etmek üzere Türkiye’den uluslararası koruma talebinde bulunan yabancıdır. Bu kişilerin Türkiye’deki işlemleri hem Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Türkiye Temsilciliği tarafından hem de İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülür. BMMYK, 1951 Cenevre Sözleşmesi çerçevesinde, kriterleri taşıyan kişilerin mültecilik durumunu tanır. Yine aynı sözleşme uyarınca, Türkiye’ye gelip BMMYK tarafından kayıt altına alındığı tarihten itibaren bütün başvuruculara sığınmacı denir.
1951 yılında, Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi’nde yapılan mülteci tanımı oldukça sınırlı bir tanımdı. Bu ilk tanımda mülteci olarak nitelendirilebilecek kişiler, 1951 tarihinden önce Avrupa’da meydana gelen olaylardan etkilenmiş olmak durumundaydılar. Bir başka deyişle bu tanım, hem zaman sınırlamasını hem de coğrafi sınırlamayı içeriyordu. 1967 Protokolü ile mülteci tanımında yer alan bu sınırlamalar kaldırıldı. Türkiye, hem 1951 Cenevre Sözleşmesini hem de 1967 Protokolü’nü imzalayan taraflardan biridir. Fakat 1968 yılında, Türkiye 1967 Protokolünü coğrafi sınırlama ile imzalamıştır. Bu nedenle, Türkiye’ye Avrupa Konseyi üyesi olmayan ülkelerden gelen kişilerin Türkiye’den mülteci statüsü almaları mümkün değildir.