Elsaneye göre Adem ile Hawa cennetten kovulduklarında ilk olarak buraya ayak bastilar Yanlarında bir gül dahi bir de nar vardi. Çiçeklerle bezeli yemyeşil topraklara diktikleri gül ve nar hızla büyüdü. İşte böyles bereketi topraklara sahipti Harran. Sabanin kullanıldığı, öküzün çifte koşulduğu ilk yerdi.
Kaynaklara göre Harran adina ilk kez Kültepe ve Maride bulunan çivi yazılı tabletlerde rastlandi 10 2000'e ait olan bu tabletlerde adı "Har-ra-na" ya da "Ha-ra-na" olarak geçiyordu.
Kimi Islam tarihçileri kentin kurukişunu Nuh Peygamber in torunlanından Kaynan'a, kimiler de Ibrahim Peygamber'in kardeşi Aran'a bağladı 13'üncü yüzyil tarihçilerinden İbn Saddada göre Hz Ibrahim Filistin'e gitmeden önce bir süre bu kentte kaldı. Bu nedenle Harran'a "Hz. Ibrahim'in kenti" de denildi. Ama Mezopotamya ile Anadolu arasında bir köprü görevi gö ren Harran'a en çok yolların kesiştiği yer" denildi. Harran Universitesi inşa edilirken harcina gül suyu katıldığı ve her yağmurdan sonira Harran'ın mis gibi gül koktuğu iddialarına dayanıla rak Harran'ın "güllük gülistanlık" anlamına geldiğini söyleyenler de var.
Harran ile ilgili efsanelerin sonu yok. Etsaneleri bir yana birakıp gerçekleri araştıracak olursak Şanliurfa'nin 45 km güneyinde bulunan ve merkezinde yer aldığı ovaya da adini veren Harran kenti Tunç Çağı'ndan Hititlere, Asurlulardan Romalılara, Bizanslilardan Osmanlilara birçok uygarlığa yurt oldu. Ancak Harran'ı bu denli önemli kilan dünyanın ilk üniversitesinin bu topraklar üzerinde kurulmuş olmasidir. 9'uncu yüzyıldan itibaren Harran, Islam âleminin bilim merkezi haline geldi. Ay, Güneş ve yıldızlanın kutsal sayıldıği bu topraklarda astronomi ilmine çok önem verilirdi. Devrin en ünlü matematikçilerinden olan ve ayni zamanda Yunan filozol rinin yapıtlarını Arapçaya çeviren Sabit bin Kurra, atomun mucidi sayılan Cabir Ibni Hayyan din bilgini Ibni Teymiyye, dünyanın aya uzaklığını doğru olarak hesaplayan astronomi bilgini Battani ve daha birçok ünlü âlim ve filozof Harran Üniversitesinde yetişti.Dünyaca ünlü Harran Üniversitesinden günümüze ne yazık ki yalnızca kırk metre yüksek liğindeki gözetleme kulesi kalabildi.
(...)
Yalnızca yolların değil dinlerin de kesiştiği bir noktada yer alan Harran'da farklı dinlerden uluslar yıllarca uyum içinde yaşadılar. Sırasıyla Mittaniler, Asurlular ve Müslümanların eline ge çen kent son Emevi halifesi II. Mervan tarafından devletin başkenti ilan edildi. 13'üncü yüzyılda Moğollar tarafından yerle bir edildikten sonra da bir daha hiçbir şey eskisi gibi olamadı.
Harran'da bulunan tarihî kalıntılardan günümüze dek ulaşanların çoğu İslam dönemine ait. Kenti çevreleyen 4 km uzunluğunda ve 3 km genişliğindeki surların bir zamanlar altı kapısı varmış. Günümüze dek ayakta kalabileni ise yalnızca Halep Kapısı. Kentin güneydoğusunda yer alan ve tümüyle taştan yapılan, dikdörtgen planlı, üç katlı İçkale birçok odadan oluşuyor.
IÖ 800-900 yıllarında Hititler tarafından iki kat olarak yapılan kalenin ikinci katı önce Ay tapınağı, Romalılar Dönemi'nde ise kilise olarak kullanılmış. Emeviler Dönemi'nde camiye dö nüştürülen kaleye kervansaray olarak kullanılmak üzere üçüncü bir kat daha eklenmiş. Yüz elliodadan oluşan bu bölümün duvarlarındaki delikder hayvan bağlamak için kullanilirmig. II. Mor van tarafından yaptirfan ve Connet Camil ya da Cuma Camii de denilen zengin taş süslemeli Harran Ulu Camii ise Anadolu'nun en eski ve en büyük camisi olma özelliğinin yanı sıra Islam taş sanatinin en iyi ömeklerinden.
500 yillık bir geçmise sahip olan Harran'in bir başka özelliği de külah biçimindeki konik Kubbeli evieri. Kalıntılardan toplanan tuğlalarla yapılan evlerin tarihi 150-200 yil öncesine da yanıyor. Yerli haik tarafından inşa edilen evlerin tipki Misir'in ünlü piramitlerinde olduğu gibi bir takım yönleri olduğuna inaniliyor. Havanın durumuna göre yazın serin, kışın sıcak olan bu evirde hirçin atlar uysallaşıyor, tavuklar daha fazla yumurtluyor, bitkiler çok çabuk büyüyor. Birbirinden farklı uluslari, dinleri, dilleri buluşturan Harran, bir zamanlar Cüllab ve Deysan ırmaklannin sularıyla yaşayan verimli topraklara sahipti. Nehirlerin kurumasıyla bu bereketlitarım alanları yerini kurak topraklara bıraktı. Asırlar boyu suya ve yeşile hasret yaşadı. Ta ki Atatürk Barajı'ndan çıkan kanallardan gelen sularla kucaklaşıncaya dek. Harran Ovası yavaş yavaş da olsa eski gücüne kavuşmaya başladı. Artık kurak değil, ekili dikili bir arazi. Aynı Adem ile Havva'nın ayak bastıklarında olduğu gibi...
Şükran KALECİ, Bütün Dünya 2000
(Kısaltılmıştır.) ♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈♈ Metinde yer alan görselerden hareketle Harran ile bir şiir yazınız. (boş cevaplar bildirilecektir ♈)
Thank you for visiting our website wich cover about Türkçe. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.