Kürk Mantolu Madonna'nın En sevdiğiniz kahramanı ?


Sagot :

Cevap:

Yabancılaşmaya ek olarak kültürel bir yarılma

Okuduklarıyla baştan çıkan ve kendini saran gerçekliğin dışındaki başka hayatları arzulayan “okur” Don Quixote’den Madam Bovary’ye uzanan bir dizi romanda işlenmiştir. Yazılı metnin “baştan çıkarması” ya da insana yeni bir hayat vaat etmesi modern zamanların mitidir. Kutsal kitapların bile bu şekilde okunması önerisi bu anlamda moderndir: Kişi, bir birey olarak, kendisine verilen kitabı okur ve iyiyle kötüyü ayırt etmeyi öğrenir, yaşamını kitapta sözü edilen ilkelere göre yeniden düzenler. Metnin bireyi muhatap alması bir başka deyişle bu tür bir “okuma” romanların yaygınlaşmasından sonra ortaya çıkmış modern bir durumdur. Modernlik öncesinde kutsal kitap sıradan insanın okumaya cüret edeceği bir metin değildir. Kutsal Kitap’la ilişkiyi kuran bir ruhban sınıfıdır ya da ulemadır. Kitaba ulaşmak için geçilmesi gereken aşamalar için özel bir eğitim gerekir. Kişi ve kitap arasındaki ilişki modern dünyadakinden tamamen farklıdır. Bildiğimiz anlamda “okumak”, kendi başına anlamak, metinle doğrudan bir ilişki kurmak, metnin etkisine -bir kişi olarak- girmek… tüm bunlar için Don Quixote sonrası bir deneyim denebilir.

Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna’da modern bir birey olarak kurguluyor kahramanını; Raif Efendi kitapların etkisine o kadar kendini kaptırır ki okuduğu hikâyelerden birinde anlatılan ölümden korkmadığını kanıtlamak için barış görüşmeleri sırasında kolunu ateşe sokup dirseğine kadar yakan ve bir yandan da görüşmeye devam eden elçiyi taklit ederek parmağını ateşte yakacak kadar ileri gider.

“Kitaplarla baştan çıkan birey” Batılılaşma sürecindeki bir ülkede modernliğin getirdiği yabancılaşmaya ek olarak kültürel bir yarılma da yaşar. Doğu-Batı meselesi olarak özetlenecek bu konu edebiyatımızın ana omurgasını oluşturur. Bu bağlamda Kürk Mantolu Madonna bu omurgaya bağlı çok temel eserlerden biridir. Raif Efendi babasının onu Avrupa’ya sabun üretimini öğrenmesi için göndereceğini duyduğunda hissettikleri bu durumun açık bir resmidir:

Bir ecnebi dil öğreneceğimi, bu dilde kitaplar okuyacağımı, ve asıl, şimdiye kadar sadece romanlarda rastladığım insanları işte bu “Avrupa”da bulacağımı tahmin ediyordum. Zaten muhitimden uzak duruşumun, vahşiliğimin bir sebebi de kitaplarda tanıştığım ve benimsediğim insanları muhitimde bulamayışım değil miydi? (s51)

Açıklama:

çok uğraştım en iyi seçer misin rica etsem azdır