Sagot :
Açıklama:
Vampir, günbatımı ile şafak arasında dirilerek mezarından çıktığına, insanlara saldırıp kanlarını emdiğine inanılan mitolojik bir varlıktır.
Uğursuzluğun simgesi sayılan vampirlerle ilgili ilk kayıt, Babil yazıtlarından elde edildi. Öldükten sonra dirildiklerine inanılan vampirlerin konu olduğu efsaneler Orta Çağ'da daha yaygın hale geldi. Onlar geceleri olduğu gibi gündüzleri de ava çıkıyorlar ve bilinenin aksine ışıktan da etkilenmiyorlardı.
Bir insanın vampir olduğu iki şeyden anlaşılabiliyordu. Birincisi insanlardan farklı bir yere gömülmesiyle, ikincisi ise mezarının taş ile doldurulmasıyla. Bu hikayeye benzer bir iskelet Prag'da bulundu. Bronz çağına ait olduğu anlaşılan iskelet, diğer tüm cesetlerin gömüldüğü şeklin tam tersi bir şekilde gömülmüş ve mezarı da büyük taşlarla doldurulmuştu.
Kan ile beslenen insanlarda, gaz yapan bakteriler çok bulunur. Her insan öldükten sonra bu bakteriler insanların damarlarının içinde çoğalarak ölünün şişmesine yol açarlar. Bu bakterilerin çok olmasından dolayı, vampir cesetleri normal bir cesede göre çok fazla şişerdi. Bu şişlik damarlarda olduğu için de vampirlerin damarları patlar ve ölüleri kıpkırmızı olurdu.
Orta Çağ'dan kalan belgelere göre vampirler büyükçe bir kuyunun içine defnedilirlerdi. Uğursuz oldukları için sol taraflarına yatırılan cesetlerin baş ve göğsüne büyükçe iki taş konulurdu. Ayrıca başka ülkelerde yüz üstü gömülmüş olan vampir mezarları da bulundu. Kitaplara göre insanlar topraktan çıkmasından korktukları için vampirleri yüz üstü gömerlerdi. Böylece vampir yeri kazdıkça daha çok yerin dibine gidecek ve oradan da cehenneme doğru yol alacaktı.
Vampir olduğundan şüphelenilen insan bir süre sonra mezardan çıkarılırdı. İyice şişmiş olan vampirlerin omzuna, bacaklarına ve diğer eklem bölgelerine bir kazıkla delik açılırdı. Bu delikten birisi bağırıyormuş gibi bir ses çıkarak gaz, vücudu terk ederdi. Bu ses Vampir'in Çığlığı olarak adlandırılırdı.
Vampirin çığlığı duyulduktan sonra büyükçe bir bıçakla cesedin göğüs kafesi açılırdı. Sonra Vampir Avcıları bu vampirin kalbini sökerlerdi. Cesedin kalbini odun ateşinde yakıp sonra da bir kadehte külünü suya karıştırıp içerlerdi.
Vampirlerin kol ve bacakları esnetilip canlı mı diye bakılırdı. Vampir olduğundan hala bir şüphe varsa, mezardan çıkarıp 6 hafta çürüyor mu diye deneme yapılırdı. En sonunda ölen kişinin vampir olduğu tamamen anlaşılınca tekrar gömülür ve göğsüne bir kazık saplanırdı.
Büyükçe bir kalastan haç, vampir mezarının başına konurdu. Vampirin ismi bir çakı ile bu haçın üzerine kazınırdı. Elbisesinden de bir parça koparılıp kalasın üzerine çivilenirdi.
Eğer ölmeden önce birini vampir ısırdıysa bu canavarın bir kısmı vücudundan koparılarak yakılırdı. Isırılan kişiye zorla vampirin külüyle karıştırılmış su içirilirdi. Bu da olmazsa vampirin kanına bastırılmış ekmek de yedirilirdi. Vampir kanı çok bulunmadığından ilk yöntem daha çok tercih ediliyordu.
Vampirlerin kanla beslenmesinden dolayı göz altları çürürdü ve vücudunun bazı yerleri morarırdı. Bu yüzden de hep siyah giysi ile dolaşırlardı. Anlaşılınca öldürüleceklerini çok iyi bildiklerinden dolayı ara sıra insanların iç organlarını da yeyip iyileşmeye çalışırlardı.
Vampir olduğu söylenen insanların cesetlerinde çeneden gözüne kadar boylu boyunca bir kılıç darbesi bulundu. Bu darbeleri alan insanlar maksimum iki dakika yaşayabilirlerdi.
Porfiria nadir bulunan ve dişlerde kararma yapan, tende kanlı kızarmalara yol açan bir hastalıktır. Akli dengeyi yitirmeye yol açabilen hastalık Dracula ismiyle de bilinir. Vampir olmanın bütün özellikleri bu hastalığa sahip insanlarda bulunur.
Kazıklı Voyvoda veya III. Vlad olarak da bilinirdi. İnsanları kazığa oturtarak veya kafalarını çivilettirerek öldürtürdü. Öldürülen insanların kanlarını bir fıçıya doldurtup şarap niyetine içtiği iddia edilirdi. Öldürüldükten sonra mezarı boştu ve halen cesedinin bulunmadığı da söylenenler arasında.
Bathory'nin eline hizmetçilerinden birini dövdükten sonra kan bulaştı. Baktığında ellerini gerilmiş olarak gördü. Bunun kendisini gençleştirdiğine iyice inanan Bathory bunu kendine adet edindi. Tarihi kaynaklar tam doğrulamasa da altı yüzü geçkin bakire kızın ellerinden astırıp kanlarıyla banyo yaptığı söylenir.
Siyah beyaz olan bu eski film, tüm vampir efsanelerini içine alan bir sentezin ürünü. Dracula filmi ise adını Vlad Tepeş'ten aldı. Filmin baz alındığı hikayenin yazarı, vampir hikayelerinin bu kadar iyi aktarılmasından dolayı senelerce uyuyamamış ve 67 yıl boyunca filmi seyredememişti.
Yapılan araştırmalarda kanla beslenen insanlarda damar çürümelerine yatkınlık olduğu tespit edildi. Bunu alışkanlık haline getiren vampirler, kan emdikten 4-6 saat sonra korkunç acılar çekiyorlardı. Çünkü kan bütün dokuları dolaşırdı ve farklı gruplarda kan, diğer kanın çökelmesine yol açardı. Bu da organları çürütürdü.
Akademisyen Dr. Williams gibi işinde uzman insanlar, hala vampirlerin yaşadığı ve sokaklarda bizimle beraber dolaştığı konusunda hemfikir. Ayinlerin yapıldığı yerler bulunsa da bu ayini yapan insanlar hakkında en ufak bir bilgi bile yok.
en iyi secersen sevinirim ♡♡
Thank you for visiting our website wich cover about Tarih. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.