Sagot :
Gel bu akşam da ser-be-ser güzelim,
İhtizâzât-ı leyli dinleyelim:
Tâ uzaklarda işte bir piyano,
Tâze parmakların temâsıyle
Ağlıyor bir hazân havâsıyle…
Dinle ey yârim işte ağlayan o
Gecenin ka’r-ı pür-sükûnunda
Zulmet-i ebkemin derûnunda…
Gâh onun ihtizâz-ı pestiyle
Mütevahhiş, hazin, rakîk ü nizâr
Dağılır cevve bir sürûd-ı hezâr.
Geh onun irtiâş-ı mestiyle
Dolaşır kâinât-ı nâimeyi
Bir umûmî şehîk-i tenhâyî…
Onu kim dest-i ra’şe-dârıyle
Çalıyor, perde perde inletiyor?
Onu kim böyle gamla söyletiyor?
Tellerin lâhn-ı inkisârıyle
Hangi metruke böyle eğleniyor?
Hangi mâtem bu sesle söyleniyor?…
Gâh olur ince, nâzenîn bir ses.
Leyl içinde sürüklenir, inler;
Onu zulmet sükût ile dinler.
Gâh olur bir figân-ı tîz-i heves;
Bütün â’sâb-ı kâinâtı gerer;
Kalb-i hâbîde-yî cihân titrer.
Sonra bir şübka-yi bükâ olarak
Düşer âguş-ı leyl-i târike,
Çalışır rûh-ı samtı tahrike…
Sonra tedricen alçalıp solarak
O kadar pest olur ki öksürerek
Zannedersin tebâh olup gidecek…
Sonra baygın, kesik, sükût eyler;
Mûsikî-yî sükûtu okşayacak
Bir enîn-i hafî kalır ancak…
Kim bilir, kim bilir neler söyler;
Bu süreksiz, hevesli zemzemeler,
Bu susup durma, sonra söylemeler,
Bu nevâzişli, nazlı, hoş nağamât,
Bu rekâket, bu lüknet-î elhân,
Bu tereddüdlü mûsikî-yi figân,
Bu yarım cümleler, yarım kelimât,
Belki leyl-i hamûşa yalvarıyor;
Belki bir tûf-ı tesliyet arıyor.
Gâh mestâne bir şetâretle
Bâd-ı pür-gûyu eyliyor taklîd;
Uçuyor cevve pür hayâl ü ümîd;
Gâh bir muğşiyâne hâletle
İnliyor muhtazır, zebûn ü harâb;
Oluyor can-be-leb tuyûra cevâb…
Tâ uzaklarda işte bir piyano:
Onu, bî-şübhe, bir kadın çalıyor;
Mûsikîden cevâb-ı ye’s alıyor.
Thank you for visiting our website wich cover about Türk Edebiyatı. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.