Sagot :
Cevap:
Dramatik, romantik ve üstelik bilgilendirici… Olmaz demeyin, Agora’ da oluyor. Bu üç unsur öylesine iyi dengelenmiş ki hiçbiri diğerine baskın çıkmıyor. Her tema gerektiği kadar kullanılmış ve bu da izleyiciyi yalın bir didaktik film izlemek düşüncesinden koparıyor. Bununla kalmayıp bizi tarihsel bir yolculuğa çıkarıyor. Mekanlar, kostümler, oyunculuklar her şey kararında ancak bu noktada başrolümüzü canlandıran Rachel Weisz’a değinmeden geçmek istemiyorum. Kendisini çok yerde izlesek de adeta Hypatia karakteri için doğmuş diyebilirim. Vakur ve sağ duyulu bir kişiliği oldukça iyi canlandırdı.
Hazır Hypatia’dan başlamışken devam edelim. Film bizi MS 391 yılına, İskenderiye’ye götürüyor. Hypatia o dönemde, erkek egemenliğinin eksik olmadığı zamanlarda, felsefeyle ciddi manada uğraşan bir kadın. Bu yüzden ona filozof diyoruz. Hypatia’nın en büyük şansı babasının müzeci olması, bu sebeple istediği eserlere rahatlıkla ulaşabiliyor ve üzerinde çalışmalar yürütebiliyor. Filozof Hypatia aynı zamanda Roma hükümdarlarını yetiştiren bir okulda öğretmenlik yapıyor. O dönemdeki iki yaygın inanç olan Paganizm ve Hristiyanlık İskenderiye’de de etkin bir biçimde bulunuyor. Tabii ki Hypatia’nın okulundaki öğrenciler arasında da Hristiyan ve Paganlar bulunuyor. Hypatia Pagan inancından olmasına rağmen inancına katı bir bağlılık taşımıyor. Kendini bilim ve felsefe deryasında bir damladan fazlası olarak görmüyor. Sözü geçen okulda gelecekte İskenderiye valisi olacak Orestes ve sonradan bir piskopos olacak Synesius bulunuyor. Davus karakterini de unutmayalım tabii (Hypatia’nın babasının kölesiydi). Filmin en güzel tarafı saydığımız bu isimlerin hepsinin birer gerçek olması, tarihte var olmuş insanları izlemenin keyfi bambaşka.Filmdeki baskın yön bize kalırsa bilgilendirici olması lakin duygusal/dramatik yönü de azımsanmayacak ölçüde güçlü. Hatta filmdeki kalıcı sahnelerin çoğunun dramatik olduğunu söylersek yanlış olmaz.
Hypatia’nın olağan düşünceleri bir kadın olarak aktarması zaten kolay değilken sıra dışı düşünceleri dile getirebilmesi başlı başına bir cesaret örneği. Zaten Hypatia’ya hayranlık beslediğimiz an da bu andı. Hypatia, Kopernik’ten yüzyıllar önce güneş merkezli sistem modelini kurgulamış ve Dünya’nın eliptik bir yörüngede dönmesi gerektiği varsayımına ulaşmıştır. Bu fikirlerini açığa vurmaya başladığında doğrusu çok heyecanlanmıştık ama ah şu Hristiyanlar!
Tüm aydınlığı bir anda karanlığa boğmaya başlamasınlar mı! Bir anda Pagan inancını ezmeye kalkışan Hristiyanlar büyük bir çatışmaya neden oluyorlar. Sonrası kan ve ölüm tabii. Çatışmayı ise İmparator I. Theosodius’un emri sonlandırıyor. Kendisi de Hristiyan olan imparator bizi şaşırtmadı ve çatışmayı aslında Hristiyanlara bir ayrıcalık sunarak sonlandırdı. Hypatia ve diğer filozofların pek çok çalışmasının olduğu kütüphaneyi kapattırıyor ve Hristiyanlar’a devrediyor. Bunun sonucunda üstünlük kazanan Hristiyanlar Hypatia’yı öğretmenlikten men ediyorlar. Daha üzücü olan kısım ise kütüphaneyi ateşe vermeleriydi. Kim bilir ne bilgiler ebediyen yok oldu orada. Hypatia birazını kurtarabildi ama maalesef bu çok az bir kısımdı.
İYİ DERSLER DİLERİM
YARIM SAAT SENİN ÖDEVİNLE OYALANDIM
Thank you for visiting our website wich cover about Felsefe. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.