Sagot :
Cevap:
ÖNCELİKLE MERHABALAR,✌❤
Ben örnek aldığım bir ask masalını yazmak istiyorum.
Ferhat ve Şirin❤
Şiirlere, hikayelere konu olmuş olan imkansız bir aşk masalı olmuştur Ferhat İle Şirin Hikayesi. Birbirlerini çok sevmelerine rağmen engellere takılan sevgililerin yüzyıllardır dilinden düşmeyen gerçek bir aşk öyküsüdür. Feryat yaşadığı dönemin en iyi nakkaş ustasıdır. Bütün dini yapıların, sarayların süslemelerini o yapmaktadır.
Yaptığı süslemelerin ve eserlerin Şirin’e olan bitmeyen sevdasını yansıttığı için çok güzel olduğu rivayet edilir. Ferhat, güçlü ve yiğit bir delikanlıdır. Mehmene Banu isimli Amasya Sultanının kız kardeşi olan Şirin’e ilk görüşte kalbini kaptırmıştır. Şirin’de Ferhat’a sevdalanmıştır. Fakat ikisinin de bilmediği birşey vardı. Mehmene Banu’da Ferhat’ı daha önce görmüş ve aşık olmuştu.
Ferhat bir gün Şirin’e istemeleri için ailesini Mehmene Banu’ya gönderir. Mehmene Banu’da Ferhat’ı sevdiği için Şirin’i vermek istemez. Fakat kız kardeşine de aşırı bir sevgi ve bağlılığı olduğundan dolayı kardeşini de üzmek istemez. Buna bir çare bulmakta gecikmez.
Kızı vermek için Ferhat’a bir şart sunar. Der ki: Şehirde su yoktur. Kızı sana vermemi istiyorsan eğer, şehre suyu getir. Bende sana kardeşimi vereyim. Ferhat hiç itiraz etmez önüne sunulan bu imkansız şart karşında. Ailesi ve çevresindekiler Ferhat’ın bu çılgınca işten vazgeçmesi için çok diller dökerler. Fakat Ferhat aşkı için her şeyi göze almıştır.
Suyu şehre getirecek ve Şirin’e kavuşacaktı. Kendisine lazım olacak kazma, kürek gibi bütün ekipmanı toplayıp düştü yollara. Suyu getirmek için önce plan ve projelere başladı. Günümüzde Şahinkayası olarak bilinen yerden getirmeliydi suyu, en uygun ve en elverişli yer orasıydı çünkü. Fakat şehre oldukça uzak bir mesafedeydi. Ama aşkı için yapmalıydı.Koca dağa başlar vurmaya. O vurdukça kazmayı kayalar parça parça oluyor ve Ferhat kazmayı vura vura ilerliyordu. Mehmene Banu’da olanı biteni adım adım takip ediyordu. Günler geçtikçe Ferhat’ın umudu artıyordu. Mehmene Banu’da her geçen gün Ferhat’ın suya yaklaştığını görünce karamsarlığa kapılıyor ve buna bir çare düşünüyordu. Ferhat suyu getirmemeliydi. Bu zorlu görevi başaramamalıydı. Çok geçmeden Mehmene Banu’nun aklına bir kurnazlık geldi. Bir cadı bulunması emrini verir ve cadı bulunur.
Cadıdan Ferhat’ı durdurmak için bir büyü yapmasını ister. Cadı ise büyü yapmak yerine farklı bir çözüm yolu bulmuştur. Bir kazanda helva kavurur ve helvayı bir kaba koyarak Ferhat’ın kazmakta olduğu dağa doğru yol alır. Ferhat’ı görünce O’na şöyle seslenir: Şirin öldü bak sana helvasından getirdim. Hala hırsla ne vuruyorsun kayalara böyle der.
Ferhat bunu duyunca çılgına döner ve elinde bulunan kazmayı havaya fırlatarak, Şirin öldüyse bana yaşamak haram der. Havadan yere düşen kazma Ferhat’ın başına isabet eder ve Ferhat oracıkta can verir. Olayı haber alan Şirin hemen kayalıklara gelir ve O’da kendini kayalıklardan aşağıya atar. Şehir suya kavuşmuştur ama artık ne Ferhat kalkmıştır ne de Şirin.
Umarım cevabımı begenmissindir iyi dersler dilerim:)♤♡
Cevap:
Bu olayın kahramanları kurgusal değildir. Yani gerçek yaşanmış bir aşk hikayesi dinleyeceksiniz…
Ayşe ile Aile diyelim biz bu iki aşığa… Hacettepe Üniversitesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okurken tanıştılar. Esas oğlan bazı derslerden kalmıştı ve alt sınıftan ders alıyordu. Alt sınıflarda ise esas kızımız okuyordu. Bunlar birbirini gördü, heyecanlı ve çekingendi ikisi de, birbirine açılamadılar uzun süre… Vardı ilgileri aslında birbirine, ancak gözler yetiyordu sadece…
Aşk biraz da öyle olmalı, gözlerle sevmeli insan, bakışmalı… Kalpteki kıpırdamaları hissetmeli. Bir gün açıldı esas oğlan ve bir cesaretle duygularını paylaştı. Çok da güzel oldu, önce düşündü kız, neden bilinmez ama belki şüpheli yaklaştı, seviyor ama söyleyemiyordu.
Sonra birlikte çıkmaya başladılar, zamanla birbirlerini daha iyi tanıdılar. Artık kız oğlan için oğlan kız için vazgeçilmezdi. Hani her “büyük aşk” gibi… Herkesin aşkı kendine büyüktür. Her aşk, asla hafife gelmeyecek bir şeydir, hele kalptense bu sevgi…
Bu birlikteliği üniversite bitiminde nişanlanarak sürdürdüler. Güzel bir düğün olmuştu. Gençler gözlerinde umutla geleceklerini hayal ediyorlardı.
Hayat bazen bizi farklı yollara iter, istesek de istemesek de yolumuz değişmiştir çoktan, kader ağlarını ördü deriz hani, işte onun gibi bir şey… Ne kadar seversen sev, bazen elinde olmaz sevgini korumak, kurtarmak… Sonrası ise soğukluk ve uzaklaşmadır. Ayrılık mı yaklaşıyor?
Esas oğlan nişandan sonra askere gitti, askerliği Van’a çıkmıştı, Ankara nere Van nere… Telefon yetmiyordu belki de, sevdiğinden uzakta, merak edersin ne yapıyor, şu an ne duygular içinde… Ancak ölümü bile unutuyor insan, sevgisini de unuturdu…
O sırada Hasan ortaya çıkar, Hasan bir okulda müdürdür, esas kızımızın öğretmen olduğunu unutmayalım. Hasan, Ayşe’yi gözüne kestirmiştir. Ayşe ise yavaş yavaş soğumaya başlar Ali’den… Yalan mıydı sevgi diyesi gelir insanın hani, seven birini bırakmak, üstelik nişanlısını zordur. Dedim ya bazen hayat zorlar bizi buna, belki de Hasan pozisyonu gereği çok daha etkiliydi Ayşe üzerinde… Sonrası ?
Sonra nişan bozuldu, Hasan ile Ayşe evlendi. Ha Ali de evlendi biriyle ancak yıllar sonra her ikisi de mutlu olmadığını biliyordu. Kalpler bir araya gelememişti ancak hiç de birbirinden kopamamıştı..
Thank you for visiting our website wich cover about Türk Edebiyatı. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.