Gönül gurbet ele varma şiirinin tahlili​

Sagot :

Cevap: Gurbet, Arapça garb kökünden türemiş bir kelimedir. Güneşin battığı taraf, batı anlamına geldiği gibi, atıldıktan sonra bulunmayan ok, yürügen at, göz yaşı, göz yaşının geldiği damar anlamlarına da gelir. Ayrıca, gariplik, yabancılık; yabancı bir memleket, yabancı yer anlamlarını da taşır. (Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Büyük Lügat, Türdav A.Ş. İst. 1985) Bu durumda garip de vatanından uzaklara batıp gitmiş, vatanından uzaklaşmış insan anlamlarına gelmektedir.

Türk edebiyatının aşıklar dilinde gurbet, sevgiliyi bulmak için düşülen yollar, uğranan illerdir. Hançer-i feleğin ucu ciğerde / Durmayıp artıyor yara bu serde / Gurbet diyarında tutuldum derde / Gel tabip yaramı sar garip garip, der, Erzurumlu Emrah. Bir başka şiirinde de Sevgilim hayal-i vuslatın beni / Diyar-ı gurbette hayran gezdirir, der.

Karacoğlan da bir şiirinde gurbetten şöyle yakınır: Gittim gurbet ile geri dönülmez / Kim ölüp de kim kaldığın bilinmez / Ölsem gurbet elde gözüm yumulmaz / Anam, atam bir ağlarım yok benim.

Yunus Emre’mizin dilinde gurbet daha derin bir anlam taşır: Ben yürürüm ilden ile, / Dost sorarım dilden dile / Gurbette halim kim bile, / Gel gör beni aşk neyledi. Burada dile gelen

gurbet, aşıkların dilindeki gurbetten biraz daha farklıdır: Bu dünyaya gelen kişi ahir yine gitmek gerek / Misafirdür vatanına bir gün sefer itmek gerek. Bu vatan, beka alemidir: Mülk-i fenadan geçeyin dost iline uçayın, diyen Yunus, bu gurbet diyarını fena yurdu olarak görür; çünkü asıl yurt, Dost ilidir. (Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergah Yayınları, cilt.3)

Görüldüğü gibi Yunus dilinde, dolayısiyle “tasavvuf dilinde gurbet, hakikate erişmek arzusu ile vatandan ayrılıştır. Sûfîlere göre insanın aslî vatanı ruhlar alemidir. İnsan buraya geçici olarak ve misâfireten gelmiştir. O bu alemde gariptir, ruh daima aslî vatanı olan melekut ve ruhanîler alemini özlemektedir. Garip, gurbette bulunan, yad ellerde olan, vatanından ayrı düşen. Hâlinden anlamayan, duygu ve düşüncelerine yabancı kalan kimseler arasında bulunan kimse. Câhiller arasında alim, fâsid ve fâsıklar arasında takva ve salâh ehli gariptir. Çok yüksek seviyede mânevî ve ruhî haller içinde bulunan arifler hem bu dünyada hem o dünyada gariptirler. Zîrâ hallerinden kimse anlamaz. Arifîn sırren ve ruhen tek ve yalnız kalması gurbettir. Onun halk arasında halinden anlayan bir kimsesi yoktur.”(Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, Süleyman Uludağ, Marifet yy. İst. 1991)

Marifet ve halden uzak kalındığında gurbet ani’l-Hak (Allah’tan gurbet) vücuda gelir. Bu mertebede duyulan dehşet ve hayrettir. Bununla ilgili olarak, bir hadiste, “Allah’ım vahşetimi (yalnızlıktan duyulan ızdırap) gider, gurbetimi artır.” denilmektedir. Bir başka hadiste de, “İslâm garip geldi, garip gidecektir.” buyurulmaktadır.

Gurbet duygusunun temelinde vatandan ayrılış vardır. Tasavvufta da vatan, âlem-i bekâdır. İnsan buradan âlem-i fenâya gelmiştir; yani asıl vatanından ayrılmıştır. Mevlânâ, Divân-ı Kebîr’inde bunun için, “Biz vatanımızdan ayrılmışız, bu yüzden yorgunuz, sınanmadayız. Vatandan ayrı düşen nasıl kendine güvenebilir.” der. Mesnevi’de ise, “Her kim ki kendi aslından uzak kalır, daima o asla dönmeye çalışır.” demektedir.

En iyi seçermisin

#CevaplarızSorunYok!

#RobloximPSX!