doğunun limanları kitabını güzel okuyan özetini yazabilirmii en iyi secicem ​

Sagot :

Cevap:Doğu'nun Limanları, Amin Maalouf'un ilk olarak 1996 yılında yayımlanmış olan romanıdır. Lübnanlı yazar Maalouf, çok iyi bildiği Akdeniz çevresi kültürünü romanında da başarılı bir şekilde işlemiş. Kitabın oldukça etkileyici bir sonu olduğunu da belirtmeliyim.

Kitap, yazarın okul döneminde birçok kez okumuş olduğu tarih kitabında gördüğü bir fotoğraftaki bir adamı tramvay istasyonunda tekrar görmesiyle başlar. Fotoğrafta bir limanda coşkuyla karşılanan adam, şimdi karşısındadır. Bir şekilde tanışır, dost olurlar. Adam yazara hayat hikayesini anlatmaya başlar.

Adamın adı İsyan'dır. İsyan Kitabdar. Babası küçüklüğümden beri bir devrimci olmasını istediğinden bu ismi vermiştir ona. Fakat İsyan hep doktor olmak istemiştir. İffet adında bir ablası ve Salim adında bir de erkek kardeşi vardır. Annesi erkek kardeşini doğururken ölmüş, annesinin ölümüyle İffet ablası evin tüm sorumluluğunu üstlenmiştir. Tıp fakültesine girebilmesi de ablası sayesinde olur. Babasını bu konuda bir şekilde ikna eder. Paris'e tıp okumaya giden genç İsyan, arkadaşları ile bir yerde oturup sohbet ettikleri sırada, savaş hakkında bir fikrini belirtir, evine döndüğünde bir adam kapıyı çalar. Adının Bertrand olduğunu söyleyen adam, az önce arkadaşlarıyla oturduğu birahanede söylediklerini duyduğunu ve tanışmak istediğini söyler. Belli ki Bertrand direniştendir. Tanışırlar, Bertrand tekrar geleceğini söyleyerek gider. İsyan çok heyecanlanmıştır, Bertrand sonunda bir gün geldiğinde bir şekilde direnişe katıldığını anlar. Paris'e tıp okumaya giden İsyan, bir anda kendini İkinci Dünya Savaşı'nın içinde bulur. Başlarda basit görevlerle başlasa da, zaman içinde direnişte gizli kuryelik yapmaya başlar. Tıp okumaya devam etmemiştir. Direnişte kuryelik yaptığı günlerde Clara adında bir direnişçi kızla tanışır, ondan çok etkilenir fakat kaderin bir gün onları karşılaştıracağını düşünerek Clara'ya numarasını ya da adresini sormaz.

Savaşa ara verilip de Beyrut'a babasının yanına döndüğünde limanda büyük bir kalabalıkla karşılaşır. Direniş sırasındaki başarıları abartılarak buralara kadar anlatılmış, takma adıyla Bakü, yani İsyan Kitabdar bir kahraman gibi karşılanmıştır. Ablası İffet'in evlenip Mısır'a yerleştiğini öğrenir. Kardeşi Salim ise zaten İsyan Paris'e gitmeden önce çeşitli suçlardan dolayı hapise girmiş, henüz çıkmamıştır. İsyan geldikten kısa bir süre sonra babası ile yaşayan babaannesi vefat eder. Babaannesinin cenaze töreninde sürpriz bir şekilde Clara çıkagelir. Beyrut'a yakın bir yerde oturan dayısını ziyarete gelmiş, burada oturduğunu öğrendiği Bakü'yü de ziyaret etmek istemiştir. Clara'nın ziyaretinden sonra iyice yakınlaşan İsyan ve Clara, İsyan'ın evlilik teklifi üzerine evlenmeye karar verirler. Evlendikten sonra ise beraberce sürekli Hayfa ile Beyrut arasında mekik dokuyan Clara ve İsyan bir gün Hayfa'dalarken İsyan babasının hastalandığı haberini alır. Bu sırada kardeşi Salim de hapisten çıkmıştır. Sınır pek güvenli olmadığından ve de Clara hamile olduğundan İsyan'ın Beyrut'a yalnız dönmesine karar verirler. İsyan Beyrut'a döndükten birkaç gün sonra savaş tekrar patlak verir. İsyan ne Hayfa'ya dönebiliyor, ne de Clara'dan bir haber alabiliyordur. Bir yandan Clara'dan ve o sıralarda doğmuş olması gereken olan bebeğinden haber alamaması, bir yandan da babasının ölümü İsyan'ı olumsuz yönde etkiler ve psikolojik bazı sorunlara yol açar. Salim de onu zengin delilerin olduğu bir tımarhaneye yatırır. Amacı mirasa tek başına sahip çıkmaktır. Tımarhanedeyken İsyan'a her sabah kahvenin içinde verdikleri sakinleştirici ve diğer birtakım ilaçlar, deli olmasa da onu bir deliden farksız yapmıştır. Clara'ya bir mektup yazar ve ona ulaştırması için Fransa'daki Bertrand'a yollar. Bir ay sonra gelen mektupta Nadya adında bir kızı olduğunu öğrenir. Seneler sonra üniversiteye başlayan Nadya bir şekilde babasına ulaşır fakat durum ümitsizdir. Savaş iyice bastırıp da hastanedeki tüm doktor ve bakıcılar hastaları bırakıp kaçtığında, İsyan da hastaneden kaçar sonunda. Nadya evlenmiş ve bir çocuk sahibi olmuş, farklı bir ülkeye taşınmıştır. Clara ise Paris'te yaşamaktadır. Clara'ya bir mektup yazar ve seneler önce bir kez daha buluşmuş oldukları Paris'teki bir köprüde buluşmak istediğini söyler. İşte İsyan'ın kendisini bir tarih kitabından tanıyan dostuyla karşılaştığı gün, Clara ile buluşmak üzere Paris'e gelmiştir ve buluşacakları güne dört gün kalmıştır.

O gün geldiğinde dostu da uzaktan köprünün üzerinde bekleyen İsyan'ı izlemektedir. Clara geldiğinde seneler önceki karısını görmenin sevinciyle gözleri yaşlarla dolar İsyan'ın. Onları uzaktan izleyen dostları da, gözleri yaşlarla dolu olarak onları daha fazla izlemeye hakkının olmadığını düşünür ve onları başbaşa bırakıp gider.

Açıklama:biraz uzun ama bu kadardı.