Vücudumuz ile ilgili deyimler 100 tane yazın yapanı takip etcem ve en iyi seçerim anlamı olsun ödevim​

Sagot :

Cevap:

Ağız ağza vermek: İki kişinin başkaları işitmeyecek şekilde konuşması.

Ağız yaymak: Dürüst davranmaktan kaçınmak.

Ağız dalaşı: Bağrışma derecesini geçmeyen kavga.

Ağız değişikliği: Yemeğin çeşidinde değişiklik.

Ağız kahyası: Birinin söyleyeceği veya söylemeyeceği sözlere karışan kimse.

Ağız kalabalığı: Çabuk söylenen ve birbirini tutmayan sözler.

Ağız kavafı: Satıcılar gibi, insanı kandırmak için çok lakırdı söyleyen.

Ağız satmak: Yüksekten atarak kendini övmek.  

Ağzı gevşek: Sır tutmayan.

Ağız tamburası çalmak: Sözle avutmaya çalışmak.

Ağza alınmaz: Söylenmesi ayıp, çirkin söz.

Ağzının mührü ile: Oruçlu olarak.

Ağza tat,boğaza feryat: Miktarı pek az olan yiyecek şey.

Ağzı açık ayran delisi: Yeni gördüğü her şeye alık alık bakan kimse.

Ağzı çiriş çanağına dönmek: Ağzı kuruyup acılaşmak.

Ağzı kara: Kötü haber vermekten hoşlanan, şom ağızlı.

Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek.

Ağzı pis: Sövmeyi huy edinmiş olan.

Ağzı teneke kaplı: Çok sıcak veya çok soğuk şeyleri kolayca içebilen kimse.

Ağzı var,dili yok: Pek sessiz bir kimseyi övmek için söylenir.

Ağzına baktırmak: Kendini beğeni ile baktırmak.

Ağzına bir kemik atmak: Susturmak için az bir şey vermek.

Ağzına bir zeytin ver, altına tulum tutar: Küçük iyiliğe, büyük çıkar beklemek.  

Ağzına burnuna bulaştırmak: Bir işi beceremeyip batırmak.

Ağzına taş almış: Lakırdıya karışmayıp susanlar için kullanılan söyleyiş.

Ağzına vur, lokmasını al: Uysal ve sessiz kimseler için söylenir.

Ağzında bakla ıslanmamak: Hiç sır saklamamak.

Ağzından baklayı çıkarmak: Sabrı tükenip sakladığı şeyleri söylemek.

Ağzından bal akmak: Çok tatlı konuşmak.

Ağzından çıkanı kulağı duymamak: Sözleri tartmadan ağır söylemek.

Ağzından dirhemle çıkmak: Sözünü sanki kıskanırcasına söylemek.

Ağzından girip burnundan çıkmak: Diller dökerek birini kandırmak.

Ağzından kaçırmak: İstemediği halde boş bulunup söyleyivermek.

Ağzını açıp gözünü yummak: Öfkelenip ağır sözler söylemek.

Ağzını bıçak açmamak: Üzüntüsünden söz söyleyecek halde olmamak.

Ağzının payını vermek: Haddini bildirmek, paylayıp susturmak.

Ağzını kiraya vermek: Kendini de ilgilendiren bir durumda düşüncesini  söylemek.

Ağzını poyraza açmak: Umduğunu elde edememek.

Ağzını toplamak: Söylemekte olduğu kötü söz veya küfürleri kesmek.

AYAK

Ayak atmamak: Bir yere hiç uğramamak.

Ayak basmak: Bir yere varmak.

Ayak bağı: Bir yere veya işe gidilmesini engel olan kimse.

Ayak sürümek: Üstüne aldığı bir işten kaçınma çareleri aramak.

Ayağı dolaşmak: Şaşırıp, yanlış bir davranışta bulunmak.

Ayağı düze basmak: Güçlükleri savarak ilerisinden korkmayacak duruma gelmek.

Ayağı suya ermek: Bir gerçeğin önemini  sonra anlayıp, aklı başına gelmek.

Ayağına bağ vurmak:Bir engele çarptırmak.

Ayağına kadar gelmek: Alçak gönüllük gösterip birinin yanına gelmek.

Ayağına kara su inmek:Uzun süre ayakta kalarak yorulmak.

Ayağına pabuç olamamak:Değerce ondan çok aşağıda olmak.

Ağına sıcak su mu dökelim soğuk su mu?: Uzun bir zamandan beri gelmediği bir yere günün birinde çıkagelen kimseye yarı sitem yarı sevinçle söylenen söz.

Ayağında donu yok,fesleğen ister başına: Yoksulluğuna bakmayarak süs ve

gösteriş yapmak isteyenler için söylenir.

Ayağını denk almak: Uyanık ve sakıngan davranmak.

Ayağını kesmek: Bir yere gitmez olmak.

Ayağını yorganına göre uzatmak: Giderini,gelirine uydurmak.

Ayağını bastığı yerde ot bitmez: Uğradığı yeri yakar yıkar.

Ayağının altına karpuz kabuğu koymak: Bir kimseyi düzenle yerinden etmek.

Ayağının tozu ile: Gelir gelmez,henüz dinlenmeden.

Ağanın türabı olmak: Biri ötekine kul gibi bağlanıp onun her türlü kahrını çekmek

Ayaklar baş, başlar ayak oldu: Değersizler başa geçti, değerliler ise geride kaldı.

Ayakları geri geri gitmek: Bir yere giderken istemeye istemeye gitmek.

Ayakları yere değmemek: Çok sevinmAğız ağza vermek: İki kişinin başkaları işitmeyecek şekilde konuşması.

Ağız yaymak: Dürüst davranmaktan kaçınmak.

Ağız dalaşı: Bağrışma derecesini geçmeyen kavga.

Ağız değişikliği: Yemeğin çeşidinde değişiklik.

Ağız kahyası: Birinin söyleyeceği veya söylemeyeceği sözlere karışan kimse.

Ağız kalabalığı: Çabuk söylenen ve birbirini tutmayan sözler.

Ağız kavafı: Satıcılar gibi, insanı kandırmak için çok lakırdı söyleyen.

Ağız satmak: Yüksekten atarak kendini övmek.  

Ağzı gevşek: Sır tutmayan.

Ağız tamburası çalmak: Sözle avutmaya çalışmak.

Ağza alınmaz: Söylenmesi ayıp, çirkin söz.

Ağzının mührü ile: Oruçlu olarak.

Ağza tat,boğaza feryat: Miktarı pek az olan yiyecek şey.

Ağzı açık ayran delisi: Yeni gördüğü her şeye alık alık bakan kimse.

Ağzı çiriş çanağına dönmek: Ağzı kuruyup acılaşmak.

Ağzı kara: Kötü haber vermekten hoşlanan, şom ağızlı.

Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek.

Ağzı pis: Sövmeyi huy edinmiş olan.

Ağzı teneke kaplı: Çok sıcak veya çok soğuk şeyleri kolayca içebilen kimse.

Ağzı var,dili yok: Pek sessiz bir kimseyi övmek için söylenir.

Ağzına baktırmak: Kendini beğeni ile baktırmak.

Ağzına bir kemik atmak: Susturmak için az bir şey vermek.

Ağzına bir zeytin ver, altına tulum tutar: Küçük iyiliğe, büyük çıkar beklemek.  

Ağzına burnuna bulaştırmak: Bir işi beceremeyip batırmak.

Ağzına taş almış: Lakırdıya karışmayıp susanlar için kullanılan söyleyiş.

Ağzına vur, lokmasını al: Uysal ve sessiz kimseler için söylenir.

Ağzında bakla ıslanmamak: Hiç sır saklamamak.

Ağzından baklayı çıkarmak: Sabrı tükenip sakladığı şeyleri söylemek.

Ağzından bal akmak: Çok tatlı konuşmak.

Ağzından çıkanı kulağı duymamak: Sözleri tartmadan ağır söylemek.

Ağzından dirhemle çıkmak: Sözünü sanki kıskanırcasına söylemek.

Ağzından girip burnundan çıkmak: Diller dökerek birini kandırmak.

Ağzından kaçırmak: İstemediği halde boş bulunup söyleyivermek.

Ağzını açıp gözünü yummak: Öfkelenip ağır sözler söylemek.

Ağzını bıçak açmamak: Üzüntüsünden söz söyleyecek halde olmamak.

Ağzının payını vermek: Haddini bildirmek, paylayıp susturmak.

Ağzını kiraya vermek: Kendini de ilgilendiren bir durumda düşüncesini  söylemek.

Ağzını poyraza açmak: Umduğunu elde edememek.

Ağzını toplamak: Söylemekte olduğu kötü söz veya küfürleri kesmek.

AYAK

Ayak atmamak: Bir yere hiç uğramamak.

Ayak basmak: Bir yere varmak.

Ayak bağı: Bir yere veya işe gidilmesini engel olan kimse.

Ayak sürümek: Üstüne aldığı bir işten kaçınma çareleri aramak.

Ayağı dolaşmak: Şaşırıp, yanlış bir davranışta bulunmak.

Ayağı düze basmak: Güçlükleri savarak ilerisinden korkmayacak duruma gelmek.

Ayağı suya ermek: Bir gerçeğin önemini  sonra anlayıp, aklı başına gelmek.

Ayağına bağ vurmak:Bir engele çarptırmak.

Ayağına kadar gelmek: Alçak gönüllük gösterip birinin yanına gelmek.

Ayağına kara su inmek:Uzun süre ayakta kalarak yorulmak.

Ayağına pabuç olamamak:Değerce ondan çok aşağıda olmak.

Ağına sıcak su mu dökelim soğuk su mu?: Uzun bir zamandan beri gelmediği bir yere günün birinde çıkagelen kimseye yarı sitem yarı sevinçle söylenen söz.

Ayağında donu yok,fesleğen ister başına: Yoksulluğuna bakmayarak süs ve

gösteriş yapmak isteyenler için söylenir.

Ayağını denk almak: Uyanık ve sakıngan davranmak.

Ayağını kesmek: Bir yere gitmez olmak.

Ayağını yorganına göre uzatmak: Giderini,gelirine uydurmak.

Ayağını bastığı yerde ot bitmez: Uğradığı yeri yakar yıkar.

Ayağının altına karpuz kabuğu koymak: Bir kimseyi düzenle yerinden etmek.

Ayağının tozu ile: Gelir gelmez,henüz dinlenmeden.

Ağanın türabı olmak: Biri ötekine kul gibi bağlanıp onun her türlü kahrını çekmek

Ayaklar baş, başlar ayak oldu: Değersizler başa geçti, değerliler ise geride kaldı.

Ayakları geri geri gitmek: Bir yere giderken istemeye istemeye gitmek.

Ayakları yere değmemek: Çoksevinmek

Açıklama: