Dünya malı dünyada kalırr kompozisyoonn aciil

 



Sagot :

Bu dünya, inancımız gereği diğer tarafın tarlasıdır. İnsan, bu dünyada ne ekerse, öbür dünyada hasadını alacaktır. Üstelik bu dünyanın üç beş yılla sınırlı oluşu da düşünülürse, sınırlardan münezzeh diğer tarafın insan aklı ile anlatılması mümkün olamamaktadır. Ayet ve hadisler ise merakımızı gidermek şöyle dursun; sonsuzluğa daha bir meftun olmamıza yol açmaktadır. Hatta verilen küçük ipuçları, Necip Fazıl Bey’in harika benzetmesi (teşbih) ile ‘sonsuzluk kervanı peşinde üç ayakla seken topal köpeğe’ dönmemize sebep olmaktadır. 

Bu dünya için aç-susuz, uykusuz kalırız. Türlü sıkıntılar çekeriz. Af buyurun, taşıdığı yükün hayrını görmeyen eşek misali… Ya öbür dünya? Bizim için, hiç de zor olmayan şartları yerine getirmemizi ister sadece. Bunlar da ruh ve beden sağlığımız, toplumsal huzurumuz için elzem olan şartlardır. Sonuçta dünya nimetleri birer kirli çaput eskisidir. Ama bunun idrak edilmesidir mesele… Kabuğun çatlamasını, ışığa kavuşacağı günlerin özlemini yüreğinde hisseden bir civciv gibi; ten kafesin içinde debelenip duran insanoğlu, hayat dediği şu hengâmenin aslında bir uyku hali, daha doğrusu bir düş (rüya) olduğunu bir anlayabilse… Bu beceri kazanıldığı takdirde, insan belleği bir yük olmaktan çıkıp, insanoğlunu kurtuluşa erdirecek olan sonsuzluk kapılarını açan birer anahtar işlevi görecektir.  

fındığın bile sonunda toprak olup gittiğini ifade eden özlü söz...