Sagot :
EN İYİ OLARAK SEÇİP TESEKKUR EDERMISIN LÜTFENN
Hatıralar kişiye özeldir. Bir başkasına anlatıldığında büyü kaçar aynı duyguyu karşıda ki insana yaşatmaz.
Çocukluğum...
Zaman bize farkettirmeden nasılda geçmiş öyle yanı başımızdan. Ve biz bu zamanda ne hatalar ne yanlışlar yapmışız. Kendimize ne ihanetler etmişiz. Ne yalanlar söyleyip ne doğruların peşinden gitmişiz meğer. Kimlerin hayaliyken kimlerin hayalini kurmuşuz. Yanan canımızın acısını hiç günahı olmayan insanlardan nasıl çıkarmışız. Ne zaferler kazanmışız kazandığımız hiçbir şeye değmeyen zaferler. Ne yenilgiler yaşamışız dibe vurduğumuzu sanıp. Daha neler neler yaşamışız zaman yanımızdan alıp başını giderken.
Şimdi yine geçip gidiyor zaman yanımızdan. İşin tuhafı bu sefer görüyoruz ama tutup durduramıyoruz bile. Arkasından bakıyoruz. Her an biraz daha acı verirken bize, biz yine zamana sığınıyoruz. Zamanla geçer, zamanla unutursun, zaman her şeyin ilacıdır diyorlar, bizde diyoruz birilerine. Peki zaman ne diyor ? Ona hiç soramıyoruz.
Her hatadan sonra hep aynı istek ''yeniden başlamak''. Kim yeniden başlayabilmiş ki hayata. Herkez kaldığı yerden devam etmiyor mu yoluna ? Kim sil baştan yaşayabilmiş ki ? Herkezin aklının bir yerinde, kalbinin en derinliklerinde silemediği bir iz varken kim unutabilmiş iyi kötü her şeyi ?
Nereye gideceğini bilmek bazen bir yolda gidebilmek için yetmez ki. Zorlu bir yolculuksa seni bekleyen göze alamazsın bazen yola çıkmayı. Ama durup yollardan gözünüde alamazsın. Hem gitmek zaten hiçbir zaman illa kilometrelere ihtiyaç duymadıki. Yerinden hiç kıpırdamadan gidenler olmadı mı uzun bir yolculuğa çıkan? Bu yüzden gitmelerin en acısı kalarak olan değilmidir? Kavuşmak ümidi bile yoktur. Baksana şöyle bir yılları almışsın yanına, şehir şehir dolaşıp ama kalmışsın hep kendinde. Ve sen ilk gitmeyi kendinle kalarak öğrenmedin mi ? Geri getirebilir misin çocukluğunu, masumluğunu ? Getiremezsin. Bu yüzdendir işte çocukluğa özlem. Özlesende, istesende kavuşamazsın çocukluğuna. Bu da öyledir işte. Kalarak gidersen, veda edemezsin ve vuslata varmaz bu yolun sonu.
Seçimler yaparız hayatı öyle yaşarız. Çok zorlandığımız zamanlarda ''kader'' deriz. Elimizden hiçbir şey gelmiyorsa, çoğu zamanda elimizden gelenleri yapmayı gözümüz kesmiyorsa hemen topu ''kader''e atarız. Onun sesi çıkmaz çünkü, suçunu kabul etmiş bir çocuk edasında boynunu büküp, konuşmadan durur orda nasılsa.
Öyle anlar yaşarız ki karşımıza bir ordu gelse tek başımıza alt edebilceğimizi düşünürüz. Ve hiç korkmadan gireriz o kalabalığın içine. Bazı anlarda vardır ki karşımızda tek bir kişi vardır ve biz karşısında korkudan tir tir titreyip kaçacak delik ararız. Kim diyebilir ki şimdi ben gerçekten güçlüyüm diye? Hem zaten güçlü olmayı mutlu olmaya kaç kere değiştik ki? Kaç kere istedik güçsüz, haksız olup da gerçekten gülebilmeyi ? Ama öyle zamanlar oldu ki insanlar bizi istedikleri kılıfa sokmadılar mı? Hani şu her şeye bir kılıf bulan, gözünü kırpmadan bizi ateşe atanlar demediler mi ''sen güçlüsün'' diye. Söylesene şimdi ateşin içinde cayır cayır yanarken ne kadar umurunda oldu güçlü olduğun? Hiç değil mi ?
Ne kadar masum olduğumuzu söyleyenler... İnançlarımızı ellerimizden onlar almadı mı ? Mutlu olmamızı isteyenler değil miydi bizi karanlık, dipsiz kuyulara atan, sonrada ordan çıkmamızı bekleyen ? Ve onlar değil miydi bizi bilinmezliğe atarken kendileri hayatlarına devam eden ?
Şimdi yine zaman diyoruz. Elimizden tutan olmadığı için zamana bırakıyoruz her şeyi. Çırpınıyoruz çıkmak için. Öyle yükseklerde de gözümüz yok. Güneşin doğuşundan çoktan umudumuzu kestik zaten. Gökyüzünü görelim yeter diyoruz.
Artık inandığımız ve inanabilecek bir dağımız bile yok. Hayat ne kadar zor olursa olsun tebessüm etmeye devam bile edemiyoruz
İşte bu yüzden;
Kızgınlığım çocukluğuma, kırgınlığım kendime, küskünlüğüm güneşe...
Thank you for visiting our website wich cover about Türkçe. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.