Sagot :
Her şeyden önce değer nedir. Ne değildir? Önce onu tanımlamaya çalışalım. Bir şeyi tanımlamak için önce onu anlamlandırıp manalandırmamız gerekir ki, o şeye bir değer kazandırıp, kıymet biçebilelim. Yoksa ne varlığımızın ne de yaşadığımız hayatın hiçbir kadri, kıymeti, değeri olmaz.
Bu gün içinde yaşadığımız toplumda bir değersizlik, bir kadir kıymet bilmezlik varsa hepsi bundandır. Yoksa yeryüzünde Allah’ın yaratıp var ettiği her varlığın bir değeri, bir kadri kıymeti vardır. Çünkü evrende hiçbir varlık ne boşuna yaratılmıştır. Ne de başıboş bırakılmıştır. O nedenle Allah değersiz hiçbir varlığı boşu boşuna yaratıp var etmez. Çünkü evren külli akıl, ilim, idrak, irade ve kuvvet üzerine yaratılıp / oluşturup var edilmiştir.
Peki, o zaman insanoğlu ne yapıp edecek. Nasıl bir hayat yaşayıp sürdürecekte hem kendine hem de yaşayıp var olduğu hayata değer katıp onunla yaşayıp onunla var olacak. Var olduğu süreçte de onu ve kendini daha çok değerlendirecek. Değerlendirdiği oranda da varlığının bir değeri, bir kadri kıymeti olacaktır.
Yoksa dünyada başıboş yaşayacağından insanın da diğer şuursal / ortak akılla yaşayan varlıklardan hiçbir farkı olmaz. Hatta onlardan bile daha değersiz olabilir. Çünkü doğadaki her varlığın sorumluluk dışı şuursal aklıyla yapabileceği gayri ihtiyari bir görevi vardır. O görevi yapmak bile ona çok büyük değerler kazandırır. Örneğin güneş, ay, yıldızlar, hava, su, ateş, dağ, deniz, kır, bayır, ağaç, çiçek, böcek ve diğer tüm canlı cansız varlıklar.
Doğada hepsinin bir işi, bir görevi yok mu? Hepsi hayatın akışını ve sürekliğini sağlarken biz insanlığa hizmet etmiyorlar mı? Değer ve kıymetleri bizlere hizmet etmekten gelmiyor mu?
Hepsinin bizim yanımızda ve varlığımızın devamının sürdürülebilirliğinde bir değerleri yok mu?
Onların doğadaki varlıklarının denkliğinde hayatımızın akışı normalken eksikliklerinde ya da fazlalıklarında yaşadığımız hayat çok zorlaşıp daha çok kolaylaşmaz mı?
Demek ki, hayat ve yaşamı kolaylaştırıp zorlaştıran bütün varlıkların yaşadığımız hayata kattıkları değerler vardır.
Demek ki, şuursal varlıklar bile bizim yaşadığımız hayatı kolaylaştırmak için var güçleriyle çalışıp çabalamaktadırlar. Çalışıp çabalayarak sürekli kendi çaplarında üretim yapıp hayata değer katmaktadırlar.
Kattıkları değer ile de yaşadığımız hayatı anlamlandırıp manalandırmak. Ona değer kazandırıp güzelleştirmek içinde yaşayıp var olduğumuz doğal hayatın sürekli akışını sağlayıp yaşamı kolaylaştırmaktadırlar.
Kolaylığın arkasından da insanın hayata olan ilgisini çekip, meraklandırıp ve cazibesini artırarak onu hayata bağlamaktır. Oluşan bağlılığın arkasından da onu peşi sıra koşturmaktır. Her peşinden koştuğu şeyle de onu tekâmüle erdirip olgunlaştırıp güzelleştirmek için deneyip sınayıp test etmektir.
Hayattaki her deneme, her test, her imtihan insan için sonunda bir kazanım, bir değerdir.
Demek ki, değer, insanı olgunlaştırıp kemale erdiren her şey. O halde insanın olgunlaşıp kemale ermesi için sürekli koşup, çalışıp çabalayacak. Değer üretip değerli olacak. Yoksa insanın da diğer varlıklardan hiçbir farkı, hiçbir değeri olmaz.
Onun için insan kendine verilen her şeyin farkında olacak. Kadrini kıymetini bilecek. İnsan olup değer verecek. Yoksa tüm hayat manasını kaybedip anlamını yitirir. İnsanı yılgınlaştırır. Başıboşluğa çeker. Yaşamı içi boş koca bir hiç eder.
Demek ki, hayat sürekli mücadele ister. Boşluktan, hiçlikten, yılgınlıktan hiç hoşlanıp haz etmez.
O halde insanın yaşadığı hayattan haz alıp huzur bulup mutlu yaşayabilmesi için içinde yaşadığı dünyanın nasıl bir yer olduğunu, burada daha güzel nasıl yaşanılacağını akıl edip düşünmesi gerekir. Bir insanın düşünmesi için bilgi, bilmesi içinde okuması gerekir. Çünkü bir insan için en büyük kazanım, en büyük değer düşünmektir.
Düşünen insan okur. Okuyan insan bilir. Bilen insanda düşünür. Çünkü düşünmek bilgeliktir. Bir insan içinde bilgi en büyük hazinedir. Bu hazineye sahip olan herkes dünyada kolay yaşar. Çünkü bu dünya akıl ve bilgi dünyasıdır. Onun için bu dünyada bilgisi çok olanın her iki dünyada hem değeri hem de itibarı çok olur. Bilgisi olmayanın da her iki dünyada da değer ve itibarı olmaz. Çünkü insanın değer ve itibarı, değer ve itibar verdiği şeyler kadardır.
Onun için insan okuyup aklını büyütmeli. Düşünüp yüreğini genişletmeli. / Onun için insan okuyup aklını büyütmeli ki, (bilgi sahibi olup) düşünüp yüreğini büyütebilsin. Çünkü bilgi aklın meyvesi, yüreğin tohumudur. Bilgisiz akıl ne düşünür. Ne de düşünüp düşünce üreterek (sağduyulu düşünceyle) meyve verir. Yani insana artı bir değer kazandırır.
Akla değer kazandıran sağduyuyla elde edilmiş bilgi de kalbe ekilen tohum gibidir. Bu tohumda kalpte yerini bulup yeşerirse insanı eğitip edep ve güzel ahlak sahibi yapar. Vicdanını olgunlaştırıp insanı, insan yapar. İnsanı, insan yapmayan bilgi, ne akılda, ne düşünce de ne de kalpte bir işe yarar. Hiç bir işe yaramayan bilgi, başı mezar taşına çevirir. Kalbide vücutta hiçbir işe yaramaz et parçası haline getirir. Öyle bir kalpte sadece vücuda kan pompalayan bir makine olur. Hiçbir işe yaramaz. Hiçbir değer üretmez. İşe yarayıp değer üretmeyen her şey gibi o değersiz ve kıymetsiz bir şey olur.
Onun için değer akıl ve yürekle üretilir. Akılsız ve yüreksiz olmakla hiçbir kazanım elde edilip değer üretilmez.
Ancak okuyup bilip düşünerek yüreğini değerli kılan her (sağ duyulu) akıl sahibi (değer üretip) dünyayı satın alır.
Thank you for visiting our website wich cover about Sosyoloji. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.