HAYVANLAR ÇİFTLİĞİ KİTABININ SOSYOLOJİK YÖNÜ NEDİR KISACA Bİ BİGİİSTİYORUM

 



Sagot :

Her insanın içinde diğerlerine karşı üstünlük kurma arzusu olduğu ve tüm insanların eşit koşullarda ve özgürce yaşamaları bu duygu yüzünden gerçekleşmeyeceğidir.

Hayvan Çiftliği -Bir Peri masalı-  

 

Masalları kim sevmez? Çocukluğumuzun, hiç bir şey imkansız değildir, anlayışının senaryolaşmış, dahası bizim senaryolaştırdığımız sevimli anlatıları masallar!.. Çocuk eğitiminde, belli temel değerlerin çocuğa kazandırılmasında vazgeçilmez eğitim kaynakları masallar! Aslında, her zaman çocuk kalan insanoğluna her yaşta, çok şey anlatan masallar!

Bugün sözünü edeceğim kitaba, yazarının verdiği alt isim bu; Bir Peri Masalı... Masalın adı ise; "Hayvan Çiftliği"... 1984'ün yazarı, George Orwell' in ikinci önemli eseri; hatta belki de birinci önemli eseri...

İnsan doğasının kontrolü mümkün olmayan "diktatör" olma eğiliminin fabllaşmış hikayesi Hayvan Çiftliği...

Aslında yazar, Stalin döneminin Sovyet Rusyasını esas alsa da, dünyanın pek çok yerinde benzerlerini gördüğümüz "diktatöryaların" oluşum aşamaları, psikolojisi, sosyolojisi ve felsefesi en özgün ve özlü biçimiyle anlatılmaş Orwell'in eserinde...

Olay "Beylik Çiftliği"nde geçiyor. Çiftliğin sahibi Bay Jones, bütün "çiftlik" sahibi insanlar gibi, çalıştırdığı hayvanlarını "sömürüyor". Bu emek sömürüsüne karşı, "Koca Reis" lakaplı bilge domuz önderliğinde, bir "devrim" gerçekleştiriliyor; Bay Jones çiftlikten kovuluyor. Böylece domuzların liderliğini yaptığı, "Animalizim" felsefesinin teorisini oluşturduğu "Hayvan çiftliği" kuruluyor.

Yazar, karekterleri öylesine yalın bir gerçeklik halinde betimliyor ki, çok açık ve kesin bir dille, "işte şu hayvan şu insan tipidir ya da şu tarihsel kişidir." diyebiliyorsunuz rahatlıkla.

Domuzların önderliğindeki, emekçi devrimi, kısa sürede domuz Napolyon' un bir "iç devrimi" ile diktatörlüğe doğru yol almaya başlıyor. Başlarındaki insanı kovarak, kendi çiftliklerine sahip olan hayvanların özgürlüğü fazla sürmüyor. Kovdukları Bay Jones'un yerini, daha acımasız bir zalim olarak, kendi cinslerinden olan Domuz Napolyon alıyor. Diğer domuzlarla birlikte, domuz politbürosu teşkil ediliyor ve "Bütün hayvanlar eşittir" ilkesi, "Bütün hayvanlar eşittir; ama bazı hayvanlar daha eşittir." şekline geliveriyor.

Öykünün en çarpıcı yönü ise yine sonunda ortaya çıkıyor; Hayvan çiftliğini acımasız bir diktatörlüğe dönüştüren Domuzlar, sonunda, emperyalist emellerine karşı savaşarak, özgürlüklerini elde ettikleri insanlara benziyor; "insanlaşıyorlar".

Dünya tarihine bakınca, Koca Reis gibi, idealist teorisyenler; Napolyon gibi, devrimleri kendi iktidar ve zulüm aracı haline getirenler; at Boxer gibi, sonunda mutlaka kazık yemiş, devrimlerin sadık köleleri; Koyun topluluğu gibi, devrim şarkısı söylemekten başak aklı bir şeye ermeyen yığınlar; at Molie gibi her devirde ve her devrimde kendinden öte bir şey düşünemeyenler... Kısaca, sadece Sovyet devrimi değil, belki de tüm "devrim" lerin anatomisini bulacağımız bir eser Hayvan Çiftliği...

Celal Üster'in İngilizce aslından oldukça başarılı çevirisi ve kapsamlı bir sunumu ile Can yayınlarından çıkmış roman... Okumayanlar için duyurulur!