9.sınıf fizik kitabı sayfa 20 de 30 kadar özet lutfen acill



Sagot :

iziğin iki temel kavramı uzay ve zaman dır.Uzay nesnelerin,zaman da nesnelerin değişiminin düzeni olarak düşünülebilir.Fizik içinde bulunduğumuz evreni anlamak için,o evrenden yapılan soyutlamalar bütünü olarak düşünülürse ,o evrenden ilk elden soyutlanan kavramlar uzunluk kütle ve zamandır.Klasik fizikteki diğer tüm kavramlar(kuvvet,momentum,enerji gibi) bu üçünün üzerine kurulmuştur.Bu üç kavramın ölçülmesi herkezce kabul edilmiş, standart niceliklere göre yapılmaktadır.
 
 Fiziğin diğer önemli temeli neden-sonuç dur.Tüm olaylar birbirine neden-sonuç ilişkisiyle bağlıdır.Bu;evrende oluşan olayların sebeblerinin yine evrende olması gerekliliğidir,başka yerlerde değil.Zaten pozitif bilimlerin ortaya çıkış sebebidir bu.Bu noktada,ilkçağ felsefesinin mitolojik süreçten sonra ve -bu günkü anlamında- pozitif bilimlerin ortaçağdan sonra oluşması oldukça benzerdir.
 
 Fiziğin en temel süreci şüphesiz ki ölçmedir.Gözlem-ölçme-deney süreçleri düşünülürse,aralarındaki benzerliğin amaç benzerliği olduğu görülür. Hepsi içinde bulunduğumuz evrene ait özelliklerin bize aktarılması içindir. Gözlem,insanın düşünmesiyle beraber varolmaya başlamıştır.Ölçme ve deney ise daha sonraları ortaya çıkmıştır.Deney;evrenin belli bir kısmının benzerinin yaratılıp üzerinde çeşitli ölçme süreçlerinin gerçekleştirilmesidir.Doğa, evrenin en yakınımızdaki parçası olarak düşünülürse;gözlem ile doğaya müdahale edilmiyormuş,fakat ölçme ve deneyle müdahale ediliyormuş gibi görünür.Oysa saf olarak gözlem bize doğayı anlamak yolunda cok şey kazandırmaz. Daha aktif bir yaklaşım gerekir ki bu da deneydir.Ölçmenin önemi ise fizik-matematik ilişkisinde ortaya çıkar.
 
 Fiziğin bir diğer temel özelliği evrendeki değişimleri değişmeyenlerle açıklamaktır. Yani denilebilir ki; fizik ve genelde bilim evrendeki değişimleri değişmeyen şeyler aracılığıyla açıklamaya çalışmaktır.Klasik fizikteki konum,hız,ivme kavramları düşünülürse;bu daha iyi görülür.Hız, konumun değişimidir ve eğer sabit değilse ivme kavramına ihtiyaç vardır.İvme hızın değişimidir ve eğer o da sabit değilse onun değişimini gösteren sabit bir niceliğe ihtiyaç vardır.Aslında insan doğadaki değişimleri, günlük hayatta sanıldığı gibi algılamaz.İnsanın doğayı algılamakta kullandığı beş duyusundan gözü düşünelim.Doğayı algılamak için en çok kullandığımız duyumuz süphesiz ki gözdür.Görme olayı beyin ile gözlenen nesnenin bir etkileşimidir, bu, göz aracılığıyla olur.Göz , hareketli cismin çok küçük zaman aralıklarıyla durumlarını algılar.Yani göze kadar olan sureçte bir süreklilik yoktur, sabit durumlar üzerinde sıçramalar vardır.Gözden sonraki süreçte (yani göz-beyin arası) süreklilik sağlanır.
 
 Sonuçta bazı şeylerin değişmemesiyle, evrendeki değişimleri açıklamak fiziğin metodunun temelinde vardır.Fizikteki korunum ve invaryantlık kavramları da bu noktada fiziğin temelinde yer almış oluyor.Korunum, niceliğin zamana gore değişmemesidir; invaryantlık ise sisteme göre değişmemesidir.Sistemler, çözüm yapılan değişik matematiksel sistemler de olabilir.Yani çözüm hangi matematiksel sistemde yapılırsa yapılsın sonuç aynı fiziksel gerçekliğe tekabül etmelidir. Bu, invaryantlığın en genel anlamdaki yorumudur.Özelde ise denilebilir ki invaryantlık bir niteligin bazı dönüşümlere göre değişmemesidir.Peki invaryantlık ya da korunum gerçekte var mıdır?Şüphesiz ki bu iki büyük kavramın ortaya çıkışında beklentilerimiz sandığımızdan daha büyük rol oynamaktadır.Korunum ya da invaryantlık olmasaydı evreni anlamak bu günkünden daha zor olabilirdi.