içinde yüz kelimesi geçen 20 atasözü ve deyim lazım acil



Sagot :

Surat asmak: Kaşlarını çatıp yüzüne küskün bir ifade vermek. Surat bağlamak: Şişmanlayıp yüzü irileşmek. Suratı bir karış: Öfkeli ve somurtkan. Surat mahkeme duvarı: Utanmaz, sıkılmaz. Surata bak süngüye davran: Birinin çirkinliğine yada asık suratına işaret etmek için söylenir. Suratı değişmek: Bir kimseye karşı tavrını sertleştirmek. Suratı kasap süngeriyle silinmiş: Utanması, sıkılması kalmamış. Suratına bakanın kırk yıl işi rast gitmez: Yüzünden uğursuzluk akıyor. Suratına indirmek: Tokat atmak. Suratından düşen bin parça olur: Çok somurtkan. Suratını ekşitmek: Yüzünü ekşitmek. z bulmak: Birinden gördüğü ilgi ve yakınlıktan biraz şımarmak. Yüz çevirmek: Gösterdiği ilgiyi kesmek. Yüz göz olmak: Biriyle gereksiz yere aşırı derecede senli benli, laubali olmak. Yüz kızartıcı: Utandırıcı, utanılacak. Yüz suyu dökmek: Onurunu sarsacak derecede yalvarmak. Yüz surat davul derisi (yüz surat hak getire, yüz surat mahkeme duvarı): Hiç utanması olmayanlar için söylenir. Yüz sürmek: Aşırı sevgi göstermek için yere eğilmek. Yüz tutmak: Bir şeye yönelmek, olmaya doğru gitmek. Yüz verince astar istemek(deyiminin anlamı) Kendisine bir şey verilmesinde cüret alarak daha çoğunu istemek. Yüz vermek: İlgi, yakınlık göstermek. Yüzü ak olsun: Sağ olsun anlamında kullanılır. Yüzü kalmamak: Bir kimseden, önceden pek çok ricada bulunduğu için yeni bir şey istemeye sıkılmak. Yüzü kasap süngeriyle silinmiş: Hiç utanması olmayan. Yüzü kızarmak: Utanmak, sıkılmak. (Bir şeye) Yüzü olmamak: 1. O şeye dayanamamak. 2. Yüzü kalmamak. Yüzü pek: Sıkılması olmayan. Yüzü sıcak: Görüldüğünde insanın iradesini gevşeten. Yüzü sirke satmak: Yüzünde hoşnutsuzluğunu gösterir bir anlam olmak. Yüzü suyu hürmetine: Onun büyük yada güzel hatırı için. (Bir şey yapmaya) Yüzü tutmamak: Haklı da olsa, saygı duyduğu, sıkıldığı için karşısındakini kıracak bir davranışta bulunmaktan çekinmek. Yüzü yazılı kalmak: Olduğu gibi, hiç dokunulmadan kalmak. Yüzü yere gelmek: Bir başkasının davranışından onun hesabına utanç duymak. Yüzü yok (olmamak): Bir şey istemeye yada yapmaya cesareti yok. Yüzü yumuşak: Kendisinden yapılan dilekleri incelikle karşılayan, geri çeviremeyen. Yüzünden akmak: Yüzünden çok belli olmak. Yüzünden düşen bin parça olmak: Öfke yada küskünlükten ileri gelen can sıkıntısıyla suratı asık olmak. Yüzünden kal damlıyor: Sağlığı yüzünün renginde belli. Yüzünden okunmak: Hal ve hareketlerinden anlaşılmak. Yüzüne gözüne bulaştırmak: Bir işi beceremeyerek bütün bütün karıştırmak, bozmak. Yüzüne kan gelmek: Sağlığı yerine gelmek, benzinin solgunluğu geçmek. Yüzüne tükürseler yağmur yağıyor sanır: Çok arsız ve onursuz. Yüzüne vurmak (çarpmak): Ayıplayarak kusurunu yüzüne karşı söylemek. Yüzünü ağartmak: Beğenilir iş yapmak, iş ve davranışlarıyla yakınlarını utanacak duruma düşürmemek. Yüzünü buruşturmak (ekşitmek): Yüzüne öfke yada hoşnutsuzluk gösteren bir biçim vermek.


.

,

Yüz göz olmak: Biriyle gereksiz yere aşırı derecede senli benli, laubali olmak. Yüz kızartıcı: Utandırıcı, utanılacak. Yüz suyu dökmek: Onurunu sarsacak derecede yalvarmak. Yüz surat davul derisi (yüz surat hak getire, yüz surat mahkeme duvarı): Hiç utanması olmayanlar için söylenir. Yüz sürmek: Aşırı sevgi göstermek için yere eğilmek. Yüz tutmak: Bir şeye yönelmek, olmaya doğru gitmek. Yüz verince astar istemek(deyiminin anlamı) Kendisine bir şey verilmesinde cüret alarak daha çoğunu istemek. Yüz vermek: İlgi, yakınlık göstermek. Yüzü ak olsun: Sağ olsun anlamında kullanılır. Yüzü kalmamak: Bir kimseden, önceden pek çok ricada bulunduğu için yeni bir şey istemeye sıkılmak. Yüzü kasap süngeriyle silinmiş: Hiç utanması olmayan. Yüzü kızarmak: Utanmak, sıkılmak. (Bir şeye