Sagot :
Akşit Göktürk’ün Sözün Ötesi adlı bu yapıtı üç ana bölümden oluşuyor: Yazın, çeviri sorunları, dil-kültür.Kitabın ilk bölümünü anlatan bu özet de, Göktürk’ün yazınsal iletişim, okuma edimi, yapıtın anlamlandırılması gibi konularla J. Conrad, V. Woolf, İngiliz romantikleri ve daha başka yazarların yapıtları üstüne yorumları var. Ayrıca bu bölümlerde yazar, R. Ingarden, W. Iser,
H. R. Jauss, H. G. Gadamer gibi çağdaş kuramcıların yazın, çeviri ve yorum sürecine ilişkin farklı yaklaşımlarını da ele alıyor.
I. BÖLÜM: YAZIN
“Yazın okuru aranıyor” diye başlanan bu yapıtta, gerçek bir okurun nasıl olması gerektiği ve
doğrudan doğruya somut bilgi veren ve insanları tembelliğe iten kitle iletişim araçları okumaya nasıl
daha fazla tercih edildiği anlatılmış.Ayrıca, Yazın yazarı ve okurun bir işbirliği içinde olduğu ve
yazarın yapıtını okurlarının isteğine öre nasıl değiştirdiğini ve etkilediği anlatılıyor.Bir romana veya
ünlü bir esere bir yetişkinin nasıl dalıp gittiği ve gerçek dünyadan koptuğu, insanın nasıl bir haz aldığı
ve okuyarak kendini nasıl geliştirebileceğine yer verilmiş.
Yazın etkinliği,insanoğlunun yaşama çevresiyle ilgili birtakım gerçekleri bulgulayıp dile
getirme yollarından biri olarak açıklanmış.Yazar yazınsal iletişim etkinliği bir bilgi alışverişi olarak
betimlemiş ve bu iletişim olgusunun gerçekleşebilmesi için gerekli olan koşulları belirtmiş. Yazın
ürünlerinin yalnız gerçek dünyamızla ilgili olmadığı ve etkin bir okur katkısının bu iletişiminin temeli
olduğu açıklanmış.
Yazar, yazın yapıtını Roman Ingarden’e göre, değişik anlam düzeylerinden oluşan karmaşık
bir dilsel yapı olarak açıklamış. Sanat yapıtının başka deyimle bir yazarın yaratısı olarak karşımıza
çıktığını ve yapıtın okurca kavranışı da, okurda değişik algılama süreçlerini gerektiren bir bilme
yaşantısı olduğu anlatılmış. Ingarden’ in dört ana düzeyi anlatılmış: Dilsel sesler düzeyi,anlambirimler
düzeyi, birbirine örülü görüşler düzeyi, yapıtın dile getirdiği dünya düzeyi. Gerçek sanat yapıtının
kalıcılığı çok yönlü yorum olanakları sunmasına bağlı olduğu açıklanmış son olarak.
Sanatta güzellik ve beğeni yazarın üstünde durduğu diğer noktalardan biri. İçerik ve biçim
ayrılıklarını bir kenara atıp nedir sanat yapıtını sanat kılan diye soruyor yazar. Gerçekte, ne soyut
anlamda bir biçim ustalığı,ne de biçimi oluşturduğu sanılan gereçlerin uyumudur diye açıklanıyor.
Sanatın bir biçim aracılığıyla kurmaca bir dünyayı nesnelleştirerek sunduğu için sanat olduğunu ve
“güzel”i de “çirkin”i de birlikte getirdiğini anlatıyor yazar. Sanatta direk güzeli bulmak için çirkini
geriye atmanın doğru olmadığını ve sanat yapıtının bütünüyle algılanmasını ve kişinin kendi
dünyasıyla karşılaştırılması gerektiği belirtiliyor.
Yazmanın önemi ve yazarın amacı kesin olarak tarafsız bir şekilde olması gerekir. Yazarın
okurlara iletecek bir sözü olan insan olması taraflı olması gerekmediğini ve geniş bir açıdan olaylara
bakmasının şüphesiz normal en normali olduğunu savunuyor yazar. Yaratıcı ve özgün yazarın ders
vermek için yazmamalı. Acıyı, güzeli, yanlışı ve doğruyu bir arada dengeli bir biçimde anlatması
gerekir. Ayrıca Yazarlara yapılan haksız karşılaştırılmalar ve bilim ile yazarların duygu ve eserlerini
çürütmenin ne kadar yanlış ve olumsuz sonuçlar doğurabileceğini açıklıyor Akşit Göktürk.
Yazarların önemini savunurken okumasız yazar ve okuryazarlardan da bahsedilmiş. Özellikle
Ülke yönetimindeki ve eğitim kurumlarımızdaki aydınlarımızın ne kadar yetersiz olduğu ve çağdaş bir
toplum olarak insanlarımızın ne kadar az okuduğundan bahsedilmiş. Her öğrenim yılı sonunda kitabını
parçalayan ve yakan öğrencilerimiz örnek verilmiş. Bunun sebebi olarak da tabi yönetimin her
kesiminde okumayan ve seviyesiz yetkililer gösterilmiş. Öğrenciyi okumaya özendirmek yerine
ezberci bir eğitim getirmenin sonucu olarak gösterilmiş. Okumayan okuryazar sayısının fazla olmasını
ve gerçek okumasız yazmasız sayısıyla pek bir fark olmadığını ve bu kitlenin okumayan
okuryazarların bir konuda görüş oluşturmak için ağzına baktığı belirtilmiş.
Yorumun ne kadar kapsamlı olduğunu ve hatta dilden daha kuşatıcı olduğu belirtilmiş. Hatta
insanların yaşamlarının bir yorumdan ibaret olduğu iddia edilmiş.Bu yüzden bir yazını okumak dan
çok yorumlamanın ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Her canlı yaşamını sürdürebilmek için
birtakım göstergeleri yorumlar dolayısıyla dilsel iletişimin olmadığı yerde de yorum vardır diyebiliriz.
Yorumun ne kadar önemli olduğu kadar ne kadar da büyük bir zorluk olduğu belirtilmiş.
Diller ve kültürler arası yapıtlarda özellikle çıkan bu yorumlama zorluğu anlatılmış. Biz de yorum
Thank you for visiting our website wich cover about Türkçe. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.