Sagot :
Osmanı devleti Ruslara 1914 de goben breslav gemisi ile saldırmıştır.
Türk-İran ittifakı ve ABD'nin rolü
29 Temmuz 2011 -
“Terörle mücadelede artık yeni, yepyeni bir dönem var. Yeni Türkiye, terörün belini bu defa kıracak. Bu defa yetki, sorumluluk, öncelik sivil hükümette olacak. Gulyabaniler, çeteler, karanlık odaklar kontrolünü kaybedecek. Terörle ilk defa, ‘Büyük Türkiye’ye yaraşır bir mücadele verilecek. Devletin gücünü zaafa uğratanlar devre dışı kalınca, sivil iradenin kontrolündeki polisin, jandarmanın, özel askeri birliklerin ahenkli çalışmalarıyla neler yapılacağını dost düşman herkes görecek...”
Kim yazmış bu satırları? AKP’nin İçişleri Bakanı mı? Savunma Bakanı mı? Cemil Çiçek mi? Genelkurmay Başkanı mı? Emniyet Genel Müdürü mü? MİT Müsteşarı mı?
Yoksa, Cibali Karakolu’nun bir komiseri ya da Bekçi Mürteza mı?
Hiç biri değil!.. Bu satırlar, Amerika’da mukim Fethullah Gülen’in Türkiye “Büyükelçilik” sözcüsü Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce’ye ait. Böylece anlaşılmaktadır ki, Gülen cemaati Kürt halkına karşı savaş ilan etmiştir.
Kürt halkına karşı bölgesel çapta bir savaş söz konusudur. ABD’nin İran ve Türk devletleri tarafından yürütülen savaşa destek verdiğinin kanıtı, Gülen cemaati sözcüsünün yukarda aktardığımız yazısıdır. Bu cemaat ABD’den izin almadan tek bir adım atamaz, kimseye savaş ilan edemez, hatta kendi ölmüşlerine bile Fatiha okuyamaz.
Şimdi biz Kürtler büyük bir sınavla karşı karşıyayız. Bu sınav birçok konuda olacak. Yalnız Türkiye’deki Kürtler değil, bütün parçalardaki, hatta tün dünyadaki Kürtler tarihlerinin en büyük direnişine hazır olmalıdırlar. Bu direnişin doğması için hiçbir neden inandırıcı olamaz. Kürtlerin tarihi yeniden yazılıyor. Karşı karşıya olduğumuz savaş, bundan sonra başlayacak olan savaşın yalnızca ön sözüdür.
Türk aydınlarının dikkatini işte bu büyük tehlikeye çekmek istiyorum. Onlara tarihten bir yaprak sunacağım:
Şu anda Türk-İran ittifakı Kürt topraklarını Kürt Özgürlük Hareketi’nden kopartmak, kendi aralarında paylaşmak amacıyla harekete geçti. Tehdit bütün parçalaradır ve Kürtleri tarih sayfasından silmeye yöneliktir.
İlk bakışta, ABD’nin hedef aldığı ve NATO’nun uzun zamandan beri müdahale etmeyi düşündüğü İran ile Türkiye arasında böyle bir ittifak akla yakın görünmeyebilir. NATO üyesi Türkiye’nin ABD’ye rağmen İran’la ittifaka girmiş olması nasıl açıklanacak? Bunu anlamak için yıllar öncesine, İkinci Dünya Savaşı dönemine bakalım.
Hitler Almanyası’nın Sovyetler Birliği’ne karşı savaş açacağı biliniyordu. Bu savaş kaçınılmazdı. Ama bu savaştan önce, her iki ülke, böyle bir savaşa hazırlanmak için aralarında ittifak kurdular. Sovyetler Birliği muhtaç olduğu zamanı kazanmak, tasfiye edilen Kızılordu komuta kademesini yeniden örgütlemek, zırhlı araçlar için elinde olmayan teknolojiyi kapitalist buhrandan yararlanarak, bizzat gelecekte savaşacağı Almanya’dan satın almak için can düşmanıyla “ittifak” yaptı. Almanya ise, komünizmi yok etmeden önce, kendisini arkadan vuracağını bildiği Batılı devletleri saf dışı bırakmak, Sovyetler’e karşı savaşa hazırlanmak, Batı’nın bütün endüstriyel potansiyelini ele geçirip, Sovyetler’i haritadan silecek güce ulaşmak için, can düşmanıyla “ittifak” yaptı. 1939 yılında Ribbentrop-Molotof arasında imzalanan “Almanya ve Sovyetler Birliği Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması”nın ilk hedefi Polonya’nın paylaşılmasıydı. Nitekim antlaşma imzalandıktan hemen sonra, Hitler orduları Batı’dan Sovyet orduları da doğudan Polonya’yı istila ettiler.
Polonya iki yıl sonra savaşacak olan güçler arasında bir tampon bölge rolü oynuyordu. Tarih gösteriyordu ki, her kim bu “koridora” sahip olursa, tüm Avrupa’ya sahip oluyordu. Napolyon da bu koridoru hedeflemişti. Sovyetler 1990 başında yıkılmadan önce, ABD ilk olarak aynı “koridora” ünlü Leh Valesa operasyonuyla saldırmıştı. İşte bu Polonya’nın “paylaşılması”, geçici olarak iki düşman devletin “zaman kazanma” ve birbirleriyle savaşa hazırlanma taktiğinin sonucuydu. Eğer Polonya “paylaşılmasaydı”, sırf Polonya’ya sahip olmak için Almanya ve Sovyetler arasında “erken” bir savaş kaçınılmaz olacaktı.
Şu anda Kürdistan dediğimiz parçalı coğrafya, kendine özgü pek çok özelliği bir yana bırakılmak, ve İran ile Türkiye ikilisinin Almanya ve Sovyet ikilisiyle hiçbir benzerliği olmadığı da not edilmek koşuluyla, Polonya’nın oynadığı role çok benzer bir role sahiptir. Irak, Suriye gibi, İran’la Türkiye arasında tampon rolü oynamaktadır. Bu bölgeyi ele geçiren devletin, tüm Ortadoğu’ya sahip olacağı kesindir. Ve Türk egemenleri, tıpkı bir zamanlar Almanya’nın yaptığı gibi, İran’la, ABD’nin liderliğindeki savaşa, İran’la Kürt bölgesini “paylaşmak” amaçlı bir “ittifakla” hazırlanmaktadır.
Eğer biz Kürtler, bu ittifakı yenilgiye uğratamazsak, Kürdistan coğrafyasını paylaşan devletler, kendi aralarında asıl savaşı başlatacaklar. Şu anda İran ve Türkiye birbirleriyle savaşacakları alanı, barışın gerçek gücü olan Kürt Özgürlük Hareketi’nden “temizlemek” konusunda anlaşmış bulunuyorlar.
Yazdıklarımız şu anlama geliyor: Anti-PKK Türk-İran ittifakı, gelecekte ABD liderliğindeki bölgesel savaşa kanlı bir hazırlıktır. Kürtler kendi varlıklarını korurken, tüm Ortadoğu ve Kafkasya halklarını da kanlı savaşlardan koruyorlar. Yalnız Türkiye için değil, tüm bölge barışı için Kürt halkıyla dayanışmak herkesin en kutsal görevidir
Kim yazmış bu satırları? AKP’nin İçişleri Bakanı mı? Savunma Bakanı mı? Cemil Çiçek mi? Genelkurmay Başkanı mı? Emniyet Genel Müdürü mü? MİT Müsteşarı mı?
Yoksa, Cibali Karakolu’nun bir komiseri ya da Bekçi Mürteza mı?
Hiç biri değil!.. Bu satırlar, Amerika’da mukim Fethullah Gülen’in Türkiye “Büyükelçilik” sözcüsü Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce’ye ait. Böylece anlaşılmaktadır ki, Gülen cemaati Kürt halkına karşı savaş ilan etmiştir.
Kürt halkına karşı bölgesel çapta bir savaş söz konusudur. ABD’nin İran ve Türk devletleri tarafından yürütülen savaşa destek verdiğinin kanıtı, Gülen cemaati sözcüsünün yukarda aktardığımız yazısıdır. Bu cemaat ABD’den izin almadan tek bir adım atamaz, kimseye savaş ilan edemez, hatta kendi ölmüşlerine bile Fatiha okuyamaz.
Şimdi biz Kürtler büyük bir sınavla karşı karşıyayız. Bu sınav birçok konuda olacak. Yalnız Türkiye’deki Kürtler değil, bütün parçalardaki, hatta tün dünyadaki Kürtler tarihlerinin en büyük direnişine hazır olmalıdırlar. Bu direnişin doğması için hiçbir neden inandırıcı olamaz. Kürtlerin tarihi yeniden yazılıyor. Karşı karşıya olduğumuz savaş, bundan sonra başlayacak olan savaşın yalnızca ön sözüdür.
Türk aydınlarının dikkatini işte bu büyük tehlikeye çekmek istiyorum. Onlara tarihten bir yaprak sunacağım:
Şu anda Türk-İran ittifakı Kürt topraklarını Kürt Özgürlük Hareketi’nden kopartmak, kendi aralarında paylaşmak amacıyla harekete geçti. Tehdit bütün parçalaradır ve Kürtleri tarih sayfasından silmeye yöneliktir.
İlk bakışta, ABD’nin hedef aldığı ve NATO’nun uzun zamandan beri müdahale etmeyi düşündüğü İran ile Türkiye arasında böyle bir ittifak akla yakın görünmeyebilir. NATO üyesi Türkiye’nin ABD’ye rağmen İran’la ittifaka girmiş olması nasıl açıklanacak? Bunu anlamak için yıllar öncesine, İkinci Dünya Savaşı dönemine bakalım.
Hitler Almanyası’nın Sovyetler Birliği’ne karşı savaş açacağı biliniyordu. Bu savaş kaçınılmazdı. Ama bu savaştan önce, her iki ülke, böyle bir savaşa hazırlanmak için aralarında ittifak kurdular. Sovyetler Birliği muhtaç olduğu zamanı kazanmak, tasfiye edilen Kızılordu komuta kademesini yeniden örgütlemek, zırhlı araçlar için elinde olmayan teknolojiyi kapitalist buhrandan yararlanarak, bizzat gelecekte savaşacağı Almanya’dan satın almak için can düşmanıyla “ittifak” yaptı. Almanya ise, komünizmi yok etmeden önce, kendisini arkadan vuracağını bildiği Batılı devletleri saf dışı bırakmak, Sovyetler’e karşı savaşa hazırlanmak, Batı’nın bütün endüstriyel potansiyelini ele geçirip, Sovyetler’i haritadan silecek güce ulaşmak için, can düşmanıyla “ittifak” yaptı. 1939 yılında Ribbentrop-Molotof arasında imzalanan “Almanya ve Sovyetler Birliği Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması”nın ilk hedefi Polonya’nın paylaşılmasıydı. Nitekim antlaşma imzalandıktan hemen sonra, Hitler orduları Batı’dan Sovyet orduları da doğudan Polonya’yı istila ettiler.
Polonya iki yıl sonra savaşacak olan güçler arasında bir tampon bölge rolü oynuyordu. Tarih gösteriyordu ki, her kim bu “koridora” sahip olursa, tüm Avrupa’ya sahip oluyordu. Napolyon da bu koridoru hedeflemişti. Sovyetler 1990 başında yıkılmadan önce, ABD ilk olarak aynı “koridora” ünlü Leh Valesa operasyonuyla saldırmıştı. İşte bu Polonya’nın “paylaşılması”, geçici olarak iki düşman devletin “zaman kazanma” ve birbirleriyle savaşa hazırlanma taktiğinin sonucuydu. Eğer Polonya “paylaşılmasaydı”, sırf Polonya’ya sahip olmak için Almanya ve Sovyetler arasında “erken” bir savaş kaçınılmaz olacaktı.
Şu anda Kürdistan dediğimiz parçalı coğrafya, kendine özgü pek çok özelliği bir yana bırakılmak, ve İran ile Türkiye ikilisinin Almanya ve Sovyet ikilisiyle hiçbir benzerliği olmadığı da not edilmek koşuluyla, Polonya’nın oynadığı role çok benzer bir role sahiptir. Irak, Suriye gibi, İran’la Türkiye arasında tampon rolü oynamaktadır. Bu bölgeyi ele geçiren devletin, tüm Ortadoğu’ya sahip olacağı kesindir. Ve Türk egemenleri, tıpkı bir zamanlar Almanya’nın yaptığı gibi, İran’la, ABD’nin liderliğindeki savaşa, İran’la Kürt bölgesini “paylaşmak” amaçlı bir “ittifakla” hazırlanmaktadır.
Eğer biz Kürtler, bu ittifakı yenilgiye uğratamazsak, Kürdistan coğrafyasını paylaşan devletler, kendi aralarında asıl savaşı başlatacaklar. Şu anda İran ve Türkiye birbirleriyle savaşacakları alanı, barışın gerçek gücü olan Kürt Özgürlük Hareketi’nden “temizlemek” konusunda anlaşmış bulunuyorlar.
Yazdıklarımız şu anlama geliyor: Anti-PKK Türk-İran ittifakı, gelecekte ABD liderliğindeki bölgesel savaşa kanlı bir hazırlıktır. Kürtler kendi varlıklarını korurken, tüm Ortadoğu ve Kafkasya halklarını da kanlı savaşlardan koruyorlar. Yalnız Türkiye için değil, tüm bölge barışı için Kürt halkıyla dayanışmak herkesin en kutsal görevidir
Thank you for visiting our website wich cover about Sosyoloji. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.