fisyon ve radyoaktif element kavramları arasındaki ilişki nedir?



Sagot :

fisyon ve fuzyon arasindaki fark hakkında bilgi


Soru: fisyon ve füzyon arasındaki fark nedir?
Kategorisi: Bilim
Hakkında Bilgi: Fisyon ve füzyon hangi enerji atom çekirdeğinde parçacıklar arasındaki yüksek güçlü bağları salınan nükleer reaksiyonlar farklı türleri vardır. Atom çekirdeğinin en çok parçacıklar arasında bağlayıcı enerjiler kuvvetli olduğu sabittir. Bu demir ve nikel ile oluşur. hafif atom çekirdeklerinin, enerji birlikte, bir süreç nükleer füzyon olarak bilinen bu çekirdeklerin birleştirerek elde edilebilir. çekirdeklerin bu demir veya nikel ağırdır, enerji dışında bir süreçte nükleer fisyon denir onları bölerek elde edilebilir.

atom çekirdeğinde bağlayıcı kuvvet hem ilkesel olarak iktidarın ton sağlayabilir muazzam enerji, fisyon ve füzyon içerdiğinden. Ancak, pratik hususlar nükleer güç sömürü daha yangın başlamadan kadar basit bir şey daha zorlaştırabilir. fizyon için, son derece, kullanılması gerekir genellikle uranyum ya da plütonyum izotoplarının geridönüşümü saflaştırılmış. onların istikrarsızlık onları ayırmasına kolaylaştırır çünkü izotopları tercih edilmektedir. Bu izotopların arıtma son derece pahalı ve multi-dolar santrifüjler gerektirir.

füzyon, bir çok yüksek eşik enerji atom çekirdeklerinin birleştirme ulaşmış olmalıdır. Doğada, bu gerçekleşir tek yer bir yıldızın çekirdeği bulunmaktadır. Sıcaklığın gerekli derece milyonlarca bulunmaktadır. Kızgın plazma ve lazer güç odaklı iki yöntem bu eşiğin enerji elde etmek için vardır.

füzyon ortamı olarak çok sıcak olmalıdır hizmet olsun, o güçlü manyetik alanlara ya da eylemsizlik çevreleme kullanarak madde çevreleyen izole edilmelidir çünkü. Bu Tokamak reaktör arkasında ilkedir. Yine de, füzyon o kadar çok enerji kimsenin henüz daha tüketen üreten bir reaktör inşa etti gerektirir.

Radyoaktivite (Radyoaktiflik / Işınetkinlik) , atom çekirdeğinin, tanecikler veya elektromanyetik ışımalar yayarak kendiliğinden parçalanmasıdır, bir enerji türüdür. Çekirdek tepkimesi sırasında ortaya çıkar. İnsan vücudunun da, birçok nesnenin de içinden geçebilir. Yalnızca toprağın, kayaların ve özellikle kurşunun içinden rahatça geçemez. Radyasyonyayan nesneler, radyoaktif olarak adlandırılır.

Çevremizde her zaman için bir miktar radyasyon bulunur, fakat radyasyonun fazlası insan sağlığını tehdit ettiği gibi, daha ileri safhalarda ölüme yol açabilir.

Doğal radyasyon uranyum gibi bazı kimyasal elementler ile uzay boşluğundaki yıldızlar ve bazı nesneler tarafından üretilir. Bazı nesneler bir saniyeden çok daha az süreyle radyoaktif kalabilirler, bazıları ise binlerce yıl radyoaktif özelliğini koruyabilir.

Radyasyon özel makineler sayesinde de üretilebilir, bu makinelere Siklotron (ivme makinesi), doğrusal hızlandırıcı veyaparçacık hızlandırıcı adı verilir. Bazı bilim adamları bu makineleri üzerinde çalışabilecekleri radyasyonu üretebilmek için kullanırlar. Röntgen cihazları az miktarda üretilen (X ışınları) sayesinde insan vucudunun iç kısımlarının görüntülenmesini sağlar.

Nükleer silahlar (atom bombaları), yapıları tahrip etmek ve insanları öldürmek amacıyla çok hızlı bir şekilde çok yüksek miktarda radyasyon ortaya çıkarırlar. Bu konuda en büyük ve insanlığın hafızasına kazınmış en acı deneyim, Amerikanordusunun II. Dünya Savaşı’nın sonunda (1945) Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı bombalardır. Öte yandan nükleer silahlar, II. Dünya Savaşı’ndan seksenli yılların sonuna kadar Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği başta olmak üzere,kapitalist ve sosyalist bloklar arasında meydana gelen Soğuk Savaş’ın temelini oluşturmuştur. Uzun yıllar boyunca devam eden karşılıklı nükleer tehditler, insanlık için korkutucu bir deneyim meydana getirmiştir.

Nükleer reaktörler elektrik üretmek için kullanılmaktadırlar. Bunlar da çok miktarda radyasyon meydana çıkarırlar, bu nedenle radyasyonun reaktörden dışarı sızmasını önleyecek şekilde dikkatlice inşa edilirler. Fakat birçok insan, reaktörlerde bir sorun oluşması durumunda radyasyonun çevreye yayılabileceğinden ve insanlara ve diğer canlılara zarar verebileceğinden endişe duymaktadır. 26 Nisan 1986’da Ukrayna’nın Çernobil şehrinde meydana gelen ve kanserojen etkileri Sovyetler Birliği, Avrupa ülkeleri ve Türkiye’yi de içine alan geniş bir alanda bugün dahi hissedilen büyük felaket, bu korkunun başlıca temelidir. Öte yandan, nükleer reaktörlerin parçaları ve atıkları büyük sorun oluşturmaktadır. Kimi parçalar, yüzlerce, hatta binlerce yıl boyunca radyoaktif kalabilmekte ve çevreye zarar verebilmektedir. Bu nedenle, bunların güvenli bir şekilde nasıl saklanması gerektiğine ilişkin tartışmalar, günümüzde bile canlılığından bir şey kaybetmiş değildir.