Sagot :
Romanda altı ana karakter var. Saraylıhanım, Behice, Ahmet Reşat, Mehpare, Kemal, Azra bence romanın asıl karakterlerini oluşturuyorlar. Roman bu altı karakterin üzerinden ilerliyor ve mesajlarını veriyor.
Leman, Suat, Mahir, Mehpare’nin halası, Hüsnü Efendi gibi diğer karakterler ise daha çok garnitür şeklinde. Ama zaten bu kadar karakterin hepsini birden resmetmek çok güç. Mesela Azra’nın sonlara doğru sıkıştırılmış yabancı bir komutana âşık oluş hikâyesi çok iğreti duruyor. Bu yüzden yazarın bütün karakterlerin ayrıntılarına girmekten çekinmesini anlıyorsunuz. Zira bütün karakterler birer deniz, girerseniz ortaya bir kitap değil, ansiklopedi çıkar.
İstanbul’daki son Osmanlı Hükümdarı Sultan Vahdettin Han’da General Harrington’un himayesinde hazırlanmış bir kaçış planıyla vatanı terk ediyordu.
Artık ülke kurtulmuştu.Ülke kurtulurken Milli ordunun zaferi vardı.Milli ordunun yanında olmayanlar Ankara hükümeti tarafından vatan haini ilan edilmiş idamları isteniyordu.Ahmet Reşat vatan haini olmasa bile Milli orduya gizliden maddi ve manevi destek olduğu halde o da vatan haini olmak üzereydi. Buna katlanamıyordu.O da ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı ama geri dönecekti, vatan haini olmadığı, millicilere yardımcı olduğu öğrenilecek ve kanıtlanacaktı biliyordu.Ama şuan itibariyle yapacak bir şey yoktu ve ülkeyi terk etmek zorundaydı.Bu durumu konak halkına anlattığında herkes dondu ve ne söyleyeceğini bilemediler.O da artık bu konakta kaçaktı.Aynı Kemal gibi.Doktor Mahir çok eski dostu olduğundan durumu ona anlattı.Konak halkını ona emanet etmek istiyordu.Mahir’inde bunu seve seve kabul edecekti.Zaten Mahir’de Reşat beyin büyük kızı Leman’a aşıktı ve bu ilk ve son fırsattı söylemeliydi.Reşat beye durumu anlattı ve izdivaç istedi.Reşat bey önce şaşırdı fakat bu çok isabetli ve uygun bir karardı diye düşündü kabul etti.Fakat Reşat bey sabah erkenden İstanbul’a vatana ve Konağına veda edecekti.Nikahın akşam hemen olması gerekiyordu.Mahir bu duruma çok sevinmiş ve acele bir şekilde akşama hazırlık yaptı.Bir taraftan da yakın dostunu kaybedeceği için çok üzülüyordu. Hazırlıklar bitti ve akşam imam nikahı yapıldı.
Sabah kimsenin kendisini uğurlamasını istemiyordu.Erkenden Konaktan ayrılacak limana inecek ve kendisi gibi vatanı terk etmek zorunda kalan kader arkadaşlarıyla beraber İtalyan vapuruyla vatanı terk edecekti.Ahmet Reşat hiç içine sindiremediği bu durum karşısında vatanını sevdiklerini geride bırakarak vapurunda kalkışıyla beraber ‘ELVADA İSTANBUL! ELVEDA ŞEHRİM!’ diye haykırıyordu.
İlerleyen günlerde Konağa bir mektup yazarak durumunun iyi olduğunu içinde bulunduğu durumu içine sindiremediğini ve en kısa zamanda Romanya da Peşte de buluşabileceklerini Behice’sine yazıyordu.Konaktan da iyi haberler vardı.Kızı Leman’ın da bir kızı olmuştu.Adını Sitare koymuşlardı.Sitare Farsçada yıldız manasına geliyordu.Herkes ve her şey burnun da tütüyordu Ahmet Reşat Efendinin.Gelecekle ilgili hayır dualar ederek mektubuna son veriyordu.
Romanda altı ana karakter var. Saraylıhanım, Behice, Ahmet Reşat, Mehpare, Kemal, Azra bence romanın asıl karakterlerini oluşturuyorlar. Roman bu altı karakterin üzerinden ilerliyor ve mesajlarını veriyor.
Leman, Suat, Mahir, Mehpare’nin halası, Hüsnü Efendi gibi diğer karakterler ise daha çok garnitür şeklinde. Ama zaten bu kadar karakterin hepsini birden resmetmek çok güç. Mesela Azra’nın sonlara doğru sıkıştırılmış yabancı bir komutana âşık oluş hikâyesi çok iğreti duruyor. Bu yüzden yazarın bütün karakterlerin ayrıntılarına girmekten çekinmesini anlıyorsunuz. Zira bütün karakterler birer deniz, girerseniz ortaya bir kitap değil, ansiklopedi çıkar.
Thank you for visiting our website wich cover about Türkçe. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.