Sagot :
Nüfus Müdürü emeklisi olan rahmetli Necip Efendinin kızı Bedriye ile Şimşeklerin Ahmet Efendinin oğlu, Teğmen Selim’i nişanlanmasıyla olaylar başlar.
Kız on sekiz, oğlan ise yirmi bir yaşındaydı. Komşu çocukları oldukları için önceden tanışıyorlardı. Bedriyelere gelip giden Zilha Kadının yardımıyla, komşu kapısı önünde Selimle Bedriye beş dakikacık konuşup, el sıkıştılar. Onlar için bu konuşma, bir konuşmadan daha çok bir anlaşma niteliğindeydi. Elleri birbirinden kolay kolay ayrılamamıştı.
Bir zaman sonra Selim İstanbul’daki alayına gider ve bir süre sonra savaş patlak verir. Selim, üç ay içinde siper vuruşmalarına alıştı. Tabi bunu yaparken vatan sevgisinin yanı sıra Bedriye’ye ulaşma özlemi vardı. Daha sonra vuruşmada Selim’in akciğerinde iki kurşun kalmış,bir gülle parçası ile de kafa kemiği kırılmıştı;ama ölmedi,ancak iki gözü de görmez oldu.
Hastahanede doktorların artık hiç göremeyeceğini söylememesine rağmen o artık her şeyin farkındaydı. Almanya’ya yolladılar, ama onlar da Türk doktorlarının teşhisini doğru bulmuşlardı.
Daha sonra annesini görmek için memleketine giderken annesinin öldüğünü, evlerinin kapalı olduğunu trende öğrendi. Bir yandan acı acı ağlar, bir yandan da onun kendisini bu durumda görmediğine sevinir.
Trenden indikten sonra dayısının evine gider. Ama onlar da kör, kendi işini bile halledemeyen birisine yardım etmek istemezler. O da bunun farkına varınca Fatma’ya evini temizletir ve yerleşir.
Zilha Kadın, Bedriye’yle beraber Selimi görmeye gelirler. Ama bundan Selim’in haberi yoktur. Bu görme işlemi bir müddet devam eder. Bu süre içinde Selim Bedriye’den bahsetmez. Bir müddet sonra mahallede Selim dul bir kadın bulursa onunla evlenecek, kendisine baktıracakmış diye dedikodu çıkar.
Bunun üzerine Bedriye üzülür ve Zilha Kadına bu durumu öğrenmesini ister. Selime niye Bedriyeyi sormuyorsun deyince; Selim:”Nasıl sorayım Zilha bacı, bak ben ne oldum.”diyerek ağlar. Yan tarfta konuşmayı dinleyen Bedriye de ağlar. Bedriye ona varmak istediğini ve evleneceği tek kişinin o olabileceğini, onu her haliyle sevdiğini ve kabul edeceğini söyletir. Bunun üzerine Selim de kabul edince evlenirler.
Ortaokul öğretmen ve öğrencileri onlara hediye olarak kucaklar dolusu çiçekler getirirler. Çocuklar Selimin dizlerine sarılarak:”Seni unutmayacağız, siz bizim için gözlerinizi verdiniz.” der ve ağlarlar. Selim de ağlayarak:”İki gözüm değil, bin gözüm olsaydı da sizin o parlak gözleriniz uğruna verseydim.”der. 1. ana fikri 2. konuus 3. nerde geçtiği 4. ne zaman gerçekleştiği 5. yazar ne demek istemiltir 5. hangi ders çkarılır
sol ayağım -kitap ozeti : sol ayağım özet , sol ayağım kitap özeti , sol ayağım özeti vs..
YAZARIN HAYATI
Chrısty Brown 1932de dogdu. Dublinli bir duvarcının 23 çocuğundan biriydi. Beyin felçi kurbanı olduğu için konuşmasını ve hareketlerini kontrol edemiyordu; sol ayağı hariç. Bu onun resim yapmasını ve otobiyografisini yazmasını sağladı. Romanları PARLAK MESLEK, YAZ ÜZERİNDE GÖLGE ve VAHŞİ ZAMBAKLAR olup, şiirlerini de TOPLU ŞİİRLERde derlemiştir. CHRISTY BROWN 1981de öldü.
KİTABIN ÖZETİ
Bu Chrısty Brownun kendi hayat hikayesidir. Christy Brown bir duvarcının ortanca çocuğuydu. Doğduğundan itibaren ailesinin yardımına ihtiyaç duyup kendisini, çevresindeki insanları tanıyıp bu arada hayatı boyunca kullana bileceği bazı özellikler kazanmıştır. Bunlar resim yapma,okuma, yazma ve sol ayağını kullanma marifetleriydi. Kitapta ayrıca diğer aile fertlerinin bu olay hakkındaki düşünceleriyle birlikte doktorların gazetecilerin ve komşularının da bu olay hakkındaki düşünceleri ve duyguları da anlatılmaktadır.
Şimdi size kitaptan bir bölümü anlatacağım;
Christy Brown zor bir doğumdan sonra dünyaya geldi.Bu doğumdan sonra ilk acayipliği annesi fark etmiş. Annesi christynın diğer problemlerini büyüdükçe fark ediyor. Örneğin sürekli ellini ve ağzını sıkması gibi. Altı aylıkken çevresinde yastıklar olmadan oturamaması bu olay on iki aylık olana kadar sürmüş. Christynın annesi bundan çok korkmuş ve babasıyla bu konuyu konuşur ve christy hemen tıbbı yardım almaya başlar. Doktorlar bu olaya çok şaşırmış ve durumun ümitsiz olduğunu söyler ama annesi bu olayı kabullenemez. Bir gün akrabalarıyla birlikte otururken kardeşi Lilyın elinde bir kalem görür ve bundan çok etkilenir kalemi almak için homurdanır ama kimse bu homurdanmasını duymaz , chrısty kendini zorlar ve sol ayağı ile kalemi tutar ve yeri karalamaya başlar bu karalama herkese saçma gelse de chrısty ve annesi için çok güzel şekildi. Annesi chrıstyye o kalemle ne çizebileceğini öğretmeye başladı. Annesi yere oturur ve A harfini çizer ve kopya et der. Ama chrısty yapamaz. Annesi tekrar dene der christy dener ve yazı yazmayı başarır konuşmayı başaramasa da artık kendi sorununu başkalarıyla birlikte paylaşa biliyordu.
Eserde işlenen tema
Hayatta önümüze ne engeller çıkarsa çıksın bunların bizi durduramayacağıdır.
ESERDEKİ İNSANLIK ERDEMİ
Karşımızdaki insanın ne problemi olursa olsun ona yardım etmemizin gerektiği anlatılmakta. Aynı zamanda yaşamımız boyunca karşılaşacağımız güçlüklerden yılmamamız hayata dört elle sarılmamız gerektiğini anlatmaktadır.
ESERİN GÜNCELLİĞİ
Ülkemizde hala akraba evlilikleri var olduğundan doğum problemleri yaşanmaktadır ve özürlü çocuklar dünya ya gelmektedir.
KİTABIN ÖNERİLECEK YÖNLERİ
Bu kitabı bir arkadaşıma şu konusundan dolayı tavsiye ederim. İnsanı hayata bağlayıp, şu anki manevi yönüyle insana ne kadar şanslı olduğunu gösteriyor.
Thank you for visiting our website wich cover about Türkçe. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.