Sagot :
ÇANAKKALE GAZİLERİNDEN İSMAİL UFUK�UN BİR ANISI
�Hava sıcak su yok. Kanlıdere sırtlarında durmadan siper kazıyoruz. Akşam olunca düşman zırhlı gemileri sahile yanaşıyor ve cehennemi bir bombardımana başlıyordu. Bir bomba bir manganın üzerine düştü mü kol bacak kafa havadan uçuyordu. Ben bu korkunç sahneleri görünce içimden titriyordum. İngilizler�in topları uzun menzilli ve gülleler çok tesirliydi. Bizde ise bakayadan kalma 15 inçlik dağ topları vardı. Atıyorlardı toplar ama mesafesi kısa olduğundan esir etmiyordu. Düşman saatlerce cephemizi top ateşiyle dövüyor sonra taarruza kalkarak üzerimize saldırıyordu. Boğaz boğaza dövüştüğümüz çok oldu. Hayli düşmanı süngümle göğüsledim. Kaç kişi öldürdüğümü bilmiyorum. Ama düşman da bizimkilerden çok askeri çşehit etti.
Çok korkunç muharebeler oluyordu. İngilizler Helles Burnu�na çıkarma yapmışlardı. Arazi kazanmak için durmadan taarruz ediyorlardı. Biz de karşı taarruza geçiyorduk. Önümüzde cephane sandıkları vardı. Piyade tüfekleriyle siperlerden ateş ediyorduk. Makineli tüfeğimiz çok azdı.
İngilizlerde ise ağır makineli tüfekler vardı ve deniz piyadeleri bizim cepheyi tırpanla biçer gibi tarıyordu. 29. İngiliz Tümeni 25 Nisan�da Seddülbahir�e deniz piyadeleri ise aynı gün saat 05.55�te Bababurnu�na çıkartılmıştı.
Geceyi açtığımız siperlerde geçiriyorduk. Üzerimizde ne bir battaniye ne bir örtü vardı; kaputlarımıza sarılıp yatıyorduk. Yemeğimiz ya bir tas çorba ya kurtlu bakla dediğimiz etsiz bir yemekti. Ekmeğimiz kuru bir peksimet.. Katık yok. Biz bir gece siper kaza kaza düşmana yirmi metre yaklaşmıştık. Baktık birden ufak bir teneke kutu önümüze atıldı. Hemen kaptılar. İçine baktık toprak dolu; dışına baktık İngilizce �soğuk et kutusu� yazıyordu. Ben düşmanın bu küstahça davranışına kızdım. Bana verilen ve içmediğim sigara paketini onlara fırlattım. Kötülüğe iyilik olsun diye �Al da keyfin yerine gelsin!� dedim. Bir dakika geçmedi ki düşman siperinden uzunca bir paket daha atıldı. Yine bizimle alay ediyorlar tahta parçası attılar sandık. Bir de kağıdı açıp baktık ki bir çikolata� Zehirli mi değil mi diye yemekten çekinirken Adanalı bir asker alıp çikolatayı ısırdı yedi. Biz de birer parça koparıp yedik. Böyle ufak tefek hadiseler oluyordu. Ama gün ağarıp da düşman ateşe başlayınca geceleyin gösterilen samimiyet ve dostluk artık yok oluyor birbirimizi boğazlıyorduk. Düşünün yirmi metre ileride yatan düşmanın yirmi metre berisinde insanın gözüne uyku girer mi?
Tam 22 gün Seddülbahir�de kah siper kazdık kah muharebe ettik. Çok halsiz düşmüştük. Düşman deniz kenarında kamp kurmuş nöbetçiler geziniyor. Bölük kumandanımıza diyorduk ki: �Hücum edelim şunları denizde boğalım. Atış emri verin.�
Rahmetli Celal Yüzbaşı: �Biz de öyle düşünüyoruz ama genel emir yok. Hem siz siperden çıktınız mı düşman gemilerden yine bombardımana başlar hepiniz kırılıp gidersiniz. Sonra hangi kuvvetle bu toprakları müdafaa ederiz?�
Mecburen siperlerde saklanıyor düşmanın hareketlerine göre davranıyorduk. Onlar arazi kazanmak için saldırırsa biz de saldırıyorduk. Bu savaşta çok kayıplar verdik. Bir gece bizim bölükten olanları bir tarafa çağırdılar. Gittik 296 kişiden 28 kişi kalmıştık. Evet kırıla kırıla üç manga kalmıştı koca bölükten� Sonra yeni kuvvetler geldi bölük mevcudu 100 kişiyi buldu. Yeni gelen erat acemiydi. Doğru dürüst silah atmasını bilmiyorlardı. Bu erleri 22 gün sonra Keşan tarafına çektiler. Ben de yorulmuştum. Bir süre daha kalsam hasta olup siperde ölebilirdim. Gece göç hazırlığı yapılırken düşmanın top atışı başladı. Siperler allak bullak oldu. Halil ve Kadir adında iki kardeş vardı. Kadir o gece şehit olmuştu. Sabah karanlığında kardeşi Halil Çavuş Yüzbaşı Celal Bey�in huzuruna çıktı:
�Ben kardeşimin intikamını almadan bu cepheden bir adım atmam yüzbaşım.� Diyordu.
Halil Çavuş�un bu sözüne karşılık veren Yüzbaşı Celal Bey �Oğlum Keşan�a gider biraz dinlenir kuvvetlenir yine gelir burada düşmanla çarpışırsın� Dediyse de Halil Çavuş �Kardeşimin kanı kurumadan cesedi soğumadan onun intikamını almak istiyorum. İzin verin ben bu cephede kalayım� diye ısrar etti. Yüzbaşımız tabur ve alay komutanlarıyla konuştu. Nihayet onun kalmasına razı oldular.
Sonradan duyduğuma göre Halil Çavuş çok yaman savaşmış. Hayli düşman kırmış. Bilhassa gece akınlarıyla sahildeki nöbetçileri vurmuş. Ona bir makineli tüfek vermişler iki saat içinde 500�e yakın düşmanı biçmiş Hem de durmadan mevzi değiştirerek. Ağır makineli tüfeği elinde oyuncak gibi taşır bir ağacın altından 250�lik bir da biraz dinlenir mermi şeridini makineliye sürer beklermiş. Düşman ilk ateş ettiği yere mermi yağdırmaya başlayınca Halil Çavuş da ikinci mevziden başlarmış makineli tüfekle biçmeye. O Halil Çavuş�u sonra göremedim belki de kardeşi Kadir gibi şehit oldu belki kurtuldu. Allah ondan razı olsun.
Daha sonra Gazze muharebelerinde bulundum. Orada Avusturyalılar Macarlar ve Almanlarla beraberdik. Savaş dört yıl sürdü. Sonra tekrar Edirne cephesinde Cafe Tayyar Paşa�nın ordusuna katıldım. İşte madalya beratım işte teskerem��
Dikkat edilirse o yıllar ateşle imtihan olduğumuz yıllardır. 93 Harbiden beri sürekli savaşlarda yorgun ve yoksul düşmüş bir milletin bir de Umumi Harbe girmesi işin tuzu biberi olmuştur. Mehmetçiklerimiz uzun yıllar boyu cephelerde vuruşmaktadır. Cephenin biri bitse diğeri başlıyor� __________________
Thank you for visiting our website wich cover about Türkçe. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.