cumhuriyet dönemi ilk yıllarında kaleme alınan edebi eserlerin özellikleri nelerdir

Sagot :

yalın sade bir dil ve halka hitap eden eserler vardır

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
Cumhuriyet döneminde Türkiye hemen hemen her alanda hızlı bir çağdaşlaşma hareketine girmiş olduğundan bu dönemde ortaya çıkmış birçok edebi ve fikri hareket aynı zaman içinde varlık göstermişlerdir. Daha önce olduğu gibi bir edebi akım ömrünü tamamlayıp yerine bir başkası geçmemiştir. Birçok edebi akım varlığını günümüze kadar devam ettirmiştir. Farklı görüşte olan edebi anlayışlar Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan günüm.üze kadar varlıklarını devam ettirmiş, temsilcileriyle edebiyat ve sanat dünyasında örneklerini vermişlerdir. Bu nedenle Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında gelişen edebi akımları kesin bir şekilde bir sınıflamaya sokmak biraz zor gibi gözükmektedir. Ancak biz yine de Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatını iki ana devre ve bunların alt kolları olan gruplara ayırmaya çalıştık. Cumhuriyet döneminde "edebiyat en çok; şiir, roman ve hikaye, tiyatro ve dergi gibi türlerde rağbet gördüğünden bu edebi türlerin Cumhuriyet dönemindeki gelişimini ele almaya çalıştık.
MEMLEKET EDEBİYATI
Bu şairlerin çoğu halk edebiyatı geleneğini takip ederek, yeni bir şiir oluşturmaya çalışırlar. Ziya Gökalp ve Emin Yurdakul'un yolunu izlerler. Şiirlerinde konu memlekettir, hece veznini kullanırlar ve halk şiiri nazım şekillerini tercih ederler. Sade bir dille yazıp mahalli söyleyişlere de yer verirler. Daha ziyade didaktik bir tarzları vardır. Gururlu, iradeli ve iyimser bir psikoloji ile hitabet tonunda şiirler yazarlar.

FOLKLOR ŞAİRLERİ
"Halk evleri vasıtasıyla gücünü ve sayısını arttıran bu tarz şiirler çoğunlukla öğretmen yazarlara aittir. Böylece halk edebiyatı ve halk kültürüne ilgi, öğretmen şairler vasıtasıyla büyük bir yaygınlık kazanmış, sonraki nesillere de geçirilmiştir. Ahmet Kutsi Tecer'in Ülkü dergisinin idaresini üstlenmesinden sonra folklora da büyük ağırlık verilir. Ahmet Kutsi Tecer'in:
"Orda bir köy var uzakta O köy bizim köyümüzdür"
diye başlayan şiiri, halkçı şairlere tek bir hedef gösterir: Köy. Ancak, bu köyü konu alan şiir zevki halkevleri ve dergileri vasıtasıyla bütün ülkede yaygınlaşır. Ahmet Kutsi, köye, folklora ait bütün değerleri ortaya çıkarırken, Halk şiiri geleneğinin son büyük temsilcisini, Aşık Veysel ŞA TIROĞLU'nu keşfeder. Küçük yaşta gözlerini kaybeden şairin bütün dünyayı diğer duyularıyla idraki, köyün dar çerçevesinin ötesinde insanın ebedi özlemlerini dile getiren bu şiirler çok sevilmiş, taklit edilmiş ve halk şiiri geleneğinin ölümsüzlüğüne delil sayılmıştır. Ancak Aşık Veysel' den sonra gelen halk şairlerinde aynı gücü bulmak mümkün deği1dir."
"Folklor malzemesini en başarılı bir şekilde şiirimizde kullanan önemli bir isim de, Ressam Bedri Rahmi EYÜBOĞLU'dur (1911*1975). O folklor ile modem sanatı coşkun bir heyecan İle hem resimde hem de şiirde birleştirerek orijinal ve başarılı örnekler vermiştir. Resimleriyle şiirleri arasında büyük bir yakınlık vardır. Renk' duygusu çok kuvvetli olan şair, hem şiirde hem resimde renk uyumuna büyük önem verir. Renklerden bahseden ve onları hayatın bin bir durumu, duyguları ve eşyalar ile birleştiren şairdir.
"Çocukluk ve masal, hayatı değiştirme vasıtaları olarak, Bedri Rahmi'nin şiirine hakimdir. Halk sanatından, folklordan aldığı bazı unsurları da kendi orijinal imajlarıyla şiirine yerleştirerek kendi tarzını geliştirir."

MİSTİK ŞAİRLER
Nazım Hikmet'in başını çektiği, insanın manevi taraflarının 'ihmal edildiği Marksist şiir anlayışına karşı bir kısım şairler, insanın manevi taraflarının olduğunu savunmuşlardır. "Hareket noktası olarak Memleket edebiyatını alan şairler, görünen manzara ve insanların bir de görünmeyen iç alemlerini, ferdi duyuşlarını da anlatmak istediler. Öz Şiir peşinde gidenlerin başlangıç noktasını teşkil eden bu şairlerden Necip Fazıl, mistik ve dini bir heyecana kapılır. Felsefeyle meşguliyeti dolayısıyla aşma fikrine ulaşan, görünenin ardını araştıran ve mistik bir anlayışı geliştiren Necip Fazıl KISAKÜREK 1930 sonlarında Nazım Hikmetin tam karşısında görülür. O da Halk şiiri geleneğinden hareket etmiş, heceyi kullanmış, Batı şiiriyle kendi geleneğimizi birleştirmeye çalışmıştır. Felsefeye duyduğu merak bir çeşit mistik anlayış ve duyuşa yöneltmiştir.
Aç kapıyı haber ver
Ötenin ötesinden
Diyerek ötelerin sırlarını kurcalayan şair, zaman zaman mazoşist bir ruhun ifadesi olan melo-dramatik şiirler söylemiştir.
"Mistik akım, en orijinal örneklerinden birini Asaf Halet ÇELEBİ'nin şiirlerinde gösterir. Daha sonraları da Sezai KARAKOÇ gibi dindar şairler İkinci Yeni Akımı içinde, insanın iç dünyasının karmaşıklığını kurtaracak esrarlı gücü sızdırmaya çalışırlar.