Ben doğa olsaydım ile ilgili komik bir tiyatro  lütfen.



Sagot :


Bir odada baba gazetesini okumakta,anne ve çocuk da camdan dışarı seyretmektedirler



ORHAN: Anne,niçin bu denizde yunus balıkları yok?



ANNE: Çünkü denizimiz temiz değil canım



ORHAN: Sen hiç yunus balığı gördün mü anne?



ANNE: Evet…Ben çocukken burada yunus balıkları vardı Hem de o kadar sık görürdük ki



ORHAN: Ne güzel!Oysa şimdi küçük balıklar bile çıkmıyor 



ANNE: Haklısın canımBu hepimizin suçuBize verilen en güzel armağanı,doğayı , düşüncesizce kullanıyoruzKüçük balık deyince hiç unutamadığım bir anımı anlatmamı ister misin?



ORHAN: Evet ne olur anlat anneciğim



ANNE: 9 yaşındaydımHaziran ayının ilk günleriydiBabaannem ve annem doktora gitmişlerdiAma güzel bir nedeni vardı doktora gitmelerininYakın bir zaman içinde teyzen aramıza katılacaktıBen de sokakta arkadaşlarımla oynuyor ve onların gelmesini bekliyordumBu arada denizde o kadar çok sandal vardı ki…Çok balık çıktığını duymuştukSandalların birinden diğerine atlayarak denizin üstünde ilerleyebilirdin…



ORHAN: İnanmıyorum anne…



ANNE: Evet canım derken arkadaşım Yıldırım bağırmaya başladı

“Heeey! Kıyıdaki balıklara bakın…”

Hep beraber deniz kıyısına koştukAman Allahım gerçekten hemen suyun başladığı yerden itibaren deniz hop hop atlayan balıklarla doluyduÇocuklar evlerine koşuyor birer tepsi alıp geliyor,içini balıkla dolduruyor tepsiyi eve boşaltıp tekrar geliyorduİnanılmayacak kadar güzeldiHepimiz el şaklatıyor sevinç çığlıkları atıyordukBu 20-25 dakika kadar sürdüSonra körfeze büyük balıkların girdiğini ve onlardan kaçan küçük balıkların kıyıya vurduğunu söylediler Rüya gibiydi



Çocuk gözlerini kocaman açmış ,heyecanla dinliyordu



ORHAN: Anneciğim gerçekten rüya gibi…Ne kadar şanslısın



ANNE: Ben de şanslı olduğumu düşünüyorumAma buna sevinemiyorum hayatım



ORHAN: Niçin ?



ANNE: Çünkü ben bunları senin ve arkadaşlarının da yaşamasını isterdimHatta senin çocuğunun da…Oysa şimdi hepinizin adına o kadar endişeleniyorum ki…



ORHAN: Bugün sınıfta biz de çevre temizliğini işledik anneciğim Denizlerimizin, ormanlarımızın nasıl yok olduğunu anlattı öğretmenimiz



ANNE: Üzücü değil mi?



ORHAN: Hem de nasıl

Öğretmenimiz sınıfta bir slayt gösterisi izletti bize Akciğer kanseri olan bir insanın ciğeri ile sağlam bir insanın ciğerinin resimleri vardı slayttaÖğretmenimiz :

“Çocuklar hasta olan ciğere sahip bir insanın ömrü bitmek üzeredirOysa sağlam bir ciğerle daha sağlıklı ve güzel günler geçirilebilirOrmanlarımız da ülkemizin ciğerleri gibidirYarınlarımızın güzel olmasını istiyorsak ormanlarımıza gözümüz gibi bakmalıyız”,dedi



ANNE: Bu çok çarpıcı bir örnek Orhan



ORHAN: Evet anneciğim Gerçekten hepimiz ormanlarımızın değerini çok iyi anladıkSonra öğretmenimiz oturduğunuz çevrede hangi ağaçlar var diye sordu 



Konuşmanın başından beri sadece başıyla onay vererek dinleyen babası söze karıştı:



BABA: Ooo sen ne çok ağaç ismi söylemişsindir Orhancan



ORHAN: Evet babacığım!Kestane,kavak,kiraz,incir,erik diye sayıyordum ki Öğretmenimiz “Orhancan siz nerede oturuyorsunuz”diye sordu?

Ben de ormanda deyince tüm arkadaşlarım gülmeye başladı



Anne ve babası gülümsedi



ANNE: Peki sen onların bu davranışlarından dolayı üzüldün mü?



ORHAN: Hayır anneciğimAslına bakarsanız çoğu zaman burada oturduğumuz için üzülüyordumÇünkü hiç arkadaşım yokCanım çok sıkılıyorAma öğretmenimizin anlattıklarından sonra şanslı bir çocuk olduğumu düşündümBir çok arkadaşım daha kirazın bile nerede yetiştiğini bilmiyorken ben kestane ağacından dökülen kirpileri bahçemizden topluyorum sonbahar geldiğinde…Ve ormanlarımız tükenirken benim böyle bir yerde yaşıyor olmam şans



ANNE: Böyle düşünüyor olman bizi çok mutlu etti ,oğlum dedi anne ve babası birbirlerine gülümseyerek



ORHAN: Anneciğim beni rahatsız eden bir şey var yalnız…



ANNE: Söyle bakalım



ORHAN: Hani hafta sonları dağlara doğru yürüyüşe çıkıyoruz yaGeçen sefer gittiğimiz yerde çıplak bir bölge vardıSanki ağaçlar kendiliğinden kuruyarak değil de kesilerek yok edilmiş gibiydi,orada



ANNE: Bu çok üzücü ama yavrum ne yazık ki gerçekBazı insanlar para kazanmak için bunu yapıyorlarÇocuklarının geleceğini kendi elleriyle söndürüyorlarHırsızlık sadece para çalmak ,araba çalmak,baklava çalmak değildir en büyük hırsızlık ülkenin,çocuklarımızın geleceğini çalmaktır



Orhan’ın gözleri dolmuştu



ORHAN: Anneciğim ben en çok hangi rengi sevdiğime karar verdim,dedi içini çekerek



ANNE: Hangi rengi?



ORHAN: Yeşili anneciğimEn çok yeşili seviyorum



IIBÖLÜM



Orhan ertesi gün okula giderİlk dersleri Hayat bilgisidirÖğretmenleri sınıfa girer



ÖĞRETMEN: Günaydın çocuklar



ÖĞRENCİLER: Sağ ol!



Orhan annesinin anlattıklarını bir an önce sınıftaki arkadaşlarıyla ve öğretmeniyle paylaşmak istemektedirSöz hakkı ister ve annesinin anlattıklarından bahseder



ORHAN: Biliyor musunuz öğretmenim,eskiden bu denizde o kadar çok balık varmış ki annemler kovayla toplarlarmış



Yine bütün arkadaşları gülmeye başlarBu sefer öğretmeni sınıfı susturur



ÖĞRETMEN: Durun bakalım çocuklar!Arkadaşınız doğru söylüyor o günleri ben de hatırlıyorum



Bu sefer hepsinin yüzünde bir şaşkınlık oluşur



ÖĞRENCİLER: Sahi mi öğretmenim?



Derler hep bir ağızdan



ÖĞRETMEN: Evet ,bizler yani insanlar dünyanın en akıllı ,en güçlü varlıklarıyız Bu gücümüzü bize sunulan değerleri arttırmak için kullanacağımıza yok etmek için kullandık yıllarcaVe yavaş yavaş sularımızı ,ormanlarımızı kısacası bize can veren her şeyi tüketmeye başladık



Cansel parmak kaldırdı



ÖĞRETMEN: Söyle Cansel



CANSEL: Çok mu geç kaldık öğretmenim…



ÖĞRETMEN: Hayır yavrumZararın neresinden dönersek kardırYani hala bir şeyler yapma şansımız var sizler için…



Hepsi bir ağızdan 



ÖĞRENCİLER: Ne yapmalıyız öğretmenim?



Derler



ÖĞRETMEN: Öncelikle “adam sendecilikten” vazgeçmeliyiz



YAŞAR: O ne demek öğretmenim













 

Bir odada baba gazetesini okumakta,anne ve çocuk da camdan dışarı seyretmektedirler



ORHAN: Anne,niçin bu denizde yunus balıkları yok?



ANNE: Çünkü denizimiz temiz değil canım



ORHAN: Sen hiç yunus balığı gördün mü anne?



ANNE: Evet…Ben çocukken burada yunus balıkları vardı Hem de o kadar sık görürdük ki



ORHAN: Ne güzel!Oysa şimdi küçük balıklar bile çıkmıyor 



ANNE: Haklısın canımBu hepimizin suçuBize verilen en güzel armağanı,doğayı , düşüncesizce kullanıyoruzKüçük balık deyince hiç unutamadığım bir anımı anlatmamı ister misin?



ORHAN: Evet ne olur anlat anneciğim



ANNE: 9 yaşındaydımHaziran ayının ilk günleriydiBabaannem ve annem doktora gitmişlerdiAma güzel bir nedeni vardı doktora gitmelerininYakın bir zaman içinde teyzen aramıza katılacaktıBen de sokakta arkadaşlarımla oynuyor ve onların gelmesini bekliyordumBu arada denizde o kadar çok sandal vardı ki…Çok balık çıktığını duymuştukSandalların birinden diğerine atlayarak denizin üstünde ilerleyebilirdin…



ORHAN: İnanmıyorum anne…



ANNE: Evet canım derken arkadaşım Yıldırım bağırmaya başladı

“Heeey! Kıyıdaki balıklara bakın…”

Hep beraber deniz kıyısına koştukAman Allahım gerçekten hemen suyun başladığı yerden itibaren deniz hop hop atlayan balıklarla doluyduÇocuklar evlerine koşuyor birer tepsi alıp geliyor,içini balıkla dolduruyor tepsiyi eve boşaltıp tekrar geliyorduİnanılmayacak kadar güzeldiHepimiz el şaklatıyor sevinç çığlıkları atıyordukBu 20-25 dakika kadar sürdüSonra körfeze büyük balıkların girdiğini ve onlardan kaçan küçük balıkların kıyıya vurduğunu söylediler Rüya gibiydi



Çocuk gözlerini kocaman açmış ,heyecanla dinliyordu



ORHAN: Anneciğim gerçekten rüya gibi…Ne kadar şanslısın



ANNE: Ben de şanslı olduğumu düşünüyorumAma buna sevinemiyorum hayatım



ORHAN: Niçin ?



ANNE: Çünkü ben bunları senin ve arkadaşlarının da yaşamasını isterdimHatta senin çocuğunun da…Oysa şimdi hepinizin adına o kadar endişeleniyorum ki…



ORHAN: Bugün sınıfta biz de çevre temizliğini işledik anneciğim Denizlerimizin, ormanlarımızın nasıl yok olduğunu anlattı öğretmenimiz



ANNE: Üzücü değil mi?



ORHAN: Hem de nasıl

Öğretmenimiz sınıfta bir slayt gösterisi izletti bize Akciğer kanseri olan bir insanın ciğeri ile sağlam bir insanın ciğerinin resimleri vardı slayttaÖğretmenimiz :

“Çocuklar hasta olan ciğere sahip bir insanın ömrü bitmek üzeredirOysa sağlam bir ciğerle daha sağlıklı ve güzel günler geçirilebilirOrmanlarımız da ülkemizin ciğerleri gibidirYarınlarımızın güzel olmasını istiyorsak ormanlarımıza gözümüz gibi bakmalıyız”,dedi



ANNE: Bu çok çarpıcı bir örnek Orhan



ORHAN: Evet anneciğim Gerçekten hepimiz ormanlarımızın değerini çok iyi anladıkSonra öğretmenimiz oturduğunuz çevrede hangi ağaçlar var diye sordu 



Konuşmanın başından beri sadece başıyla onay vererek dinleyen babası söze karıştı:



BABA: Ooo sen ne çok ağaç ismi söylemişsindir Orhancan



ORHAN: Evet babacığım!Kestane,kavak,kiraz,incir,erik diye sayıyordum ki Öğretmenimiz “Orhancan siz nerede oturuyorsunuz”diye sordu?

Ben de ormanda deyince tüm arkadaşlarım gülmeye başladı



Anne ve babası gülümsedi



ANNE: Peki sen onların bu davranışlarından dolayı üzüldün mü?



ORHAN: Hayır anneciğimAslına bakarsanız çoğu zaman burada oturduğumuz için üzülüyordumÇünkü hiç arkadaşım yokCanım çok sıkılıyorAma öğretmenimizin anlattıklarından sonra şanslı bir çocuk olduğumu düşündümBir çok arkadaşım daha kirazın bile nerede yetiştiğini bilmiyorken ben kestane ağacından dökülen kirpileri bahçemizden topluyorum sonbahar geldiğinde…Ve ormanlarımız tükenirken benim böyle bir yerde yaşıyor olmam şans



ANNE: Böyle düşünüyor olman bizi çok mutlu etti ,oğlum dedi anne ve babası birbirlerine gülümseyerek



ORHAN: Anneciğim beni rahatsız eden bir şey var yalnız…



ANNE: Söyle bakalım



ORHAN: Hani hafta sonları dağlara doğru yürüyüşe çıkıyoruz yaGeçen sefer gittiğimiz yerde çıplak bir bölge vardıSanki ağaçlar kendiliğinden kuruyarak değil de kesilerek yok edilmiş gibiydi,orada



ANNE: Bu çok üzücü ama yavrum ne yazık ki gerçekBazı insanlar para kazanmak için bunu yapıyorlarÇocuklarının geleceğini kendi elleriyle söndürüyorlarHırsızlık sadece para çalmak ,araba çalmak,baklava çalmak değildir en büyük hırsızlık ülkenin,çocuklarımızın geleceğini çalmaktır



Orhan’ın gözleri dolmuştu



ORHAN: Anneciğim ben en çok hangi rengi sevdiğime karar verdim,dedi içini çekerek



ANNE: Hangi rengi?



ORHAN: Yeşili anneciğimEn çok yeşili seviyorum



IIBÖLÜM



Orhan ertesi gün okula giderİlk dersleri Hayat bilgisidirÖğretmenleri sınıfa girer



ÖĞRETMEN: Günaydın çocuklar



ÖĞRENCİLER: Sağ ol!



Orhan annesinin anlattıklarını bir an önce sınıftaki arkadaşlarıyla ve öğretmeniyle paylaşmak istemektedirSöz hakkı ister ve annesinin anlattıklarından bahseder



ORHAN: Biliyor musunuz öğretmenim,eskiden bu denizde o kadar çok balık varmış ki annemler kovayla toplarlarmış



Yine bütün arkadaşları gülmeye başlarBu sefer öğretmeni sınıfı susturur



ÖĞRETMEN: Durun bakalım çocuklar!Arkadaşınız doğru söylüyor o günleri ben de hatırlıyorum



Bu sefer hepsinin yüzünde bir şaşkınlık oluşur



ÖĞRENCİLER: Sahi mi öğretmenim?



Derler hep bir ağızdan



ÖĞRETMEN: Evet ,bizler yani insanlar dünyanın en akıllı ,en güçlü varlıklarıyız Bu gücümüzü bize sunulan değerleri arttırmak için kullanacağımıza yok etmek için kullandık yıllarcaVe yavaş yavaş sularımızı ,ormanlarımızı kısacası bize can veren her şeyi tüketmeye başladık



Cansel parmak kaldırdı



ÖĞRETMEN: Söyle Cansel



CANSEL: Çok mu geç kaldık öğretmenim…



ÖĞRETMEN: Hayır yavrumZararın neresinden dönersek kardırYani hala bir şeyler yapma şansımız var sizler için…



Hepsi bir ağızdan 



ÖĞRENCİLER: Ne yapmalıyız öğretmenim?



Derler



ÖĞRETMEN: Öncelikle “adam sendecilikten” vazgeçmeliyiz