hüma kuşu hikayesi acilll



Sagot :

Başına konduğu kimseye mutluluk getirdiğine inanılması sebebi ile[4] talih kuşu veya devlet kuşu olarak da isimlendirilir.[6] Bunun kaynağı eskiden bir hükümdar ölünce halkın bir meydanda toplandığı ve Hüma'nın başına konduğu ya da gölgesinin üzerine düştüğü kişinin hükümdar olduğuna dair halk inancıdır.Hümayun kelimesinin hükümdar, padişah anlamlarını alması ve Hüma'ya devlet kuşu denmesi Hümâ'nın gölgesi ile ilgili bu inançlar sebebi iledir. Hüma'nın canlısının asla yakalanamayacağı ve Hüma'yı bilerek öldüren kişinin kırk gün içinde öleceği de yaygın inançlar arasındadır.[1] Bazı yorumlarda, Hüma'nın Feniksgibi birkaç yüzyılda küllerinden yeniden doğmak için kendini yakarak tükettiği de ifade edilir.

“HUMA KUŞU”
HİKAYESİ

 Bu türkünün hikayesi; Erzurum’un Ilıca
nahiyesine bağlı Tikkir (Çiğdemli) köyünde geçmektedir.  Mustafa ve Gülbahar’ın
dillere destan aşklarını bilmeyen yoktur. Sevda çeken bu gençlerin ailelerinin
rızası ile evlenmelerine izin verilir ve evlenirler. Fakat beraberlikleri ne
kadar sürmüş bilinmez.

Seferberlik ilan edilmiş ülkedeki tüm gençler; okuyan,
okumayan tümü askere çağrılmıştır.  Vatan borcu namus borcudur. Bu kutsal
görevden geri kalmak olur mu?  Mustafa sevdasını evde koyarak ayrılır. Bu
ayrılık o günlerde ölüme gitmek gibi bir şey… Belkide bir daha Gülbahar’ını
göremeyecek, gülüm diye; doya doya koklayamayacaktır. 
Gülbahar’ın ise
iki gözü iki çeşmedir; ama elden ne gelir ki?  Nice kahraman, fedakar Türk
Kızları gibi o da Mustafa’ sını uğurlamıştır askere,  gidiş o
gidiştir… 
 Aradan yıllar geçer fakat hiçbir haber gelmez. Öldü mü,
kaldı mı? Kimse bir şey bilmez.

Ev halkı artık Mustafa’ dan umutlarını kesmiştir…Gülbahar her
sabah kalktığında bahçeye çıkar yavuklusunun yoluna uzun uzun bakarak geleceği
günü bekler. Bekler ama; ne gelen var nede haber… Gülbahar her geçen gün
erimiş, erimiş hatta  ağlaya ağlaya göz pınarları da kurumuştur. Gelinlerinin bu
durumu kaynanasını ve kayınbabasını çok üzmektedir. Kayınbabası Gülbahar’ ın her
sabah
 yavuklusunun yolunu gözlemesine, uçan kuşlardan haber
istemesine o kadar üzülür ki; dayanamaz ve bu ağıtı yakar.

 Huma kuşu yuvasından havalanan ve çok yükseklerde günlerce
uçan bir kuştur. Mustafa’yı da Huma kuşuna benzetir ve huma kuşunun haberci bir
kuş olmasına atıf ederek başlar söylemeye.

Huma Kuşu
yükseklerden seslenir
Yar koynunda bir çift suna beslenir
Sen ağlama
kirpiklerin ıslanır
Ben ağlim ki belki gönül uslanır.

Not: "Yar Koynunda birçift suna
beslenir." ifadesi; gelinin iki çocuğuna yanı torunlarına atıftır.  

Gülbahar da kayınbabasının bu
dörtlüğüne nazire olarak aşağıdaki dizelerle karşılık verir.

Sen bağ ol
ki ben bahçende gül olim
Layık mıdır yanim yanim kül olim
Sen ağam ol ben
kapında kul olim
Koy desinler buda bunun kuludur