muhibbi(kanuni sultan selim) kimdir?



Sagot :

Hayatı:
Yavuz Sultan Selim'in oğlu Kanunî Sultan Süleyman,batı kaynaklarında Magnificent, Magnifique, Grand Turc, Der Prachtige ünvanlarıyla geçer, ilk öğrenimini Trabzon'da tamamlayan Sultan Süleyman, on beş yaşında sancakbeyi olmuş, 1520 yılında babasının ölümü üzerine tahta geçmiştir.Kanûnî'nin idareciliği,hükümdarlığı,her biri başlı başına bir büyük olay değerindeki çok sayıda seferleri ve zaferleri hakkında tarih kaynaklan yeterli bilgiler vermektedir. Burada kırk altı yıllık saltanatının on yılı aşkın bir zamanının seferde geçtiğini, büyük zaferlere imza attığını, yapılan seferlerin siyasi ve askerî hazırlıkları ile fethedilen yerlerin maddi ve manevi imanının padişahın bütün hayatını kapladığını belirtmek yeterli olacaktır.

Yaşadığı asrın ve Osmanlı Devleti'nin son büyük padişahı olan Kanunî Sultan Süleyman; "Muhibbî" mahlâsıyla kaleme aldığı şiirleri, bu şiirlerde gösterdiği şairlik kudreti bakımından da "muhteşem" bir şahsiyet olarak karşımıza çıkıyor. Kırk altı yıl süren saltanatı döneminde; at sırtından inme fırsatı bulamayan, seferlerle, zaferlerle, bitmez tükenmez devlet işleriyle uğraşıp didinen "Muhteşem Süleyman"ın şiire de zaman ayırabilmesi, sayısız şiirler kaleme alması, divanlar düzenlemesi, dilden dile asırlarca dolaşacak mısralar yazabilmesi, onun bu alanda da "muhteşem" oluşunu ortaya koyuyor.

Büyük şair, büyük padişah Kanunî, babası Yavuz Sultan Selim gibi her tür şiirden anlayan; âlim ve şairlere büyük önem veren, onları himayesine almaktan, onlarla dost, arkadaş olmaktan büyük bir zevk alan yüce bir yaratılışa sahipti. Şairler sultanı Bakî gibi dönemin önde gelen şairleriyle karşılıklı şiir sohbetlerinde bulunmak, beğendiği şiirlere nazireler yazmak, şiirlerinin diğer şairlerce özellikle Bakî tarafından beğenilmesi, onu son derece mutlu ediyordu.
Bakî, dostlarından birine gönderdiği bir mektupta padişahtan övgü ile bahsediyor: "ebyât-ı şerîfesi Bî-misl ü bî-hemtâ vâki olduğundan gayrı hususa
Eğrilik olsa aceb mi kâfiri mihrâbda
beyt-i şerîfi vallahulazîm bir mertebe ser-âmed beytdür ki asla nazîre mümkün degüldür." diyordu. Ayrıca bu şiire iki nazîre söylediğini; bunu da "Yenilen oyuna doymaz." sözüyle açıklayarak, daha fazla karşılık verecek kud¬retinin olmadığını belirtiyordu.

Padişah şairlerin ve diğer divan şairlerinin en çok şiir yazanları içerisinde ilk sırayı verebileceğimiz Kanunî Sultan Süleyman'ın 3000 civarında şiiri bulunmaktadır.

Bu şiirler içerisinde dil, duygu ve içerik açısından henüz gelişmemiş ilk şiirleri yanında; padişah olup büyük şairlere yakınlaşması sonucunda ortaya çıkan olgun ve sanat zevkini ortaya koyan şiirlerine bakınca, Kanunî'nin ne derece ince duygu ve düşünceler şairi olduğunu görüyoruz.Yazdığı aşk, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri ve yıllarca gönüllerden silinmeyen, atasözü gibi dilden dile dolaşan şiirleri yanında, şairlik gücünü ortaya koyan ve divan şiirinin bütün incelikleriyle söylenmiş şiirleri Muhibbî divanının büyük bir bölümünü kapsamaktadır. Bunlar arasında;

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi

beytiyle başlayan muhteşem gazeli hâlâ güncelliğini koruyan eşsiz şiirleri arasındadır.
Duygusal yönünün ağır bastığını gözlemlediğimiz Kanunî Sultan Süleyman, bir o kadar da talihsiz bir baba idi. Kuvvetli bir dil ve edebiyat kültürü ile yetiştirdiği oğulları Mustafa, Bâyezid, Selim, Cihangir aynı zamanda şiirle uğraşan şehzadelerdi. Küçük yaşlarda ölen oğlu Şehzade Mehmed için söylediği, "Şehzadeler güzidesi Sultan Muhammed'üm" (H.950) tarih mısraı ünlüdür. Bu tarihten on yıl sonra da oğlu Mustafa'yı idam ettirmek zorunda kalan talihsiz baba, oğulları Bayezid ve Selim arasındaki taht kavgalarından da huzursuz olmuştu.

3000 civarında şiire imzasını atan büyük padişah yıllar boyu etkisini günümüze kadar taşıdığı gibi; eşsiz beyitlerini ortaya koyarken divan şiirinin bilinen ustalarının etkilerini de şiirine yansıtmış, onlardan aldığı ilhamla bu büyük divanını oluşturmuştur. Kanunî'yi etkileyen şairler arasında hemen hiç yanından eksik etmek istemediği şairler sultanı Bakî ile klasik şiirin büyük ustası Fuzûli başta gelmektedir. Ahmet Paşa, Necati, Hayali gibi usta şairlerin izlerini de Muhibbî'de görmek mümkündür. Kanûni'nin bazı şiirlerinden İran şairlerinden ne derece etkilendiğini görmek mümkündür. Hafız, Cami, Selman, Nevâyi, Nizami, Şeyh Attar gibi şairleri sevip okuduğunu, yer yer onlardan söz ettiğini, hatta Farsça şiirler yazabilecek kadar onları benimsediğini, dillerini öğrendiğini biliyoruz. Zaman zaman onlara özenen şair, yeri gelince onlardan daha ilerde olduğunu, onların beğenisini kazandığını söylemekten kendini alamaz :

Husrev ü Hafız ider şi'r-i Muhibbî'ye pesend
Câmi tahsîn ide ger görse bu nazm-ı hasenüm
Muhibbî'nin etkilediği şairler arasında Mesihi, Sevdâyi, Ulvi gibi şairler başta gelmektedir.

Yaşadığı dönem: 16.yy - Anadolu

Kanuni Sultan Süleyman'ın eserlerinde kulandığı takma ad (mahlas).

Hayatı:
Yavuz Sultan Selim'in oğlu Kanunî Sultan Süleyman,batı kaynaklarında Magnificent, Magnifique, Grand Turc, Der Prachtige ünvanlarıyla geçer, ilk öğrenimini Trabzon'da tamamlayan Sultan Süleyman, on beş yaşında sancakbeyi olmuş, 1520 yılında babasının ölümü üzerine tahta geçmiştir.Kanûnî'nin idareciliği,hükümdarlığı,her biri başlı başına bir büyük olay değerindeki çok sayıda seferleri ve zaferleri hakkında tarih kaynaklan yeterli bilgiler vermektedir. Burada kırk altı yıllık saltanatının on yılı aşkın bir zamanının seferde geçtiğini, büyük zaferlere imza attığını, yapılan seferlerin siyasi ve askerî hazırlıkları ile fethedilen yerlerin maddi ve manevi imanının padişahın bütün hayatını kapladığını belirtmek yeterli olacaktır.

Yaşadığı asrın ve Osmanlı Devleti'nin son büyük padişahı olan Kanunî Sultan Süleyman; "Muhibbî" mahlâsıyla kaleme aldığı şiirleri, bu şiirlerde gösterdiği şairlik kudreti bakımından da "muhteşem" bir şahsiyet olarak karşımıza çıkıyor. Kırk altı yıl süren saltanatı döneminde; at sırtından inme fırsatı bulamayan, seferlerle, zaferlerle, bitmez tükenmez devlet işleriyle uğraşıp didinen "Muhteşem Süleyman"ın şiire de zaman ayırabilmesi, sayısız şiirler kaleme alması, divanlar düzenlemesi, dilden dile asırlarca dolaşacak mısralar yazabilmesi, onun bu alanda da "muhteşem" oluşunu ortaya koyuyor.

Büyük şair, büyük padişah Kanunî, babası Yavuz Sultan Selim gibi her tür şiirden anlayan; âlim ve şairlere büyük önem veren, onları himayesine almaktan, onlarla dost, arkadaş olmaktan büyük bir zevk alan yüce bir yaratılışa sahipti. Şairler sultanı Bakî gibi dönemin önde gelen şairleriyle karşılıklı şiir sohbetlerinde bulunmak, beğendiği şiirlere nazireler yazmak, şiirlerinin diğer şairlerce özellikle Bakî tarafından beğenilmesi, onu son derece mutlu ediyordu.
Bakî, dostlarından birine gönderdiği bir mektupta padişahtan övgü ile bahsediyor: "ebyât-ı şerîfesi Bî-misl ü bî-hemtâ vâki olduğundan gayrı hususa
Eğrilik olsa aceb mi kâfiri mihrâbda
beyt-i şerîfi vallahulazîm bir mertebe ser-âmed beytdür ki asla nazîre mümkün degüldür." diyordu. Ayrıca bu şiire iki nazîre söylediğini; bunu da "Yenilen oyuna doymaz." sözüyle açıklayarak, daha fazla karşılık verecek kud¬retinin olmadığını belirtiyordu.

Padişah şairlerin ve diğer divan şairlerinin en çok şiir yazanları içerisinde ilk sırayı verebileceğimiz Kanunî Sultan Süleyman'ın 3000 civarında şiiri bulunmaktadır.

Bu şiirler içerisinde dil, duygu ve içerik açısından henüz gelişmemiş ilk şiirleri yanında; padişah olup büyük şairlere yakınlaşması sonucunda ortaya çıkan olgun ve sanat zevkini ortaya koyan şiirlerine bakınca, Kanunî'nin ne derece ince duygu ve düşünceler şairi olduğunu görüyoruz.Yazdığı aşk, heyecan, kahramanlık ve tefekkür şiirleri ve yıllarca gönüllerden silinmeyen, atasözü gibi dilden dile dolaşan şiirleri yanında, şairlik gücünü ortaya koyan ve divan şiirinin bütün incelikleriyle söylenmiş şiirleri Muhibbî divanının büyük bir bölümünü kapsamaktadır. Bunlar arasında;

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi

beytiyle başlayan muhteşem gazeli hâlâ güncelliğini koruyan eşsiz şiirleri arasındadır.
Duygusal yönünün ağır bastığını gözlemlediğimiz Kanunî Sultan Süleyman, bir o kadar da talihsiz bir baba idi. Kuvvetli bir dil ve edebiyat kültürü ile yetiştirdiği oğulları Mustafa, Bâyezid, Selim, Cihangir aynı zamanda şiirle uğraşan şehzadelerdi. Küçük yaşlarda ölen oğlu Şehzade Mehmed için söylediği, "Şehzadeler güzidesi Sultan Muhammed'üm" (H.950) tarih mısraı ünlüdür. Bu tarihten on yıl sonra da oğlu Mustafa'yı idam ettirmek zorunda kalan talihsiz baba, oğulları Bayezid ve Selim arasındaki taht kavgalarından da huzursuz olmuştu.

3000 civarında şiire imzasını atan büyük padişah yıllar boyu etkisini günümüze kadar taşıdığı gibi; eşsiz beyitlerini ortaya koyarken divan şiirinin bilinen ustalarının etkilerini de şiirine yansıtmış, onlardan aldığı ilhamla bu büyük divanını oluşturmuştur. Kanunî'yi etkileyen şairler arasında hemen hiç yanından eksik etmek istemediği şairler sultanı Bakî ile klasik şiirin büyük ustası Fuzûli başta gelmektedir. Ahmet Paşa, Necati, Hayali gibi usta şairlerin izlerini de Muhibbî'de görmek mümkündür. Kanûni'nin bazı şiirlerinden İran şairlerinden ne derece etkilendiğini görmek mümkündür. Hafız, Cami, Selman, Nevâyi, Nizami, Şeyh Attar gibi şairleri sevip okuduğunu, yer yer onlardan söz ettiğini, hatta Farsça şiirler yazabilecek kadar onları benimsediğini, dillerini öğrendiğini biliyoruz. Zaman zaman onlara özenen şair, yeri gelince onlardan daha ilerde olduğunu, onların beğenisini kazandığını söylemekten kendini alamaz :

Husrev ü Hafız ider şi'r-i Muhibbî'ye pesend
Câmi tahsîn ide ger görse bu nazm-ı hasenüm
Muhibbî'nin etkilediği şairler arasında Mesihi, Sevdâyi, Ulvi gibi şairler başta gelmektedir.