her zaman soruyorum.hep de yanlış cevap  veriyorsunuz. somut resim nedir???????????????? öz ve açıklayıcı olsun yoksa şikayet ederim!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!



Sagot :

Soyut resim; genel anlamıyla doğada varolan gerçek nesneleri betimlemek yerine, biçimler ve renklerin, temsili olmayan veya öznel kullanımı ile yapılan sanata denir. Nonfigüratif sanat terimi ile değişmeli olarak kullanılır. 20. yüzyıl başında bu terim, gerçek biçimleri sadeleştirilmiş veya değiştirilmiş halleriyle imgelere indirgeyen Kübist ve Fütürist sanatı tanımlamak için de kullanılmıştır.

Somut Sanat

Hollandalı sanatçı teorisyen, De Stijl ve Elemanterizm hareketinin kurucusu Theo Van Doesburg, Art Concret’in Nisan 1930 tarihli yazısında çıkan “Somut Sanat’ın Temeli” manifestosunda Somut Sanat’ı şöyle tanımlıyordu:
İlan ediyoruz ki:
1) Sanat evrenseldir.
2) Sanat eseri, uygulanmadan önce zihin tarafından tamamen üstüne düşünülerek kavranmış olmalı ve öyle oluşturulmalıdır. Doğanın formel özelliklerinden, bedensel zevklerden ya da duygusallıktan başka hiçbir şeyi içermemelidir. Bir lirizmi, dramatizmi, sembolizmi, vb. dışlamaktan yanayız.
3) Resim bütünüyle saf plastik öğelerden, yani düzlemler ve renklerden kurulmalıdır. Resimsel bir öğenin “kendisi”nden başak bir önemi yoktur ve bu yüzden resmin “kendisi”nden başka anlamı olmamalıdır.
4) Resmin -ve öğelerinin- kuruluşu basit ve görsel açıdan denetlenebilir olmalıdır.
5) Teknik mekanik, yani kesin, anti izlenimci olmalıdır 6) Mutlak berraklık için çaba harcanmalıdır.
Manifestoda ana hatlarıyla konduğu üzere soyut sanat anlayışı, 1930’lardan 1950’lere kadar çalışmalarını “Somut” olarak isimlendiren çeşitli sanatçıların ana çıkış noktasıydı.
Manifesto, Somut Sanat’ı geniş bir yelpazedeki yeni figüratif üsluplardan, soyut sanatın Vasily Kandisky’nin anlatımcı soyutlaması ve doğadan soyutlanmış eserler, ya da soyutlanmış doğa gibi belli formlardan başarıyla ayırmaktaydı.
Somut Sanat’ta duygusal milliyetçi ya da romantik hiçbir öğeye yer yoktu. Kökleri Süprematizm, Konstrüktivizm, De Stijl ve Van Doesburg’un elementerizminde yatarken, amacı evrensel düzeyde berrak, sürrelistlerin iddia ettiği gibi irrasyonel zihnin değil, illüzyonizmden ya da sembolizmden kurtulmuş bir sanatçının bilinçli, rasyonel zihninin ürünlerini ortaya koymaktı. Sanat, tinsel ya da siyasal fikirlerin aracı olmaktan ziyade kendisi için bir varlık olacaktı. Pratikte bu terim hem resim hem de heykeldeki geometrik soyutlamacılıkta eşanlamlıydı. Sanat eserlerinde gerçek malzemelerle gerçek mekân ızgaralara geometrik şekillere ve düz yüzeylere duyulan sevgi vurgulanıyordu. Sanatçıların esin kaynaklarıysa genellikle bilimsel kavramlar ya da matematik formülleriydi.
Somut sanat, Van Doesburg’un 1931’de ölümüne rağmen önemli bir ivme kazandı. Birincisi onu Soyutlama-Yaratma grubu destekledi; 1936’da dağılışına kadar da İsviçre’li sanatçı ve mimar, eski Bauhaus öğrencilerinden Max Bill (1908-1994) tarafından geliştirildi.
1930’lu yıllarda geometrik bakımdan soyut üsluplarla çalışan sanatçılar arasında Fransız Jean Gorin (1899-1981), Jean Hélion (1904-1987) ve Auguste Herbin (1882-1960), İtalyan Alberto Magnelli (1888-1971), Hollandalı César Domela (1900-1992), İngiliz Ben Nicholson (1894-1982) ve Barbara Hepworth (1903- 1975) Amerikalı Ilya Bolotowsky (1907-1981) ve Ad Reinhardt (1913-1967) ile Rus Anton Pevsner (1886-1962) ve Naum Gabo (1890- 1977) bulunuyordu.
2. Dünya savaşı’nın ardından somut sanatın en önemli merkezi Paris’ti. 1944’de Denise René somut sanat, Kinetik Sanat ve Op Art’ı desteklemek üzere kendi galerisini açtı. Ertesi yıl Nelly Van Doesburg’un (Theo’nun dul karısı) yardımıyla toparlanan “Somut Sanat” sergisi Paris’te galeri René Drouin’de yapılırken, 1946’da geometrik sergilere yer açacak olan Salon des Réalités Nouvelles kuruldu. Somut sanat Arjantin, Brezilya, İtalya ve İsveç’te oturan gruplarla uluslararası taraftarlar toplamaya 1940’ların sonlarıyla 1950’lerde de devam etti. Geometrik soyutlamanın başka yerlerdeki uygulayıcıları arasında da İngiltere Mary Martin (1907-1969) Kenneth Martin (1905-1984) Ve Victor Pasmore (1908- 1998), ABD’deyse José de RiveraKenneth Snelson (1927 -) gibi heykeltıraşlar bulunmaktaydı. (1904-1985) ve
Soyut sanatla ilgili savaş sonrası tartışmalar soğuk (geometrik) ve sıcak (jestle) soyutlamanın göreli faydaları üzerinde yoğunlaşmıştı; 1950’lerde Soyut Ekspresyonizm ve İnformel Sanat biçiminde “sıcak” soyutlama eğilimi hakimdi. Somut Sanat yine kendini anaakıma karşı olarak tanımlamıştı; yeni ‘Varoluşsal’ madde ve hareket anlayışının karşısında ütopyacı geometrik soyutlamanın mirasını savunuyordu. Bu anlamıyla serinkanlı, gayrişahsi ve titiz bir yerdeydi. Yeni bir somut sanatçılar kuşağı bu konumdan çıktı ve nihayetinde Geç Resimsel Soyutlama, Minimalizm ve Op Art’a varacak olan çalışmalarında formlarını ve imanlarını genişletmeye devam ettiler.


Kaynak: http://www.msxlabs.org/okul/3857/soyut-ve-somut-resim-nedir#ixzz2DpmLkrov

kasimir malevich başta olmak üzere konstruktivistlerin ve de stijl akımının resim anlayışlarını anlatmak için 1930larda yaratılan bir deyim. günümüzde çok seyrek olarak kullanılır. geometrik bir kompozisyon anlayışını ifade etmektedir.Felsefik anlatımda, birşeyin “somut” denilmesi için dokunulması, görülmesi ve “soyut” olabilmesi için de dile gelmesi ya da yazılması gerekmektedir. Yani “somut” olan nesnenin kendisi olurken, bu nesneyi temsil eden söz ya da yazım “soyut”tur. Buna bir örnek vermek gerekirse; gördüğümüz “çiçek” yani çiçeğin kendisi somuttur. Ancak, “çiçek” ismini söylediğimiz ya da onun hakkında düşündüğümüz, yazdığımız anda soyutlaşır. “Çiçek” sözcüğünün kendisi soyuttur. “Çiçek” bir kavramdır yani "çiçek" kelimesi ile ifade edilmek istenen anlam önemlidir ve kavramların da nesnel olarak birebir karşılığı bulunmaz. Yani benim bildiğim ve dokunduğum, gördüğüm çiçek gibi bilemediğim pek çok “çiçek” olabilir. O zaman ben, bende mevcut olan bilgi çerçevesinde çiçeği algılayıp, değerlendirebilirim. Bu da çiçeğin gerçek, orjinal yapısını değerlendirebildiğim anlamına gelmez. İster çiçek olsun ister başka bir nesne, bir nesneye ait olan özellikleri saymak, o nesneyi tam olarak tarif etmek demek değildir. Çünkü her tarif, tarif edenin bakış açısına göre şekil alır ve somutlaşır. Felsefik açıklamadan da anlaşılacağı gibi kavramlarla somutluk arasında çok büyük bir fark vardır