cografyanın gelişimi ile bilğiler

Sagot :

İÖ 2300 yılından kalma kil tabletlerden, Babilliler'in harita yaptıklarını öğrenmiş bulunuyoruz. Ama bundan da önce göçebe topluluklar yazlık ve kışlık otlaklarını, su kaynaklarını belirlemek için ağaç kabuklarına ve hayvan derilerine çevrelerine ilişkin bilgileri çizerek işaretliyorlardı.
Amerika Yerlileri'nin yaşadıkları bölgeleri ayrıntıyla betimleyen haritalar yaptıkları biliniyor. Çok eski zamanlarda gece yollarını bulmak için yıldız haritası kullanan topluluklar da vardı. Aztek İmparatoru Montezuma' nın ise İspanyol kâşiflerinden Cortes'e Meksika Körfezi'ni gösteren bir harita verdiği söylenir.
Denizaşırı ticaretle uğraşan ve kolonilerkuran Eski Yunanlılar coğrafyaya çok önem verdiler. Milet İÖ 600'de coğrafya araştırmalarının merkezi oldu. İÖ 500'de Miletli bilgin Hekataios'un yazdığı kitap coğrafya konusundaki ilk yapıt olarak bilinir.
Dünya'nın küre biçiminde olduğu varsayımı ise, İÖ 4. yüzyılda Yunanlı bilginler tarafından benimsenmişti.
Coğrafyacılığın ve haritacılığın gelişimini etkileyen en önemli bilgin ise Batlamyus'tur (Ptolemaios). Sekiz ciltlik Geographike hyp~ hegesis (yaklaşık İS 150; "Coğrafya Kılavuzu") adlı yapıtında temel haritacılık ilkelerine ilişkin bilgiler vardı. Yeryüzündeki yaklaşık 8.000 bölgenin enlem ve boylamlarının verildiği ve bir Dünya haritasının bulunduğu bu yapıt coğrafya çalışmalarına çok önemli bir katkıydı. Batlamyus Roma dönemindeki coğrafyacıları da etkiledi. Romalılar seferlerinde kullanacakları haritalar yaptılar. Bu haritalarda Dünya daire biçiminde gösteriliyordu.
Ortaçağın başlarında Avrupa'da kilisenintutuculuğu yüzünden coğrafya ve haritacılık alanında önemli bir gelişme olamadı.
Denizciler kıyı kıyı gittikleri için haritaya gereksinim duymuyorlardı. Pusula icat edildikten sonra açık denizlere çıkabilmek için harita yapmaya başladılar. Müzelerde 13. yüzyıldan kalma, günümüze kadar korunabilmiş haritalar vardır. 13. yüzyılın sonunda Marko Polo'nun çıktığı seferler uzak ülkelere olan ilgiyi artırdı ve haritalar seri halinde yapılmaya başlandı.
Aynı dönemde Bizans'ta coğrafya çok gelişmişti; o dönemin belgelerinde tarımsal ürünlerden başka, kuraklık, deprem, sel gibi doğal afetlerle ilgili bilgiler de bulunmaktaydı.
Avrupa'da kilisenin baskısının en ağır olduğu sırada, coğrafya Çin'de ve İslam ülkelerinde büyük bir gelişme gösterdi. Çinliler bugünkü Çin topraklarının haritasını daha o zamandan yapmışlardı. 12. yüzyılda Bağdat'ta Araplar pusula kullanıyor ve haritacılıkta gelişkin yöntemler uyguluyorlardı. 14. yüzyılda Arap bilgini İbn Battuta yazdığı seyahatnamede, Anadolu'yu coğrafyası, gelenekleri ve ekonomisiyle birlikte ele aldı.
Bizans'ın Türkler'in eline geçmesinden sonra çok sayıda bilginin, Eski Yunan yazmaları ile birlikte İtalya'ya sığınması ve basımcılığın gelişmesi coğrafya çalışmalarının ve haritacılığın önünü açtı. Kolomb, Vasco da Gama, Vespucci, Macellan gibi kâşiflerin buldukları yeni yerlerin haritalarıyla Dünya yüzeyine ilişkin bilgiler çoğaldı. 16. yüzyılda coğrafya alanında birçok kitap yazıldı.
1570'te Anversli Abraham Ortelius ilk Dünya atlasını yaptı. Osmanlı İmparatorluğu 15. yüzyıla kadar coğrafyaya ilgi göstermedi. Fatih Sultan Mehmed'in coğrafya ve haritalara ilgi duyması bu alanda bir gelişmeye yol açtı. Batıdaki yapıtlardan bazıları Osmanlıca'ya çevrildi.
16. ve 17. yüzyıllarda Atlas Okyanusu'ndan Hint Okyanusu'na kadar uzanan Osmanlı denizcilerinin en önemlilerinden Piri Reis, Kristof Kolomb'un 1489'da yaptığı haritanın bir kopyasını yapmış ve harita üzerinde çeşitli ülkelerin madenleri ve hayvanları hakkında bilgi vermişti. Bu harita Topkapı Sarayı'nda bulunmaktadır. Gene Piri Reis'in Kitabı Bahriye adlı bir denizcilik kitabı vardır.
Seydî Ali Reis, Tunuslu Hacı Mehmed, Ali Macar Reis bu dönemin, haritalarıyla ünlü coğrafyacılarıdır.
Coğrafya bilgini Kâtip Çelebi 1648'de yazmaya başladığı Cihannüma'da Avrupa, Asya, Afrika, Amerika, Maccolonika (Avustralya) ve kutup bölgelerinden söz ediyordu. Evliya Çelebi ise 10 ciltlik Seyahatname''sinde Anadolu, Azerbaycan ve Orta Avrupa'ya yaptığı gezilere yer verdi.
18. yüzyıldan başlayarak Avrupa'da haritaları bilim adamları yapmaya başladı. Teleskop ve öbür yeni aygıtlar haritacılığın güvenilirliğini artırdı. Öte yandan, coğrafya giderek üniversitelerde okutulan bir ders oldu. Osmanlı Devleti'nde ise İbrahim Müteferrika'nın basımevinin kuruluşundan sonra ilk atlaslar yayımlandı. İstanbul'daki Hasköy Mühendishanesi'nde uygulamalı coğrafya ve harita dersleri 18. yüzyılın sonlarında başlatıldı. 19. yüzyılda ise ülkeye çağrılan Fransız, İngiliz ve Alman bilginler askeri okullarda haritacılık ve coğrafya dersleri verdiler. Avrupa' da bu konuda yayımlanmış yapıtların birçoğu Osmanlıca'ya çevrildi. Bugün ise Türkiye'de birçok üniversitede coğrafya Öğretimi vardır ve ortaöğrenim kurumlarında coğrafya zorunlu dersler arasındadır.