"Atatürk'ün çocukluk anıları ve varsa askerlik ve devlet adamları anıları bol bol koyanı 1. seçcem hadi bakalım ..............."



Sagot :


YANINA ALDIĞI İLK ER 

O, Samsun'a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş, yağlan eriyip kemik ve sinir kalmış bu Türk askeri ağlıyordu. O'na sordu: 
- Asker ağlamaz arkadaş, sen ne ağlıyorsun? 
Er irkildi, başını kaldırdı. Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi. Hemen doğruldu ve Anafartalar'daki Komutanını çelik yay gibi selamladı. 
- Söyle niçin ağlıyorsun? 
İç Anadolu'nun yanık yürekli çocuğu içini çekti: 
- Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti. Silahımızı elimizden aldı. Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim? Kemal Atatürk, er'in omzuna elini koydu: 
- Üzülme çocuğum, dedi. Gel benimle! 
Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu. 




İZMİR SUİKASTI 

İzmir'de hazırlanan o alçakça suikastın sonuçsuz kalmasından sonra bir gün bize şu olayı anlatmıştı: 
- "Ziya Hurşit'in beni öldürmeye memur ettiği iki zavallı vardı. Sorguları yapıldıktan sonra bunların birisini yanıma çağırdım. Odada kimse yoktu. Kendisine sordum: 
- Sen Mustafa Kemal'i öldürecekmişsin, öyle mi? 
- Evet, dedi. Ben yine sordum: 
- Mustafa Kemal ne yapmıştı ki onu öldürecektin? 
- Fena bir adammış o. Memlekete çok fenalık yapmış. Sonra bize onu öldürmek için para da vereceklerdi. 
- Sen Mustafa Kemal'i tanıyor musun? 
- Hayır. 
- O halde tanımadığın bir adamı nasıl öldürecektin? 
- Geçerken işaret edecekler, Mustafa Kemal işte budur, diyeceklerdi. Biz de öldürecektik. 
O zaman cebimdeki tabancayı çıkararak kendisine uzattım: 
- Mustafa Kemal benim, haydi al eline tabancayı, öldür, dedim. 

Herif benden bu karşılığı alınca yıldırımla vurulmuş gibi oldu. Bir süre şaşkın şaşkın yüzüme baktıktan sonra diz üstü kapanarak hüngür hüngür ağlamaya başladı 



MUTSUZ LİDER 

Bir akşam sofrasının hararetli bir döneminde Mustafa Kemal, kişisel özgürlüğünün birçok bölümlerinden yoksun bırakılması acısını hüzün dolu sözlerle şöyle anlattı: 

- "Şimdi siz buradan ayrılır, istediğiniz yerde gezer dolaşırsınız. Benim gözümde bunun ne büyük mutluluk olduğunu bilemezsiniz. Halime bakın, sahip olduğunuz bu özgürlükten yoksunum, cumhurbaşkanıyım ama köşeye atılmış ve özgürlüğü sınırlı bir insanım. Bütün eğlencem, akşamları soframa topladığım arkadaşlara ayrılmıştır. Haydi şimdi buradan ayrılıp bol bol dolaşın, istediğiniz yerlere girip çıkın, arzu ettiğiniz gibi eğlenin. Ben de bunun hayaliyle avunurum." dedi. 

O akşam hepimiz masadan erken ayrıldık