bağlarının önemi nedir? acil cevap bekliyorum yarın sınavım var ve sorunun cevabını bulamadım ...



Sagot :

hangi bağların ? tam yamamışsın düzeltirsen cevaplıyacagım 

Merhaba arkadaşlar,
Bunca süredir “hayattan” bahsedip de, bizim bildiğimiz anlamıyla hayat için neden suyun gerekli olduğu üzerine konuşmamak, yanlış olacaktır. Bu sebeple bu yazımda biraz suyun, bizim bildiğimiz anlamıyla hayat için neden bu kadar önemli olduğu üzerine duracağım.
Su, hepimizin artık ezbere bildiği üzere, iki Hidrojen ve bir Oksijen atomunun kovalent bağlar yoluyla bağlanması sonucu oluşan bir moleküldür. Kimyasal yazımı H2O’dur.Oksijen, 6A grubu elementidir ve bir ametaldir. Hidrojen de, bildiğiniz gibi 1A grubunda bulunan ancak genel kuralın aksine metal değil, ametal olan bir atomdur. İki ametal arasındaki bağa da, kovalent bağ dediğimizi biliyoruz. Kovalent bağ, bildiğimiz sıradan bağlar arasındaki en güçlü bağlardır.
Suyun bu iki Hidrojen ve bir Oksijen atomundan oluşan yapısı, polar, yani kutuplu bir yapıdadır. Oksijen, kovalent bağın karakteristiği olan “elektron paylaşımı” içerisinde, paylaşılan elektronları kendisine daha kuvvetli çeker. Bu da, suyun doğrusal bir molekül değil, “kırık” bir yapıda olmasına sebep olur. Aşağıdaki resimde bunu görebilirsiniz:

Ayrıca suyun yapısındaki Hidrojen ve Oksijen atomlarının varlığı, moleküller arası oluşan çok önemli bir bağa, Hidrojen Bağı’na imkan verir. Hatırlanması gereken şey, kovalent bağlar, iyonik bağlar, metalik bağlar moleküllerin içerisinde, atomlar arası olan bağlarken; hidrojen bağları, adhesif bağlar, kohesif bağlar gibi bağlar, moleküller arası oluşan, atomlar arası oluşmayan bağlardır; yani iki molekülü birbirine bağlayan bağlardır.
Peki su, bizim gibi canlıların oluşması için neden şarttır? Kimyasal evrim için neden gereklidir. Cansızlıktan canlılığın oluşmasında ve sonrasında bu canlılığın kararlılığında, suyun önemi nedir?
Bu soruyu aşağıdaki maddelerde toplayarak cevaplayabiliriz:
Buz yüzer: Suyun katı hali olan “buz”, hidrojen bağları sayesinde bir arada tutulur. Her bir su molekülü, diğer 4 su molekülüne bağlanır ve sağlam, dayanıklı bir kristal yapısı doğurur. Her ne kadar buzun yapısı oldukça sağlamsa da, suyun buz halindeki atomlar, sıvı halindeki atomlar kadar sıkı bir halde paketlenmemiştir. Bir diğer deyişle suyun sıvı hali, katı halinden daha yoğundur. Bu da, Arşimet’in meşhur yoğunluk ilkeleri dahilinde, buzun su üzerinde yüzebilmesini açıklar. Şimdi, buz suyun üzerinde yüzemeseydi neler olurdu bir düşünün: Bir kere, nehirler, göller, vs. yüzeyden başlayarak değil, buz batacağı için dibinden başlayarak yukarıya doğru donardı. Bu da sudaki tüm canlılığı yok ederdi – ki cansızlıktan canlılığın evriminin suda gerçekleştiğini hatırlayınız. Ancak normal haliyle buz, su üzerinde yüzebileceği için, hem bu şekilde su canlılarının ölmesine engel olur, hem de suyun içerisindeki ısının soğuk havalarda dışarıya kaçmasını önleyen bir tabaka görevi görür. Bu da, balıkların, su bitkilerinin ve benzeri hayvanların 0 dereceden soğuk havalarda dahi hayatta kalabilmelerini sağlar.
Suyun erime-donma noktaları ve ısı kapasitesi: Diğer moleküllerle kıyaslandığında buzu eritmek için çok daha fazla enerji (ısı) gerekir. Bunun sebebi, suyun yapısındaki sayısız hidrojen bağı ve bunları kırmak için gereken enerjinin yüksekliğidir. Unutmamak gerekir ki buzu sıvı su yapmak için, buz moleküllerinin arasındaki tüm Hidrojen Bağları’nın kırılması gerekir. Tam tersi tepkime olan donma sırasında da etrafa büyük oranda enerji salınır (Hidrojen Bağları’nın kurulması sırasında). Ayrıca su, oldukça yüksek bir ısı kapasitesine (ısıl kapasite) sahiptir. Isı kapasitesi, herhangi bir molekülün 1 gramını, 1 santigrat derece ısıtmak için gereken enerji miktarıdır. Bu da, sudan oluşan bir gezegende, sıcaklık düzeylerinin oldukça sabit ve düzenli olmasını sağlar. Bu, Dünya’nın Mars’taki gibi gündüz 300 derece, gece -200 derece olmamasını açıklar.
Kohezyon ve Yüzey Gerilimi: Kohesif kuvvetler, benzer moleküllerin arasında oluşan çekim kuvvetidir. Bu, su moleküllerinin birbirini çekmesini açıklar. Hepimiz, yağmurlu bir günde arabanın camına düşen su damlacıklarının birbiriyle birleşerek daha büyük su damlaları oluşturduğunu görmüşüzdür. Bunun sebebi, kohesif kuvvetlerdir. Kohesif kuvvetler sayesinde su, bitkilerin köklerinden en uç yapraklarına kadar ince borularla iletilebilir. Ayrıca suyun yüzey gerilimi sayesinde, bazı böcekler ve minik hayvanlar suyun üzerinde yürüyebilmektedirler. Bu da canlılık için önemli bir özelliktir.