İçinde yanardağ lav peri bacası turist doğal çevre kelimeleri geçen kısa bir hikaye...



Sagot :

Yeryüzündeki en tehlikeli yanardağ, İS 79 yılında Pompei'yi yok etti. Ve bir sonraki patlama çok daha büyük olabilir.


Kadın ve adam, gökgürültüsünü andıran ilk patlamanın Campania Ovası'nda gümbürdemesinin hemen ardından başlayan volkanik kaya yağmuru sırasında telaş içinde köylerini terk etti. Doğuya, hafif bir eğimle yükselen tepenin yamacına doğru kaçmaya çalıştılar; anlaşılan o ki hemen yakındaki ormana sığınmak istiyorlardı. Kadın 20 yaşlarında; erkek ise 40?lı yaşlarının ortalarındaydı. Tepelerine yağan, süngertaşıyla karışık akkor halindeki kayalardan oluşan moloz yağmuru ilerlemelerini güçleştiriyordu. Olan biteni kavrayamadıkları için başlarına gelen bu felaketi dünyanın sonu gelmiş gibi algılamış olmalıydılar. Aynı anda binlerce insan daha canını kurtarmak için kaçıyor; yumuşak kül ve ıslak volkanik çamur üzerine insanın çaresizliğini yazan ayak izlerini bırakıyordu. Kuzeye ya da kuzeydoğuya doğru gidenler olasılıkla kurtulmuştu; ama doğuya, günümüz İtalyası'ndaki Avellino kasabasına doğru kaçanlar -genç kadın ve yaşça ondan büyük adam da aralarındaydı? farkında olmaksızın sonu mutlak ölüm olan yolu seçmişti. Onlar, tam serpinti alanının ortasına dalmış ve bir metre kalınlığındaki süngertaşı tabakasının altında kalmıştı. Serpinti alanında adeta Tanrılar tarafından taşlanan, çabalamaktan bitkin düşen ve üzerlerine çöken kül bulutunun yarattığı karanlık yüzünden dehşet içinde kalan çiftin soluk alıp vermesi giderek güçleşiyordu. Belki yaşadıkları çağa özgü bir evlilik bağı içindeydiler, belki de değil. Ama onları burada bir araya getiren şeyin çaresizlik olduğu kesindi. Yavaşlamaya başlamışlardı. Giuseppe Mastrolorenzo, "Bir metreden ötesini göremiyor olmalıydılar" diyor. Napoli'deki Osservatorio Vesuviano?da volkanbilimci olarak görev yapan Mastrolorenzo, Napoli Üniversitesi Antropoloji Müzesi'nde küçük, iyi aydınlamış bir odada, bir süngertaşı tabakasının üzerinde aynen ilk bulunduğu haliyle uzanmış duran, çok iyi derecede korunmuş genç kadın iskeletinin bulunduğu vitrine eğiliyor. Kadın iskeletinin ortaya çıkarıldığı kazı çalışmalarını yürüten ve iskelet üzerinde çalışan antropolog Pier Paolo Petrone de, "Pompei ve Herculaneum kentlerini gömen yanardağ püskürmesinde ölümler çok ani olmuştu; insanlar neye uğradıklarını bile anlamamıştı," diyor ve ekliyor. Ama onun ölümü daha trajikti, anında ölmemişti." Kadın ve erkek son bir kez daha kendilerini korumak amacıyla kollarını yüzlerine siper etmiş, ancak hiçbir işe yaramayan bu hareketle ölümsüzleşmişlerdi.

 lütfen en iyi seçer misin?<3


alıntıdır okumadım.............

İşte önemli bir soruya geldik. Elbette Kapadokya'yı 1 günde anlamak mümkün değil. 1 günde sadece peribacalarını görebilirsiniz o kadar. Bu tabiiki az şey değil ama bölgede gezecek o kadar çok yer, yapacak o kadar çok şey var ki bunların büyük çoğunluğundan mahrum kalacaksınız. Büyük oranda da peribacalarının yolda göreceğiniz kadarıyla idare edeceksiniz. Neyse sizi yine de caydıramadıysam ve 1 gün bile olsa mutlaka Kapadokya'ya gelmeliyim diyorsanız o zaman yapacak birşey yok. Buyrun 1 günlük tur rehberiniz.

Haritanın üzerine tıkladığınız zaman daha büyük görebilirsiniz. 1 günlük tur rotanız Avanos, Uçhisar, Ürgüp üçgeni olacak. Gördüğünüz gibi mesafeler birbirine çok yakın. Benim tavsiyem Avanos'tan başlamanız. Avanos - Zelve - Çavuşin - Göreme - Uçhisar - Ortahisar - Ürgüp ve tekrar Avanos. Eğer vaktiniz kalırsa Ürgüp'ten Avanos'a geçmeden önce Mustafapaşa'ya da uğrayabilirsiniz. Linklere tıklayarak bu yerlerle ilgili öğrenmek isteyebileceğiniz standart ön bilgilerin hepsine ulaşabilirsiniz :)


Bana bölgeyi bir günlüğüne gezmek istediğini söyleyen dostlarıma hep şunu söylerim. Herkes Kapadokya'yı peribacalarından ibaret zanneder. Kapadokya'nın bence en önemli tarafı tarih, kültür ve sanat ile dolu olmasıdır. Bu doğa harikası tarih öncesinden beri burada yaşayan insanlara ilham vermiş, hayranlık uyandırıcı eserler üretmelerine vesile olmuştur. Kapadokya'da tarihin her dönemininin ayrı bir izi, farklı bir hikayesi vardır. Bu kültür ve doğa etkisi bölge insanının da kültürlü ve sanatkar olmasına neden olmuş. Kapadokya'yı yüzeysel gezdiğiniz zaman bütün bu kültürel hazineyi pas geçip çıplak kayalara bakarak hareket edersiniz. Halbuki o kayaların içerisinde insanlar yaşayacak yerler yapmış, duvarlarına resimler boyamış, dini merkezler kurmuş, kervansaraylar, kiliseler, camiler inşa etmiş, hayatta kalabilmek için insanüstü yapılar oluşturmuş. Sözün özü yeraltı şehirlerini gezmeden, peribacalarının içlerine girmeden, çanak atölyelerinde çanak denemesi yapmadan, eski konakları ziyaret etmeden, peribacalarının arasından batan güneşi, doğan ayı seyretmeden, kızılırmak kenarında balık veya gözleme ziyafeti çekmeden, müziğini dinlemeden, Kapadokyalı dostlar edinmeden bölgeyi gezmiş sayılmazsınız. Benden söylemesi :)