Arkadaşlar, Atatürk'e  bir mektup yazar mısınız?Mektubumuzun konusu,ölçme birimleri ile ilgili yapılan inkılap.Bu inkılap hakkındaki düşüncelerenizi ve teşekkürünüzü belirtir misiniz? lütfen acill sacma sapan şeyler yazmayınn!



Sagot :

Sevgili Atam,

Şu anda yaşıyor olmanı öyle çok isterdim ki! Seni yakından görmeyi, sesini canlı canlı duymayı ve bunların nasıl bir his olduğunu bilmek isterdim; ama yoksun. Ne sesini duyabilirim ne de seni görebilirim.

Şu anda yaşamanı, bir yorum yapmanı bekliyor olduğumdan istiyorum bunu aslında; çünkü gerçekten buna ihtiyacım var. Herkes bir şeylerden bahsediyor. Genellikle kötümserler. Gidişatımız iyi değil diyorlar; ama ben böyle siyasi terimlere o kadar yabancıyım ki bu konuda henüz kendi doğrularımı oluşturamadım.

Böyle siyasi konularda duyduğum yabancılık sana mektup yazmama engel değil. Olmakta olan çok şey var ve yıllar geçtikçe çok büyük değişikliklere uğruyoruz. Bildiğiniz gibi coğrafyamız gereği zaten bir çelişkiler ütopyasının ortasındayız. Doğu ve Batı kültürleri arasında sıkışıp kaldık. Güçlü Türk kültürü bile bu sıkışma karşısında pes etmek üzere. Bu konuda çelişkiye düştüğüm durumlar var. Böyle bir durumda, büyüklerimiz geleceğin bizlerin elinizde olduğunu vurguluyor ve her fırsatta öğüt vermekten bıkmıyorlar. Çelişkiye düştüğüm şey asıl sorunun bizde olduğunu nasıl göremiyorlar? Batıya doğru olan yönelme inanılmaz. En kötüsü de bu yönelmenin geçerli ve etkili sebeplerinin oluşu. En başta geleni kesinlikli yaşam şartları. Aslında bu sorunun başlangıcı bulunsa; o konu üzerinde yoğunlaşılır ve çözülür gibi geliyor; ama köklü bir değişim gerekiyor bunun için.

Bu karamsar mektubu biraz da size ulaşmayacağını bildiğimden yazıyorum.

Ülkemizde zıtlıklar bir arada ve bunlar gerçekten bazen şaşırtıcı durumları ortaya çıkarıyor. Biz sizin verdiğiniz sistemi tamamıyla bozduk sanırım; çünkü uygun gördüğünüz devlet düzeni şu anda yok. İşe girerken ne kadar iyi olduğunuz değil siyasi görüşünüz göz önünde bulunduruluyor. Böyle bir durumda kim demokrasiden söz edebilir ki?

Çok karamsar olmak istemem; ama bana öğretilenlerle anlayabildiğim bu. Böyle sorunlara takılıp kaldık ve bu bizi engelliyor. Başka bir deyişle attığımız her adımda kendimize takılıp düşüyoruz ve bundan sıkıldık; ama çözüm bulma işini gelecek nesile atmaktan başka bir şey elimizden gelmiyor.

Aslında ne kadar güzel özetlemiş Can DÜNDAR “Biz seni aşmayı geçtik, sana ulaşamıyoruz bile Ata’m.”, diye…