Sagot :
Türkçe'mize Sahip Çıkalım:
Günümüz Türkçe'sinin şu anki durumunu anlamak için 1942'de vefat eden Elmalılı tefsirinin sahibi Muhammed Hamdi Yazır'ın eserini aslından okumaya çalışmanız yeterli değil mi? Okuyup anlayabiliyor musunuz? Hayır! O kelimelerin belki de en iyimser şekilde yüzde altmışını hiç bilmiyorsunuz! Oysa onun vefat tarihi ya babanızın, ya annenizin, ya dedenizin ve yahut da nenenizin doğum tarihidir değil mi? Bazılarınız dedem onun çağdaşıdır diyebilir. Bu kadar kısa zamanda Türkçe'mize ne oldu da can damarları budandı?
İsterseniz, meşhur Büyük İslam İlmihali isimli eserin yazarı Ömer Nasuhi Bilmen'in Kur'an mealini okuyun.. Kur'an anlaşılsın diye, Türkçe'ye çevrilen Kur'an Mealinde saymakla bitmeyecek şekilde anlamadığımız, hatta hiç duymadığımız kelimeler bulunmakta..! O da, 1971'de vefat etti. Onun yaşadığı dönemde belki çoğunuz doğmuştunuz. Abiniz, amcanız, dayınız, halanız, teyzeniz ise Ömer Nasuhi'nin çağdaşıdır. Maalesef ki, bu yakınlarınız dahi o dönemin diline köprü olamamışlardır!
Her geçen gün, okuma ve araştırma alışkanlığımızı kaybetmekteyiz. Bunun yerine "moda" adı altında, yabancı kelimeler kullanılmaktadır. Kendi öz kültürümüzün ürünü olan ciltlere sığdıramayacağımız kelime dağarcığımızı fakirleştirmekteyiz! Günlük kullandığımız kelimelerin azlığına bakılırsa; eskiden söylenen ve darb-ı mesel haline gelen "Türkçe en zor dildir, bilmeyenin öğrenmesi zordur" sözü artık tarih olmuştur. Mesele anlaşmaksa, kullandığımız kelime sayısı ortadadır! Zaten Türkçe'yi bildiği söylenenler, gramer yönünden bilmediğine göre, sıfırdan dilimizi öğrenmek artık kimseye zor gelmiyor. Herkesin bildiği gibi; hangi ırktan olursa olsun, pek çok insan hemen Türkçe konuşabilmektedir, kısa zaman içerisinde...
Oysa bir toplumu ayakta tutan temel direklerden birisi de dilidir. Yeni nesle düşen; dinine, diline, kültürüne, tarihine, değer yargılarına ve ahlak anlayışına sahip çıkmasıdır. Bu değerler milleti, millet eden unsurlardır. Ve belki de en önemlisi dildir, çünkü insanlar konuşarak iletişim kurarlar. Bunlara dikkat etmezsek, başka kültürlerin potasında eririz, kendi öz benliğimize zıt değer yargılarıyla yeniden şekilleniriz.
Asırlardır dilimizde kökleşmiş kelime ve kavramlarımıza sahip çıkmalıyız. Kendi dilimizde, bir anlamı ifade eden çok sayıda kelime zenginliği bulunuyorken, neden yabancı bir kelimeye muhtaç olalım? Yada asırlarca dedelerimizin kullandığı kelimeleri atıp yerine neden köksüz, uyduruk kelimeler tercih edelim? Bir dilin bünyesine yabancı kelimelerin girebileceği gerçeğini kimse inkâr edemez. Ancak, o yeni gelen kelimeler, eskileri yok eder mi? "Dağdan gelip bağdakini.." diye bir tabir vardır...! Bir dilin kendine has kelimelerin yanında, dilin grametik zenginliğini gösterecek şekilde farklı dillerden kelimeler de bulunur, ancak o yabancı kelimeler asıllarının yerine geçerse, o dil fakirleşir. Bu durumun Türkçe'miz için olmasını asla istemeyiz. Çünkü dünyada sayısız diller bulunmasına rağmen; Türkçe, filologlar tarafından birkaç dünya dilinden biri kabul edilmektedir. Ama şu anda bizim konuşup bildiğimiz şekliyle Türkçe'yi kastetmedikleri açıktır. Bu nedenle dilimize sahip çıkmalıyız. Geçmişimizi okuyup araştırmalı ve öğrenmeliyiz. Bunu entelektüel olmanın gereği olarak değil, bir ihtiyaç olarak görmeliyiz. Bir dilin kendine ait olan kelimeleri zamanla terk edilip yerlerine devamlı surette yabancı kelimeler yerleştirilirse; belli bir zaman sonra artık o dil adına konuşulan kelimelerin içinde o dile ait kelime bulmak zor hale gelecektir!
Türkçe'mize Sahip Çıkalım:
Günümüz Türkçe'sinin şu anki durumunu anlamak için 1942'de vefat eden Elmalılı tefsirinin sahibi Muhammed Hamdi Yazır'ın eserini aslından okumaya çalışmanız yeterli değil mi? Okuyup anlayabiliyor musunuz? Hayır! O kelimelerin belki de en iyimser şekilde yüzde altmışını hiç bilmiyorsunuz! Oysa onun vefat tarihi ya babanızın, ya annenizin, ya dedenizin ve yahut da nenenizin doğum tarihidir değil mi? Bazılarınız dedem onun çağdaşıdır diyebilir. Bu kadar kısa zamanda Türkçe'mize ne oldu da can damarları budandı?
İsterseniz, meşhur Büyük İslam İlmihali isimli eserin yazarı Ömer Nasuhi Bilmen'in Kur'an mealini okuyun.. Kur'an anlaşılsın diye, Türkçe'ye çevrilen Kur'an Mealinde saymakla bitmeyecek şekilde anlamadığımız, hatta hiç duymadığımız kelimeler bulunmakta..! O da, 1971'de vefat etti. Onun yaşadığı dönemde belki çoğunuz doğmuştunuz. Abiniz, amcanız, dayınız, halanız, teyzeniz ise Ömer Nasuhi'nin çağdaşıdır. Maalesef ki, bu yakınlarınız dahi o dönemin diline köprü olamamışlardır!
Her geçen gün, okuma ve araştırma alışkanlığımızı kaybetmekteyiz. Bunun yerine "moda" adı altında, yabancı kelimeler kullanılmaktadır. Kendi öz kültürümüzün ürünü olan ciltlere sığdıramayacağımız kelime dağarcığımızı fakirleştirmekteyiz! Günlük kullandığımız kelimelerin azlığına bakılırsa; eskiden söylenen ve darb-ı mesel haline gelen "Türkçe en zor dildir, bilmeyenin öğrenmesi zordur" sözü artık tarih olmuştur. Mesele anlaşmaksa, kullandığımız kelime sayısı ortadadır! Zaten Türkçe'yi bildiği söylenenler, gramer yönünden bilmediğine göre, sıfırdan dilimizi öğrenmek artık kimseye zor gelmiyor. Herkesin bildiği gibi; hangi ırktan olursa olsun, pek çok insan hemen Türkçe konuşabilmektedir, kısa zaman içerisinde...
Oysa bir toplumu ayakta tutan temel direklerden birisi de dilidir. Yeni nesle düşen; dinine, diline, kültürüne, tarihine, değer yargılarına ve ahlak anlayışına sahip çıkmasıdır. Bu değerler milleti, millet eden unsurlardır. Ve belki de en önemlisi dildir, çünkü insanlar konuşarak iletişim kurarlar. Bunlara dikkat etmezsek, başka kültürlerin potasında eririz, kendi öz benliğimize zıt değer yargılarıyla yeniden şekilleniriz.
Asırlardır dilimizde kökleşmiş kelime ve kavramlarımıza sahip çıkmalıyız. Kendi dilimizde, bir anlamı ifade eden çok sayıda kelime zenginliği bulunuyorken, neden yabancı bir kelimeye muhtaç olalım? Yada asırlarca dedelerimizin kullandığı kelimeleri atıp yerine neden köksüz, uyduruk kelimeler tercih edelim? Bir dilin bünyesine yabancı kelimelerin girebileceği gerçeğini kimse inkâr edemez. Ancak, o yeni gelen kelimeler, eskileri yok eder mi? "Dağdan gelip bağdakini.." diye bir tabir vardır...! Bir dilin kendine has kelimelerin yanında, dilin grametik zenginliğini gösterecek şekilde farklı dillerden kelimeler de bulunur, ancak o yabancı kelimeler asıllarının yerine geçerse, o dil fakirleşir. Bu durumun Türkçe'miz için olmasını asla istemeyiz. Çünkü dünyada sayısız diller bulunmasına rağmen; Türkçe, filologlar tarafından birkaç dünya dilinden biri kabul edilmektedir. Ama şu anda bizim konuşup bildiğimiz şekliyle Türkçe'yi kastetmedikleri açıktır. Bu nedenle dilimize sahip çıkmalıyız. Geçmişimizi okuyup araştırmalı ve öğrenmeliyiz. Bunu entelektüel olmanın gereği olarak değil, bir ihtiyaç olarak görmeliyiz. Bir dilin kendine ait olan kelimeleri zamanla terk edilip yerlerine devamlı surette yabancı kelimeler yerleştirilirse; belli bir zaman sonra artık o dil adına konuşulan kelimelerin içinde o dile ait kelime bulmak zor hale gelecektir!
Thank you for visiting our website wich cover about Türkçe. We hope the information provided has been useful to you. Feel free to contact us if you have any questions or need further assistance. See you next time and dont miss to bookmark.